Balkan savaşlarının 100.ncü yılını yaşıyoruz bu sene. Toplumsal iç dinamikler o kadar sarsıcı ki etrafa bakacak hal kalmadı kimsede. O nedenle bu konu toplumda yeterli karşılığı bulamıyor bir türlü. Biliyorsunuz MİT’çilerin PKK’ya yardım ve yataklık ettiğine dair Özel yetkili savcılık tarafından şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrılmasıyla ortalık karışmıştı. Sonrasında da MİT görevlilerinin yargılanmasını Başbakanın iznine bağlıyan yasanın tartışmaları, kişiye özel hukuk olurmu diye gündemde yerini aldı. Hatta o savcı ve İstanbul Emniyetinde konuya bakan müdür ve polislerin tümü görevden alınarak başka yerlere tayin edildi. Şimdi de savcı hakkında soruşturma başlatılma izni verilmiş. Bu nasıl oluyor, kim haklı kim yanlış belli değil. Herkes ötekileştirdiğini suçluyor, sonuçta vatandaşın yargı da dahil olmak üzere devletin kurumlarına güveni büyük ölçüde sarsıldı.
Malum bir de Uludere’de kaçakçılık yapanların Irak’tan Türkiye’ye girerken gece 21.30’da terörist oldukları şüphesiyle bombalanması meselesi var. Devlet olaya el koydu, soruşturmalar filan devam ediyor ve bu hafta olay Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonunun önüne geldi.Malesef aynı görüntüleri hep birlikte incelemelerine rağmen her üye olaya kendi politik gözlüğüyle baktığı için farklı cevaplar verdiler. Vatandaş bir kez daha abondene oldu…
Halbuki 100 sene önce Balkanlarda olanları hatırlayıp ders alabilseydik bugünü daha iyi anlayabilecektik. Son yıllarda Milli şairimiz Mehmet Akif’i de çok konuşuyoruz ama söylediklerinden ibret alıyormuyuz şüphem var. Diyor ki “Tarih tekerrürden ibarettir derler, hiç ibret alınsaydı tekerrür edermiydi?” 1912-1913 arasında yaşanan Balkan Savaşları sonuçları itibariyle Türkiye Cumhuriyetinin ve Türk toplumunun bugününe giden yolun alyapısını hazırlayan en önemli faktörlerdendir. Okullarda laf ola beri gele sınav savmak adına okuduk geçtik. Her işimiz öyle değilmi zaten...
Balkan Savaşlarını bir yazı dizisi halinde değerli bilgilerinize suncağım önümüzdeki günlerde. Oradan yola çıkarak bugünü değerlendirmeyi amaçlıyorum esasında.
17.Şubat.2008’de Balkanlarda kardeş bir devletin doğumuna tanıklık etmiştik. KOSOVA Cumhuriyeti bağımsız bir devlet olarak hür dünya üyeliğinde üçüncü yılını doldurdu. -1945 tarihli BM şartı devletlerin toprak bütünlüğünün ve sınırlarının değiştirilemiyeceğini teminatı,
-1975 tarihli Helsinki nihai senedi Avrupa’da 2.nci Dünya Savaşı sonrasında çizilen sınırların değiştirilemiyeceği şartı ,
- BM. Güv.Konseyini 1244 sayılı kararıyla Sırbistan’a toprak bütünlüğü güvencesi veriliyordu ama sonuç Kosova’lıların lehine oldu. Kosova’nın bağımsızlığının sonsuza kadar sürmesini dileriz.
Daha gündemde Suriye’nin kucak açtığı PKK’nın yol kontrollarına başladığı haberi var ama kısaca şunu diyeceğim. Bölücü teröristlere yönelik son operasyonlar ve şehirlerdeki KCK operasyonlarıyla katil sürüsünün etkinliği büyük ölçüde kırıldı. İnşallah Emniyet ve bürokrasideki son gelişmeler bu başarıları zayıflatmaz…