Tiyatroya gitmiştim seyirciler çok duygulu anlar yaşıyorlardı. Oyunun konusu; “alın teri, emeğe saygısızlık ve insan onurunun ayaklar altına alınmasıydı” O gün seyirciler arasında gözleri dolan birini gördüm. O kişi aslında en büyük çelişkiyi yaşıyordu. Bir sanayiciydi ve çalışanların çoğunun özlük haklarını gasp etmiş iş yeri tamamen taşeron işçilerle doldurmuş onlara köle muamelesi yapıyordu. Gözleri dolanlar arasında samimi olanların yanında kendini gören kendini mahkum edenlerde vardı demek ki!  O gün kendi kendime "İnsanoğlu böyle işte gerçek yaşamda çıkarları karşısında canavarlaşanlar rahat koltuklarında seyrettikleri canavarlıklara da ağlayabiliyorlar" derken. Hayat sahnesinde aldıkları rollerde canavarlaşanlar, tiyatro sahnesinde seyrettikleri kendilerinden nefret edebiliyorlar, zulümleri altında inleyenlere ağlayabiliyorlar. Ama eminim ki tiyatroya gelmiş olması onu olumlu anlamda etkileyecektir.

Eğlendirirken eğiten tiyatro sanatı, toplumsal gelişme aracıdır.

Ataları göçebe olan toplumlarla, yerleşik toplumların en ayırt edici yönlerinden biride tiyatro kültürünün varlığıdır. Ülkemizin Teke yarım adası, Ege ve Akdeniz bölgelerinde Helenistik dönemlere ait kalıntılarda tiyatrolara sık rastlanır. Aspendos, Efes, Side..vb. Türklere ait tarihin hiç bir döneminde tiyatro kalıntıları yoktur. Tiyatro toplumların eğlence olduğu kadar eğitim, kültürel faaliyetlerinin geliştirildiği yerler.

En eski dönemlerde sanat bilim felsefe alanlarında en ileri toplumlarda tiyatronun varlığından bahsedebiliriz.

Yakın dönem için ise örnek olarak 2. Dünya savaşı sonrasında, Almanya’yı görebiliriz

Tiyatrolar toplumların gelişmişliğinde oldukça önemli yere sahiptir. 2. Dünya savaşında ülkeleri harap olan Almanların öncelikle inşa ettikleri tiyatro salonlarıdır. Almanlar önce insanı en hızlı en etkili geliştirmenin yolunun tiyatro olduğunun bilincindedirler.  Tiyatro eğlendirirken geliştirir eğitir.

Tiyatroya giden insanlar seyrettikleri kendileridir. İnsan kendilerine ayna tutulduğunu görür. Eksiklerini hatalarını az gelişmiş yönlerini tiyatrolarda bulur insanlar. Yere tüküren insanlar, yediği çekirdeğin kabuğunu yere atanlar, yüksek sesle olmadık yerlerde telefonla konuşanlar, kısaca "adab-ı muaşeret kuralları" denilen görgü kuralları en etkili ve kalıcı olarak tiyatrolarda öğrenir insan.

Tiyatro toplumsal kültürü etik değerleri nerede nasıl davranılması gerektiğini en etkili biçimde ortaya koyarlar. Benzeri bir durum aile içinde gözlemlenir. Aile büyüklerinin olaylar karşısında nasıl rol takındıkları çocuklar için en temel modeldir. Çocuk kendisine söylenilenden çok nasıl davranıldığını örnek alır.

Siz bir taratan sigara içerken yalan söylerken küfür ederken çocuğunuzdan aksi davranması üzerine ne kadar etkilide konuşsanız boşunadır.

Anne babalar büyükler statülerinin gerektirdiği rollerin standardının ne olduğunun farkında olacak ve ona göre davranarak çocuğu için rol model olacaktır. Aile içi tiyatromuzda rollerimizi dikkatli oynamak durumundayız bunun içinde gideceğimiz tiyatronun bize katkısı çok olacaktır

Duruşunuz sizi değiştirir...

Beden, zihin, duygu ve ruh sistemin parçalarıdır. Birinde yapılan değişiklik diğerlerini de etkiler.

"Yüksek statü duruşu" tabir edilen daha çok yer kaplayan, yukarıdan bakan, öz güven yansıtan rahat kendinden emin bir beden diline geçmek bile testosteron artışına, kortizol azalmasına neden olduğu test edilmiştir. Tam tersi duruş  “düşük statü duruşu” yani daha az yer kaplama bakışların yere doğru olması omuzların düşmesi kolların ayakların kenetlenmesi gözlerin kısılması ile stres hormonu kortizolun %10-20 civarında artarken güç hormonu Testosteron hormonunun %10-20 azalması gözlemlenir. Bu yapıda daha düşük özgüven kendisi va yaşam hakkında olumsuz düşünceler karamsarlık vb. gözlemlenir,

CEO’ların, liderlerin  gençlik hatta çocukluk fotoğraflarında yüksek statü duruşunu görürüz.

Sonuç olarak diyebiliriz ki  hissettiğimiz gibi davranırken davrandığımız gibi de hissederiz. Diğer bir deyişle “taklit ettiğimiz bedenin ruh halini yaşarız” Bu durumu en iyi deneyimleyenler tiyatro sanatçılarıdır.

Örnek olarak uzun süre üzgün rol oynayan bir sanatçının profesyonel destek almak durumunda kalabildiklerini hep duyarız.

Buradan çıkarabileceğimiz bir sonuçta istendik ruh halini elde edebilmek için elimizden gelen en kolay şey, duruşumuzu değiştirmek doğru nefes almak soruna değil çözüme yönelik düşünceler içinde olmak, haklı değil mutlu olmayı önemsemek, unutmayı affetmeyi becererek büyük yükten kurtulmaktır.