Yakın geçmişte Türkiye üretici ülkelerden parasıyla insansız hava aracı Heron alamıyordu. Semalarımızda görülen ‘tanımlanamamış hava araçlarını da’ senelerce ‘gezegenimizin meçhul ziyaretçileri’ diye tanımlayıp ‘UFO’ masalları okuduğumuz dönemden bahsediyoruz!

2002 sonrasında ‘dillendirilmeden’ başlatılan milli teknoloji hamlesi sayesinde Türkiye bugün savunma sanayiinde dışa bağımlılıktan büyük oranda kurtulduğu gibi önemli ihracat şansı da elde etti. Son olarak BAYKAR tarafından ‘taarruz özellikleriyle donatılarak’ üretilen Akıncı İnsansız Hava Aracı Çorlu Hava Meydan Komutanlığında yapılan test uçuşunu başarıyla tamamladı.

Baykar Teknik Müdürü Selçuk Bayraktar’ın, ‘Tutku, İnanç, Hayal, Azim’ diye tarif ettiği 40 bin feet servis tavanına sahip TİHA 24 saat havada kalabilmenin yanında 400 kilogram dâhili ve 950 kilogram da harici olmak üzere toplam bin 350 kilogram mühimmat taşıma kapasitesiyle de önemli bir avantaj sağlıyor.

TÜBİTAK/SAGE ve Roketsan’ın ürettiği MAM-L, MAM-C, Cirit, L-UMTAS, Bozok, MK-81, MK-82, MK-83, Kanatlı Güdüm Kiti (KGK)-MK-82, Gökdoğan, Bozdoğan, SOM füzelerini de kullanabilecek olan TİHA F-16’ların bazı görevlerini de gerçekleştirecek. Milli üretim AESA radarıyla ‘yüksek durumsal farkındalık’ sağlayıp, geliştirilmiş yapay zekâ sayesinde de ‘insan gözüyle tespit edilemeyen kara hedeflerini’ tespit edebilecek.

Savunma Sanayiindeki büyük hamlelerin art niyetli dünya ülkelerinde kuşkuyla izlendiğini biliyoruz. Bunun içindir ki zaman zaman ‘samanı bile filanca ülkeden ithal eder hale geldik’ gibi sinir bozucu ‘iç muhalefet söylemleri’ dillendirilir. Yakındır, bekleyin!

**

İSTEMEZÜK PARTİSİ CHP 

Yıllar önce CHP’nin muhalefet anlayışını konu ettiğimiz bir makalemiz üzerine yaşlıca bir beyefendi telefonla arayıp bazı hatıralarını nakletmişti; “Mustafa Bey, inanın ki bu CHP memleketin hayrına olacak her hizmete karşı çıkmayı tarihi boyunca kendine görev bilmiştir. Bunlar var ya; Konya’ya ilk asfalt yapılırken gazetelerinde ‘Demokrat Parti yollara asfalt döküp halkı tüberküloz yapacak’ diye beyanat verdiler.” 

Bugün bakıyoruz CHP aynı yerde duruyor. Açıklandığı vakit dünyanın ilgisini çekmenin yanında birçok bilim adamınca makul görülen Kanal İstanbul projesi için CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun ‘İstanbul’a yapılan bütün ihanetlerin yüz katı ihanettir’ şeklindeki yaklaşımı bunun son örneğidir. Hoş, birinci köprüye karşı çıkan da, ikinciye, üçüncüye ‘istemezük’ tepkisi koyan da yine CHP idi. Örnekleri çoğalt mümkün.

**

YILMAZ:  CHP KUKLA MUHALEFET 

Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ın AK Parti’den ayrılarak yeni siyasal hareket başlatma işaretini vermelerinin ardından CHP’de de kazan kaynamaya başladı.  Geçen yıl partisinden ihraç edilen Ardahan Milletvekili Öztürk Yılmaz, ‘Ülkesiyle, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bayrağıyla, Üniter yapıyla sorunu olmayacak’ dediği partisi için ‘Teröre bulaşmamış olacak’ tanımlamasını da yaptı.

Parti kurma çalışmalarını üç aydır sürdürdüğünü ifade eden Yılmaz ‘Bizim oluşumumuzda yer alanlar her ne surette olursa olsun alt kimlik siyaseti yapmayacak’ derken eski partisi CHP için ‘kurgulu kukla muhalefet’ nitelemesinde bulunup, “Bu muhalefetten Türkiye’ye hiçbir zaman alternatif muhalefet olamaz. İş böyle olunca bizlere görevler düşüyor” dedi.

Yılmaz’ın bir süre içinde bulunduğu partisi için ‘kurgulu, kukla’ gibi tanımlamalar kullanmasının yanında, kuracağı partide ‘teröre bulaşmamış olanların, bayrakla, devletle, üniter yapıyla sorunu olmayanların yer alacağını işaret etmesi de’ ciddi bir ‘gönderme’ olarak algılandı.

**

DÜNYAYI TİTRETEN ANLAŞMA

Türkiye ile Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti arasında imzalanan Akdeniz'de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası başta İsrail, Mısır ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi olmak üzere bölgede emeli olan dünya ülkelerinde şok etkisi yaptı.

Mutabakat Muhtırası hükümlerine göre, belirlenen alanda balıkçılıktan, petrol ve doğalgaz aramaya kadar pek çok faaliyette söz hakkı Libya ve Türkiye'de olacak. Türkiye bu alanda petrol ve doğalgaz arama ve sondajı için ruhsatlandırma yapabilecek. Anlaşmanın TBMM’de AK Parti, CHP, MHP ve İyi Partili milletvekillerinin desteğini alması da son derece önemliydi.

Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de kıyı komşusu olan bir ülkeyle ‘bölgedeki stratejik haklarını korumak amacıyla’ imzaladığı ilk Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) sınırlandırma anlaşması bölge üzerinde planları olan Yunanistan, Amerika ve İsrail başta olmak üzere batılı ülkelerin sinsi oyunlarını da bozdu. Türkiye-Libya anlaşmasından sonra İsrail, Güney Kıbrıs, Mısır arasında pay görüşmeleri başladı. Türkiye bölgedeki bütün adımları yakından takip ederek,  sağladığı avantajı geliştirmenin hesaplarını yürütüyor.

**

ÖZTÜRK 2020’DEN UMUTLU

Son dönemde Türkiye ekonomisi üzerinde yürütülen küresel operasyonların yol açtığı krizin etkisi piyasalardan silinmeye yüz tutuyor. Konya Ticaret Odası Başkanı ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkan Yardımcısı Selçuk Öztürk’le geçen haftaki sohbetimizde krizin etkileri ve seyir sürecini konuştuk. 2001 krizinde Türkiye’nin dibi gördüğü tespitini yapan Öztürk, “Bu defa sert ve dikey bir düşüş olmadı, yatay bir seyir gerçekleşti ve bir noktada düşüş hükümet tedbirleriyle durdurulup kontrol altına alındı’ dedi.

Düşüşün oluşturduğu sarsıntının piyasalarda etkisini sürdürdüğünü de söyleyen Öztürk, 2020’den umutlu; “Başkaca kontrol edilemez bir gelişme yaşanmazsa Mart-Nisan aylarından itibaren ekonomi trendinin yükselişe geçeceğini, piyasaların kriz etkisinden kurtulacağını düşünüyorum” diyor.

Öztürk’ün bir başka önemli tespiti de Arap ülkelerinin Türkiye’ye bakışındaki olumsuz değişim. 10 yıl önce Türkiye’ye hayranlık beslemeye başlayan Arapların bugünlerde soğuk baktığını anlattı. Nedeniyle ilgili de Öztürk’ün tespiti var: “Sadece Arap dünyası değil, dünya ülkeleri Türkiye’yi Avrupa medyasından takip ediyor. Son yıllarda ise Avrupa’nın Türkiye’ye karşı bakışı değişti. Avrupa medyası da Türkiye’yi Araplara kötü gösteren yayınlar yapıyor. Onlar da bunun etkisinde kalıyor.

Kendi sınırları içerisinde kalıp kabuğundan dışarı çıkmayanların etkili ve yetkin olamayacakları bir devredeyiz. Dünya ile entegre olmaktan murat dünyanın emir eri olmak değilse şayet; oyun kurucu, kural koyucu olmak gerekiyor. Libya anlaşması buna bir örnektir.

**