Tâife-i Nisâ’nın, (kadınlarımızın), camii’lere çıkmalarına ve cemaate katılmalarına muhâlif olanlar ortaya herhangi bir nas, kuvvetli delil, (âyet veya sahîh hadis) koyamıyorlar. Aksine, Kütüb-ü Sitte’den, Sahîhayn, (iki sahih hadis Külliyesinden) Sahih-i Buhârî ve Sahih-i Müslim’de, Sened-i Sahih ve Rivâyet-i Muttasîl, pek çok hadis, Kadınlarımızın muayyen kayıd ve şarta riâyetleri halinde, camii’lere çıkabileceklerini ve cemaate katılabileceklerini nâtıktır. 

Bu Hadis-i Şerif’lerden ve diğer nakillerden anlaşılacağı üzere, Kadınlarımız, Asr-ı Saâdet’de, Mescid-i Nebeviyye’ye, Cum’a Namazında, sabah, akşam, yatsı gece namazlarında, öğle-ikindi gündüz namazında gelmişler, cemaate katılmışlar, Resûl-i Ekrem Efendimizin, va’z, irşâd ve tebliği’ne muhatap olmuşlar, hattâ, Haz.Peygamber salla’llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz, onlara müteveccih hitabe’de bulunmuştur.  

Kadınlar, Medine dışında ittihaz olunan, Bayram Musallâ’sına da gidip, Bayram Namazına iştirâk etmişlerdir. 

Hulefâ-i Râşidîn, Ashab-ı Güzîn, Tâbiîn ve teb’ı Tâbîîn dönemlerinde de, kadınları Camii’ye çıkmalarına, cemaate katılmalarına mâni olunduğuna dâir, hiçbir delil bulunmamaktadır. 

Kadınların Camii’lere çıkmalarına ve cemaate katılmalarına muhalif olanları argümanları kısaca şunlardır; 

1) Siyâsî Argüman: Kadınların Camii’lere çıkmalarının ve cemaate katılmalarının engellenemeyeceğini, bunun için herhangi bir nas, âyet ve hadis olmadığını, söyleyen Siyâsî Figüre karşı duyulan nefret. “Bakınız biz demiyormuyduk, bu zât mezhebsizdir, reformist’dir, işte bakınız, dinimizi bozmak için kadınların Camii’lere çıkmaya ve cemaate katılmaya da’vet ediyor. Tabi’îdir ki, böylesine bir safsataya katılmak mümkün değildir, akla ziyan bir durum olur. 

2) Bayram namazları Şâfi’î ve Mâlikî’lere göre Sünnet-i Müekke’de Hanafî’lere göre, vacibtir. Cum’a namazı, yalnız erkeklere farz kılınmıştır. Kadınlara, misâfirlere, kölelere, hasta ve sakat olanlara, çocuklara (çocuklar, yalnız Cum’a namazı değil, diğer farz ve vaciblerle de mükellef değildirler) farz değildir. Diğer taraftan, erkeklerin tek başına evde veya bir başka yerde namaz kılmalarından, cemaatle namaz kılmaları, 27 derece daha faziletlidir. Oysa ki, kadınların evlerinde kılmaları daha evlâdır. 

Başta kadınlar, misâfirler olmak üzere, diğer ba’zı dezavantajlı gruplara Cum’a namazı farz kılınmamıştır. Fakat, bütün fıkıhî kaynaklarda, Cum’a Namazı kendilerine farz kılınmayan, kadınlar, misâfirler ve diğer gruplar, Cum’a Namazını eda etmeleri halinde, o günkü öğle namazını kılmış kabûl edilir. –Cum’a Namazı kendilerine farz kılınmayanlara o günkü öğle namazı farzdır.- Bu da gösterir ki, Cum’a Namazı kendilerine farz kılınmayanlara, Cum’a Namazı, memnû değildir. Dezavantajlarından dolayı onlara ruhsattır. Bunlardan misâfirler, sefer, bizâthî meşekkat demektir. Sefer halinde, misâfir Müslüman’a dört rek’atlı farz namazları iki rek’at olarak kılma ruhsatı gibi, Cum’a namazındaki zorluklar dolaysiyle, ruhsat verilmiştir. Yine misafirlere, sefer halinde Farz oruçlar hakkında ruhsat vardır, İkâmetlerinde tutmadıkları-tutamadıkları, beher gün, güne-gün, kaza ederler. Kadınlar ve diğer dezavantajlı gruplar için de, hüküm aynıdır. Cum’a Namazının karye’lerinin (köy ve kasabalarının) uzağında, bellî Merkezî yerlerde, (Cum’a Musallâ’sı, Cum’a yeri, Cum’a Camii’nde) kılınması, beraberinde belli zorlukları da getirir. Bunun için de, Cum’a namazı, kadınlar için, memnû değil, kendilerine ruhsat verilmiştir. Misâfir, sefer halinde kendisine ruhsat verildiği halde, “Eğer bilirseniz, (güçlüğüne rağmen) oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.” Meâlindeki, Bakara 2/184. âyet-i Kerimesine göre, oruç tutmaları halinde hem borçlarını ödemiş olurlar, hem de, zahmetli olmasına rağmen, oruç tuttukları için daha büyük sevap kazanırlar.  

Tıpkı bunun gibi, Cum’a Namazı kendilerine farz kılınmayan kadınlar, belli kayd ve şartları yerine getirmeleri halinde, Cum’a namazına çıkmaları ve Cum’a Cemaatine katılmaları halinde, hem o günkü, üzerlerine farz olan öğle namazı borcunu ödemiş olurlar, hem de, Cum’a Cemaatine va’d’edilen, ihsan buyrulan ecir ve sevaba nâil olurlar. 

“Her kim abdeste davranıp abdestini noksansız aldıktan sonra Cum’a namazına gelir ve imam’a yaklaşıp sesini çıkarmaz, hutbe’yi dinlerse hem o Cum’a ile diğer Cum’a arasında, hem de fazla olarak üç gün daha içinde vâki’olacak günahları (Yânî sağâiri-küçük günahları) mağfiret olunur. Hem de yerde çakıl taşlarına uzanıp kendini meşgul ederse lağvetmiş olur.” buyrulmuştur. 

Diğer taraftan, Cum’a günü, Cum’a Namazına gelenlerin gusl (boy abdesti almaları) etmeleri babında, İbn-i Hibbân ile Ebû Avâne ve İbn-i Huzeyme rivâyetinde-rivâyetlerinde, “Erkeklerden ve kadınlardan Cum’a’ya gelenler iğtisâl etsinler (boy abdesti alsınlar)... İbn-i Huzeyme rivâyetindeki, “erkek olsun, kadın olsun Cum’a’ya gelmeyene gusûl yoktur, teleffuzlarının, geçmesi, kadınların talepleri halinde belli kayd ve şartlara riâyetleri halinde, Cum’a namazına gelmelerinin câiz olduğunu gösterir. 

Doğrudur, Sahîh hadiste, “Cemaatle kılınan bir namaz, münferiden kılınan bir namaz’dan, yirmi yedi derece daha faziletlidir.” buyrulmuştur. 

“Evlerinizde oturun,” (Ahzâb 33/33) âyet-i Kerimesi ve “Kadınların, evlerindeki kuytu yerde kıldıkları namaz, evlerinin sahanlıklarında-salonlarında-kıldıkları namazdan, evlerinin sahanlığında kıldıkları namaz, mescidlerde kıldıkları namazdan daha hayırlıdır, evleri onlar için daha hayırlıdır,” Hadis-i Şerifine göre, namazlarını evlerinde kılmaları evlâ ise de, evden çıkmak mecbûriyyetinde kalanlar, eğitimde, devlet dâirelerinde ve hayatın her sahnesinde olanlar, belli kayıd ve şartlara riâyet etmeleri halinde, camii’lere çıkarlar ve cemaate katılırlarsa onlar da, erkeklere va’d’edilen sevaba nâil olurlar. 

3) Bu iş, (Kadınların Camii’lere çıkmaları ve cemaate katılmaları) sadece dini değil, namazı da bozar. Kadınlar erkeklerle birlikte namaz kılarlarsa, kadının sağındaki ve solundaki erkeğin namazı bozulur. 

Bu fıkhî hüküm, aynı zeminde olup da aralarında duvar, paravan, perde bulunmaksızın hiza sözkonusu ise, kadının da, sağında, solunda ve arkasında bulunan erkeklerin de namazı bozulur. Hattâ zincirleme, sağındakilerin, solundakilerin ve arkada bulunanların namazları (zincirleme bozulur)

Ayrı ayrı mahfillerde, üst, alt ve yan mahfillerde arada duvarlar, paravan ve kalın perdeler bulunduğu için aynı hizada bile, imama uysalar, hizalaşma ve dolaysiyle fesâd sözkonusu edilemez. 

4) Kadınlar Cenaze namazına da iştirâk edemezler. 

Kadınların cenâzeyi ta’kip etmeleri, taşımaları ve defin sırasında hazır bulunmaları, Nebî salla’llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz tarafından nehyedilmiştir. Şöyle ki, Ümmü Atıyye radiya’llâhu anhâ’dan şöyle rivayet edilmiştir: 

- Ümmü Atıyye demiştir ki; Biz (kadınlar, Resûlullâh salla’llâhu aleyhi ve sellem tarafından) cenazeyi ta’kîb etmek’ten nehyolunduk. Cenâzeye ittibâ’, bizim üzerimize farz kılınmadı.” 

Ümmü Atıyye demiştir ki: 

Resûlullah salla’llâhu aleyhi ve sellem Medine’ye hicret edip dâhil olduğunda, Medine kadınlarını bir evde topladı. Sonra, Ömer radiya’llâhu anh’i bize gönderdi. Hazreti Ömer: “Ben Resûlullah salla’llâhu aleyhi ve sellem’in size gönderdiği bir elçiyim: “Sirkat (hırsızlık) etmeyeceğinize, zinâ etmeyeceğinize...” dâir söz vermeniz için beni size gönderdi,” dedi. Ve en sonunda, bizim bayramlara çıkmamızı emir ve cenazeye çıkmamızı nehyetti,” dedi. 

Ebû Said-i Hudrî radiya’llâhu anh’den şöyle rivâyet edilmiştir: 

“Resûlullah salla’llâhu aleyhi ve sellem buyurmuştur ki: “Cenaze (tabuta) konulup erkekler omuzlarına yüklendiklerinde,” Bu cümle ile cenazenin, hamli ve naklinin erkeklere mahsus ve münhasır olduğu istifade olunur. 

Ne var ki, Cenazeyi omuzlamak, nakletmek, teşyi ve defin sırasında hazır olmak başka, cenaze namazını kılmak başkadır. Kadınlarımız, Cum’a, bayram ve vakit namazlarında “Cemaat” kendileri için sünnet bile olmadığı halde-Erkekler için Cum’a Cemaati farz, Bayram Cemaati vâcib (amelen farz), vakit namazlarında, vâcib derecesinde Sünnet-i Mü’ekkede’dir.- Cenaze namazı başkaları için Farz-ı Kifaye ise de, Cenaze’nin velisi, nesebî ve sıhrî akrabası, ahibbâ ve yakın dostları için, Farz-ı ayn’dır. Dolaysiyle kadınlarımızın Cenaze Namazına iştirâklerinde bir mahzûr yoktur. Fıkıh kaynaklarında, “Cenaze namazlarında erkeklerin ön saflarda, arkalarında çocukların, onların arkalarında da kadınların saf bağlayacakları hususunda hükümler vardır. 

Kadınlarımız eski devirlerde olduğu gibi artık evlerinde oturmuyor, hayatın her safhasında ve bütün zeminlerde, erkeklerle birlikte, dışardadırlar. Beş vakit namazın en az üçünü, mevsimine göre dördünü dışarda geçirmektedirler. Namazlarını eda için en yakın cami ve mescidlere gideceklerdir. 

Camii’leri tedvir ile vazifeli, Diyânet İşleri Başkanlığı, Cami, vakıf ve dernekleri vakit geçirmeksizin, yeni inşâ ettirilen camii’leri buna göre projelendirmeliler, mevcud camii’lerde de, kadınlar için abdest alma yeri, namaz mahalleri hazırlamalıdırlar...