6 Kasım 2005 günü Londra'dan 11.45 (TK 1980) uçağı ile döneceğiz. Vaktinde Heatthrow Havaalanına gittik. THY, yolcu kalabalıklığını dikkate alarak, iyi bir kararla A 340 tahsis etmişti, 30 dakika gecikme ile uçağa bindik. Uçak kalkmak için, pistte yol alırken, birden sarsıntı hissettim. Bizim pilot, kalkmak için bekleyen, Amerikan Airlines uçağına vurmuştu. Yıllardır uçarım, hayatımda ilk defa, bir uçağın (Pilot'un) diğer uçağa vurduğuna şahit oluyorum. Uçaklar durdu. Bizim Pilot üzüntülü sesle "maalesef uçağa çarptık, geri dönüyoruz" dedi. Döndük, önce, uçakta tutmaya kalktılar, daha sonra, otobüsler geldi, bu arada, polisler, teknisyenler uçağa doldular. Herkes konuşuyor, sonuç yok! Bizi otobüslerle Heatthrow bekleme salonuna bıraktılar, ortada, yolcularla ilgilenen, hiçbir THY görevlisi yok. Yemek vereceğiz dediler, öyle bir organizasyon, anons yok. Çocuklar, herkes perişan, bir bey Hindistan uçağına bağlantı yapacak, önemli bir randevusu var; keşke, British Airways ile gitseydim diyor.
Bu arada, bizim çarptığımız, Amerikan hava yolları yolcusu bir çift ile karşılaşıyoruz. Chicago'ya gidiyorlarmış, "Tam kalkmak için beklerken, sizin, pilot, küt diye bize çarptı, herkes, bu adam ne yapıyor diye çığlık attı. Yakıt tankları alev alırsa, hepimiz yanardık" dedi. Amerikan uçağının Chicago'ya gidecek yolcuları, 15 saat sonra, yeni bir uçak ve uçuş ekibi ile hareket ettiler. İşte, insana değer veren ve gelişmiş ülke, Türkiye ile farkı burada ortaya çıkıyor. Biz ise bekliyoruz, uçak kalkacak mı? Orada mı geceliyecegiz belli değil! Bekliyoruz, saatler geçiyor... Oysa, bu durumlarda yapılması gereken, ya oradan, British Airways'den uçak kiralamak, veya İstanbul'dan aynı tipte bir uçak göndermek. Biliyorum ki THY'nin elinde A 340 yedi adet 2 si uzak doğu 4'ü ABD hattına bağlı. Bayram trafiği elde uçak yok. Halbuki, aynı tipten, birer uçak yedek olmalı! Nihayet 11:45'te kalkması gereken, uçağın, gece 21:00'da (9 saat gecikme ile) kalkmasına karar veriyorlar. O, kadar mahsurlu bir karar ki, hasar görmüş, alelacele kaynak yapılmış uçağın, yolcularla uçurulması çok tehlikeli. Ancak, insana saygı, insana değer yok ya, ne olursa olsun, zihniyeti hakim! Yolcularda, "acaba, havada bir şey olur mu, bu uçak İstanbul'a kadar, uçar mı?" endişesi hakim ve herkes çok kızgın. Kızgın da, bizim milletin özelliği, tepkisiz bir toplumuz, ne yazık ki. Oysa, uçak kalkarken yolcuların, ayrı ayrı, ağır konuşmalarını duymalıydınız! Aslında, Allah yardım etti, İstanbul'a gece yarısı indik. Her şey unutulmamalı. Bereket, Milletvekili arkadaşım Sn. Cefi Kamhi şikayet imzaları topladı. Bunlar işleme konulmalı. Her şey gayet iyi giderken, bir pilotun dikkatsizliği, seyahati kabusa çeviriyor ve tahmin ediyorum, THY'ni maddi zarara sokuyor. Herhalde bu pilot hakkında, THY gerekli yaptırımı uygulayacaktır.
Bu bizzat bizim yaşadığımız bir olay. Son zamanlarda, THY'den şikayetler arttı. Gecikmeler, teknik arızalar, kabin içi servis. Havayolu işletmeciliğinde, bayan hostes kullanmak esastır. Çalışan erkek görevlilere bir şey söyleyemiyorum, iyi niyetle görevlerini yapıyorlar. Ancak, kabin içi servis, dünyanın her yerinde bayan işidir. Ben bazı mesleklerin hanımlara daha çok yakışacağına inanırım. Örneğin, kutsal bir görev olan öğretmenlik, avukatlık, hemşirelik, son zamanlarda kısmen polislik ve havayolu hostesliği bayan işidir. THY uçaklarında, ilahi tipi müzikler çalınıyor, Türkiye, Arap Ülkesi, Pakistan, Hindistan değil. Müzik doğru dürüst evrensel olmalı.
Yukarıda, yazının giriş kısmında yazdıklarımı, Özal'ın her konuda olduğu gibi, medeni, modern, çağ atlayan bir Türkiye imajını THY'de vermesine ilişkin görüş ve hedeflerini; Londra'da, 9 saatlik işkenceye dönen bekleyiş esnasında hatırladım. THY'ne emek vermiş, az da olsa katkıda bulunmuş bir fert olarak, yapılan olumlu işlerin bozulmasına seyirci kalınmaması gerektiğine inanıyorum.