1.T.B.M.M’si’nin,Millî Mücadele’yi, Kurtuluş Savaşını bizzat icra ettiği, idare ettiği,Milî Mücadele’nin tam bir zaferle neticelendiği,Yurdumuzu işgal eden işgal kuvvetlerinin yurdumuzun sürülüp çıkarıldığı ve böylece, “ Kurtuluş Savaşı,” nın Muhteşem bir zaferle tamamlandığını,dolaysiyle de Gazî Meclis, yapabileceğinin en mükemmelini gerçekleştirdiği ve misyonununu tamamladığı için,yeni teşekkül edecek 2. Meclis’e zemin hazırlamak üzere, kendi kendini feshetmiş, seçim kararı vermiş ve çalışmalarını sonlandırmıştır. Saptırılmış, yalancı tarih ve sahte tarihçiler böyle söyliyor... Sonyıllarda, gerçek yakın tarihçiler,19187den 1923 yıllanı arasında cereyan eden hadisat için “ Millî Mücadele,” denilebileceği, ama asla,” Kurtuluş Savaşı,” dinilemeyeceğini söyliyorlar.
Bir mücadele’nin, gerçekten “ Kurtuluş Savaşı,” olabilmesi için, Vatah’ın bütününün düşman Kuvvetleri tarafından işgal edilmiş olması, işgal kuvvetlerinin günlük hayat dahil, idareyi bütünüyle ele alması ve yurdun bütününde hükümran olması gerekiyor ki,Böyle bir durumda bir Millet küllerinden yeniden doğar, Millî Seferberlik ilân edilir. Millî Kuvvetler ve topyekün Millet varını yoğunu ortaya koyar, düşman kuvvetlerini yurttan çıkarır. İşte o zaman buna “Kurtuluş Savaşı,”” İstiklal Harbi,” “ Kurtuluş Zaferi,” “ İstiklal Zaferi,” denilebilir.
Birinci Cihan Harbinde, Harbe dahil olmadığımız halde, Enver Paşa’nın çılgınlıgı ile, Almanların yanında göründüğümüz, İ’tilaf devletleri tarafından Almanlara eklendiğimiz için, mağlup sayıldık, Büyük Kumpanya’nın ilk replikleri olarak,İngiliz’ler, Fransız’lar, Anteb’e, Maraş’a ve Urfaya ba’zı çapulcularına göndererek işgal teşebbüsünde bulundular. İngiliz’lerin, fransızların gelmeleri, işgal teşeebbüs’leri senaryo icabı da olsa, Onlara karşı koyan nihayet zılgıt yemiş it sürüsü gibi işgal teşebbüsünden kaçmalarını te’min eden, Kuvvâ- Milliye, Müdafaây-i Hukuk, ya’ni, Aziz Türk Milleti’nin hareketi “Millî Mücadele,” dir, Urfa’yı, “ Şanlıurfa,” Anteb’i, Gazîantep,” Maraş’ı, “ Kahramanmaraş,”yapan, Sütçü İmam,Rıdvan Hoca’yı, Şahin Bey’i, Karayılan’ı ve isimleri bilinmeyen nice kahramanyları, Kahraman ve Milletimizin ebed-müddet mefâhir’i yapan işte bu Millî Mücadele ruhudur. Birinci Meclis’te bulunanlara, birer “İstiklal Madalyası,” verilerek bila ücret emekli edilip evlerine gönderilmeleri,Meclis’e, Millî Mücadele’yi, İstiklal Harbini idare eden ve Millî Mücadeleyi, İstiklal Harbini kazanan “ Gazî Meclis,” gibi, unvanlar ve ba’zı mefâhir atfedilerek çalışmalarını sonlandırması,Büyük Kumpanya’nın son sahnesiydi.Artık, figüranların rollerine ihtiyaç kalmamıştı. Onların işi bitmişti. Sahneye yeni aktörler çıkarılacaktı
Seçimler yapılacaktı. Pardon, “ Seçim,” dediysem, tek dereceli, Milletin kendi temsilcilerini seçtiği, Millî İrade’nin tam olarak tecelli ettiği seçim değil tabi’î Kİ, Yapılacak seçim böyle bir seçim olmayacaktı. Güya Halk, vilayetlerde, Müntehib-i Sânî’ leri seçecek, bu ikinci seçmenler de Ankara’da gerçek temsilcileri meb’usları seçecekti.Bir spor terimidir, eski devirlerde, Millî Takımların Başantrenörüne, “ Tek Seçici,” denilirdi. Aslında Müntehib-i Sânî’ler, ya’nî ikinci seçiciler, kimseyi seçecek değiller, Ankara’da bir Tek Seçici zaten var. Başka seçicilere de ihtiyaç yoktu.
Büyük Kumpanya Senaryosu gereği, İngiliz’ler İstanbul’u işgal etmiş gibi oldular. 13 Kasım 1918 tarihinde, İngiliz Ordusu Donanmasına aid, gemiler, Dolmabahçe önünde demirlediler.Gemi Personeli askerler, karaya çıkıp, Tarlabışndaki, İngiliz Sefaretine yerleştiler. Bu işgal görüntüsü, dört yıl, on ay,23 gün devam etti.İngiliz Gemilerinin, İstanbul’da, Dolmabahçe önlerine demir atması üzerine, şöyle demişti: “ Geldikleri gidecekler,” Mustafa Kemal Paşa, velî değildi ki.keramet izhar etmiş olsun, kâhin değil di ki, kehanette bulunmuş olsun, öyleyse, “ geldikleri gibi gideceklerini,” nereden biliyordu? Gerçekten de, 06 Ekim 1923 tarihinde, işgal kuvvetlerinin gemileri demir aldı ve “ Geldikleri gibi gittiler,”Yalancı tarihçiler, İstanbul’u işgalden, Şükrü Nailî Paşa Kumandasındaki 3. Kolordu’nun kurtardığını yazarlar.Ama, nasıl kurtarmış, hiç bir detay, ayrıntı verilmez.Kocaeli tarafından gelen, Şükrü Nailî Paşa Kumandasındaki 3. Kolordu, Selimiye veya Üsküdar Tepe’lerinden, düşman gemilerini, ya da Beyoğlu’nu, Tarihî Yarımada, İstanbul’u top atışlarıyla bombardumana mı tabi tutmuştu? Aksine, İngiliz’ler 06 Ekim 1923 günü, Türk Bayrağını, İstanbul’u, İstanbulu’yu selâmlayarak, İstanbul’dan ayrılmıştı.Senaryo gereği, nasıl gelmişlerse, öyle de gitmişlerdi.
İngiliz’lerin İstanbul’u işgali, dört yıl,10 ay,23 gün, neredeyse beş yıl sürmüştü. İngiliz’ler, İstanbul’u, ehl-i Salîp, Müstevlî, Düvel-i Muazzama’nın öncü birliği ve temsilcisi olarak işgal etmişti. Görüntü o idi.İngiliz’ler bilindiği gibi, Hıristiyanlığın en katı ve zalim mezheb’lerinden, Anglikan, Mezhebine bağlı, amansız İslâm düşmanı bir Millet Tarihin seyrinde, Haçlı Seferlerine öncülük, liderlik etmiş, Osmanlı Devlet-i Aliyye’mizin parçalanmabında,Balkanların, Kuzey Afrika, Cezîretü’l-Arab, Mısır, Suriye Irak, Yemen gibi İslâm Ülkelerinin Osmanlı’dan kopanılmasında birinci dereceden amil olan bir Devletin işgal güçleri, İstanbul’da İdareye, günlük hayatın akışına müdahale etmediler. Sıbyan Mektepleri, İbtida ve Rüşdiyeler tedrisatına devam etti.Medrese’ler kapatdılmadı.Ezan susturulmadı, Türkceleştirilip, tangır-tungur okutulmar-dı. Minareler yıkılmadı, Ayasdfya’nın minareleri, Palikarya’nın hayal ettiği gibi traşlanmadı. Daha da mühimmi, Ayasofya ibadete kapatılmadı, müze’ye tahvil edilmedi, Kilise haline dönüştürülmedi. Gerçekten, işgal olsaydı,- Allah muhafaza buyursun,- İngiliz’ler gerçekten İstanbul’u gerçekten iişgal etmiş olsalardı ve işgal kuvvetleri beş yıl kadar İstanbul’da kalmış olsalardı. Yukarıda anlattığımız her şey gerçekleşirdi..
Yularlarının ipleri, asırlardır, ehl-i Salîp, Düvel-i Muazzama devletlerinin elinde olan, zaman zaman bu ipleri sıkılaştırdıklarğı, zaman zaman da gevşettikleri Yunan Palikarya’sı- Günümüzde de aynı rolü oynamaya devam ediyorlar, sahipleri ipi sıkılaştırdıklarına geri çekilirler, gevşettiklerinde güçlerine, nüfuslarına bakmadan hırlarlar._Büyük Kumpanyanın Senaryosunun bir bölümünde rol almak üzere, İzmir’den Batı Anadolu’muzun bir bölgesine, ipleri biraz daha gevşetilince, Anadolu’nun göbeğine, Ankara- Polatlı’ya kadar uzandılarsa da,İpleri şiddetli bir şekilde geri çekilince, İzmir Marşında ifade edildiği gibi,” Bozulmuş düşmanlar yel gibi kaçar,”Çomak yemiş itler gibi, “ Yunan Orduları! İlk hedefiniz, İzmir Limanı, gemilerdir,” diriktifi üzerine yurdumuzu terk’etmişlerdir...