TESPİTLER

Abone Ol

YORUMCU’LARA  CEVAPLAR  VE  MUTALA’LAR!...  ( 7 / 51 )

Hayreddin Karaman tarafından    notlar ilave edilerek sadeleştirilen, “ İslamda Birlik ve Fıkıh Mezhepleri”, kitabı hakkında, Kitabı tahlil,tenkid, bu tarihlerde, Türkiye’de, Diyanet, İslam Enstitü’lerde, “ Ellâ Mezhebiyye”’ye öncülük edenlerden birisi, Hayreddin Karaman, Kitabı neşr’den devrin Diyanet İşleri Başkanlığı salahiyyetli’leri hakkında, Bâb-Iâlîde SABAH  Gazete’sindeki,” Kitaplar Arasında,” Köşem’de uzunca bir yazı yazdım. Gazete’miz, Bâb-ıâlîde Sabah, Entegre Te’sisleriyle,Milliyetçi- muhafazkâr Cenah’ın en yüksek tirajlı gazetesi olmasıyla, yurt çapında en çok bürosuyla    çok güçlü bir Gazete idi.Bir mülakatımızda, devrin Başbakanı Süleyman Demirel,Mustafa Bey, Gazete’niz’de verilen haberler, makaleler, altları  kalın çizgilerle çizilerek her sabah önüme konulur, dikkatlice okurum,Türkiye’de, Ehl-i Sünnet müslümanlarının mes’ele’lerini en sizin Gazete’niz, Alevî’lerin mes’ele’lerini de Siuvas- Divriği’de çıkan tek yaprak bir gazete aksettiriyor,” demişti. Gazete’mizin çok güçlü bir tahrir kadrosu vardı.Üstad Necip Fazıl Kısakürek Başmakale yazıyor, Prf.Dr. Selçuklular Tarihi  Mütehassısi, Osman Turan, Refika-i Muhtereme’leri, Sultan Abdülhamid Han Hazret’lerinin torunlarından Satıa Turan, Prf.Dr. Nihad Nirun, İsmail Oğuz, Ahmed Güner, Ahmed Davutoğlu,( Bulgaristan Mühaciri, Büyük İslam alimi,) Zaman zaman, Gazete’miz İstişare Hey’ti  mensupları, Prf.Dr. Nevzat Yalçıntaş, Prf.Dr. Süleyman Yalçın, Prf.Dr.Salih Tuğ, Prf.Dr. İbrahim Kafesoğlu, Prf.Dr. Muharrem Ergin Hoca’larda yazı yazıyorlardı. Muharrir’lerimiz, haberlerimiz, salvo halinde  “Ellâ Mezhebiyye” aleyhinde Ehl-i Sünnet ve i’tikad’da-amel’de Hak Mezhepler hakkında yayın yaptık.

Ehl-i Sünnet hassasiyyeti olan. “Ellâ Mezhebiyye”’ye karşı olan  üniversite hoca’ları İlahiyatçılarla,Din alimleriyle röportaj  yaptık, Merhum, Kadıköyü Müftüsü, Ali Fikri Yavuz, Merhum Enver Baytan, Merhum Mehmed Emre ile görüştük,görüşlerini fikirlerini neşr’ettik. Devrin İstanbul Müftüsü, Merhum, Abdurrahman Şeref Güzelyazıcı ile bizzat ben görüştüm, O  tariuhlerde, hayatta olan tek  dersiâm, Oflu Dursun Efendi olarak meşhur, Dursun Güven Efendi Hazret’lerine arkadaşlarımı gönderdim,röportaj yaptılar, görüşlerini günlerce akesettirdik. Halen Diyanette vazifeli oldukları halde bu Muhterem Zevat ile, Dursun Güven Efendi Hazret’lerinin görüşleri,fikirleri, Diyanet İşleri Başkanlığı’nı, Millî Eğitim Bakanlığı, Din Eğitimi Genel Müdürlüğünü çok sarstı.Mezhepsizlik faaliyetlerini durdular, Diyanet İşleri Başkanlığı, hutbe hazırlamaktan, seminerlerden, bölge toplantılarından vazgeçti. Din Eğitimi Ğenel Müdürlüğü de Mezhepsizlik hakkında, İmam- Hatip Okullarında ve Yüksek İslam Enstitü’ lerinde okutulmak üzere  ders kitapları yazdırıp bastırmaktan vazgeçti.Bu vak’a, Medya’nın, güçlü bir gazete’nin neleri başarabileceğini, neleri önleyebileceğini göstermesi bakımından şâyân-ı dikkat bir husus olarak yakın tarihimize geçmiştir...

Diyanet İşleri Başkanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, Din Eğitimi Genel Müdürlüğü, “Ellâ Mezhebiyye”      (Mezhepsizlik veya Mezhepsizler Mezhebi  faaliyyetini, i’tikad’da ve amelde  Hak Mezhepleri  yok etme, Ehl-i Sünnet Akidesini tahrip faaliyyetlerini durdurmuştu, ama, İmam- Hatip Okullarında ve Yüksek İslâm Enstitü’lerinde nüfuzlu ba’zı kimseler faaleyyetlerini artırarak devam ettirdiler.

Devletin arşivlerinde mahfuzduir; o yıllarda, yazdığım bir makalede, “Ellâ  Mezhebiyye”’ye( Mezhepsizliğe,zimamdarlık üç saç ayağından birisi, Ankara’da, Diyanet İşleri Başkanlığı’nda, Başkan Yardımcısı, Millî Eğitim Bakanlğı’nda, Din Eğiütimi Genel Müdürü olara, üst seviye’De bir bürokrat, İstanbbul ayağında, İstanbul Yüksek İslam Enstitü’sünde öğretmen, bir başkası, İzmir ayağında, İzmir Yüksek İslam Enstitü’sü’nde Fıkıh öğretmeni, Hayreddin Karaman.  Hayreddin   Karaman. O tarihlerde, İzmir  Yüksek  İslam  Enstitü’sü Fıkıh öğretmeniydi, Daha sonra, İstanbul, Yüksek İslâm Enstitü’sü’ne naklen ta’yin edildi. Yüksek İslam Enstitü’ler 1981 yılında, 12 Eylül 1980 Darbe-i Hükumetini gerçekleştiren darbeciler tarafından bir gece’de, İlahiyat Fakültesi’ne dönüştürülünce,Yüksek, İslâm Enstitü öğretmenleri, doktora, yardımcı doçentlik tezi bile hazırlamadan, asansörlerle, doktor, Yardımcı Doçent, Doçent oldular.Hayreddin Karaman da İstanbil Yüksek İslam Enstitü’sü’nün Marmara Üniversite bağlı İlahiyat Fakültesine dönüştürülmesi üzerine, bütün akademik     kademelere asansörle terfi ederek, Prf.Dr. titrine sa

hip oldu. Halen, emekli, Prf.Dr....

Daha önce ifade ettim,Türkiye’de, “Ellâ Mezhebiyye”,( Mezhepsizlik Mezhebi’nin, ya da, Mezhepsizlerin Mezhebi’nin, Hak Mezhepleri yok etmek, Ehl-i Sünneti   tahribi, kendilerine,vazife edinen bir neslin öncülerindendir. Hayreddin Karaman,kendilerine “ Yeni Nesil” diyen “İmam- Hatip Nesli”, nin  öncü kadro’larındandır. Hakkını teslim edelim,da’va’sını, iddiasını, gerek ders’lerinde, gerekse, konferans’larında,gerek günlük gazetelerde ve dergilerde yazdığı makalelerde ve gerekse de sahasında çok  velûd, kitaplarla ortaya koyan birisidir.Keşke bu say-u gayretini   Mezhepsizliği terviç, Ehl-i Sünneti tahrip için kullanmasaydı,Hem kendisine hemde, asırlardır, Ehl-i Sünnet’in kal’ası olan Aziz Milletimize çok yazık etmiştir.

Hayreddin Karaman,” İslamda Birlik ve Fıkıh Mezhepleri” İsimli, sadeleştirme eserinden başka, 1974 yılındoa, İrfan Yayınevi tarafından bastırılan,” Mukayeseli İslam Hukuku”1975 Yılında, Diyanet İşleri Başkanlığı yayınları arasında çıkan, “ İslam Hukukunda İçtihad” yine, 1975 yılında İrfan Yayınevöi tarafından bastırılan, “ Başlangıcından Zamanımıza kadar İslam Hukuk Tarihi” isimyli kitapları da yazdı.   

Kitaplar oldukca hacimli, “Mukayeseli İslam Hukuku” Kitabı tek başına 480 Sahife, diğerleri de  herbiri en 250 Sahife.. Bunları hakkıyla tahlil ve tenkide tabi tutarsak, cildler dolusu,Ansiklopedik, devasa bir eser ortaya çıkardı.Kitaplar hakkında bir anafikir vermesi için, özetin özeti, ba’zı iktibaslarla iktifa edeceğiz. Sadece bu hulasalar bile  kitaplardaki ana temeyı, müellifin fikirlerinin idrak edilmesi için yetip de artacaktır.

“ Esas ve şartlarını dinî nasların ve bunlara müstenid içtihad’ların tesbit etmiş olması   evliliğin dinî bir akid olmasını icab’ettirmez. İslâm’da ruhbanlık ve din adamlığı gibi bir mukaddes sınıf mevcud olmadığı gibi, evlenme akdi’nin imam tarafından veya camii’de yapılması da şart değildir. Bugün Belediye dairelerinde kıyılan nikahların çoğu, süt akrabaları arasında evlenmeler, iki şahidin de kadın olması gibi ba’zı istisnaları bir tarafa İslâm hukuku bakımından da mu’teber bir evlenmedir.

İslâm tarihinde ba’zı zaman ve yerlerde evlenme akdinin camii’lerde yapılması, akdin Allah’ın ni’metlerine şükür, karı- koca  arasındaki hak ve vazifelere dair, âyet ve hadisler gibi hususları muhtevî  bir hutbe ile başlanması akdin sıhhatinin şartlarından olmayıp,” evliliğin  önemli  bir  medenî  akid olduğuna  dikkati  çekmek, kudsiyyetini  telkin etmek” gibi tâlî  şeylere bağlı bir sünneattir”  (Hayreddin Karaman/ Mukayeseli İslâm Hukuku/ Sahife/ 236 )

İslâm Aile Hukukunda, müçtehid’lerin  dört amelî Hak mezhepten birisini taklid eden bu mezheplerden herhangi birisine  mensup, fakihlerin en fazla üzerinde durdukları  en fazla kitap tedvin edilen, tedvin edilen kitaplarda en uzun ve mufassal yer verilen bahisler, Nikah( evlenme), Talak( boşanma),” Karabetü’r-reâ’”( emzirmeden doğan hısımlık) Kat’î Nas’larla( âyet ve tevatür derecesindeki hadislerle sabit, üzerinde,ü mmetin  ittifakı,( İcmâ-i Ümmet) bulunan  ve müçtehid’lerinen ziyade içtihad’da bulundukları,( Kıyâs-ı Fukaha) bir akde, “Dînî  bir akid değildir,” demek hangi mantıkla izah edilecektir?