YAMAN SAVRULMA!...

Savrulmalar, ba’zen, imandan küfre, hidayetten dalâlete, haktan batıla,Sırat-ı Müstekîm’den Fırak-ı Dâlle’ye,Millî ve Mahallî’ likten gayr-i Millî’liğe olur.

1939 yılında Sakarya’da doğdu, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi. Millî Görüş cizgisindeki, partilerde, Milli Nizam Partisinde kurucu üye,Millî Selamet Partisinde Genel Başkan yardımcılığı, Refah ve Saâdet Partilerinde fi’len siyaset yaptı.1973 Seçimlerinde Parlamento’nun en genç milletvekillerinden birisi olarak, Sakarya Milletvekili olarak seçildi.1975-1977 yılları arasında, M.C.( Milliyetçi Cephe) Hükumetlerinde, Adalet Bakanlığı yaptı. Bu müddet zarfında vekaleten İçişleri Bakanlığı’nı da yürüttü. Bakanlığı sırasında, Vesâyet Rejmi’nin, İttihad ve Terakkî bakiyesi, Tek Parti Müategallibe, C.H.P. zihniyyetind

e olanların, sövmelerine, ağır hakareitlerine ma’ruz kaldı. Azılı bir Kemalist olan, devrin Adalet Bakanlığı Müsteşarı ile kavgaları, fizikî müdahale safhasına kadar gitmişti. Bildiğimiz, zannettiğimiz kadarıyla bugün Sinnü’l-eyâse baliğ, ömrünün çok büyük bir bölümünü C.H.P.,C.H.P., zihniyyeti ve Kemalist’lerle mücadele ile geçti.

Sebebini bilmediğimiz ve anlamkta güçlük çektiğimiz, Recep Tayyip Erdoğan’a, müthiş bir buğzu, gayz-u kini, adaveti vardı. Konuşmalarında, hep karşı mahalle’nin argumanlarıyla, “Tek adam rejmi,iştişareye ehemmiyet vermiyor, saltanat sürüyor,” gibi iddialarla ağır tenkidlerde bulunuyordu.Elbette devlet idaresinin en ideal şartlarda ve mükemmeliyyete yürütülmesini talep her vatardaşın en tabi’î hakkıdır, ama burada mühim olan bu tenkidleri, buğuz,kin,nefret,adavet boyutunda dile getirmek, yapılan her şeyin kötü olduğunu dile getirmek başka şeydir.Kieşinin sırf kin,buğuz, nefret ve adavetinden dolayı adaletten, hak’tan ayrılması... “ (Size karşı) bir kavmim kötülüğü,( ya da sizin herhangi bir şahsa duyduğunuz, buğuz,kin, nefret ve adavet hissi), sizi aüsla adaletsiz olmaya götürmesin,adaletli olun,zira adaletli davranmanız takva’ya çok daha yakındır.Allah’tan korkun, Şüphesiz Allah, sizin yaptıklarınızdan haberdardır.” (Maide/5/5 )

Kendisi,Cağaoğlu’ndaki, mütevazi küçük kitapevindeki, Cum’a Sohbetlerinin( Kendisinin ta’biriyle Muhabbethane),Abdullah Işıklar Sofrasının müdavimlerinden idi.( Hazindir, şimdilerde, Zillet ve şer İttifakının başının kurmaya çalaştığı,” Halilibrahim,” Sofrasının müdavimlerinden birisi olmuştur.) Filhakîka, Kılıçdaroğlunun kuracağı sofra, asla bir “ Halilibrahim,” sofrası olmaz, olsa olsa,Nemrud veya, F iravn sofrası olur. Abdullah Işıklar Sofrası, Beşektaş’a nakledildikten sonra artık, Cum’a sohbetlerine katılmıyor, zaman zaman, Telefon muhaveresi ile irtibatımız devam ediyordu.

Abdullah Işıklar Ağabey’in vefatığndan sonra Sohbet arkadaşlarımızın oluşturduğu, “Abdullah Işıklar,” platform’unda, haftada bir gün olmak üzere“Ağabey Diyorki,” Serlevhalı, “ Selam hidayete tabi olanların üzerine olsun,” diye bitirdiği yazılar yazıyordu.Bu yazılarında da Tayyip Erdoğan ve İdaresine karşı, acımasız, buğuz, kin, nefret ve adavet ihtiva eden görüşler ve fikirler serd’ediyordu.Analayışla karşılıyorduk.

Tayyip Erdoğan, gayzı, kini,buğzu, nefreti ve adaveti kendsini öyle bir dereke’ye sürüklediki,bu durumu, rü’a’mızda görsek, inanamaz,” Hayırdır, İnşâ Allah!” der, tevbe-i İsti’ğfar eder, hayal bile edemezdik.Bu ne yaman bir savrulmadırki, iman’dan küfre, hidayetten dalalete, hak ve adaletten zulme, Ömürboyu karşı durduğu, mücadele ettiği bir zihniyyetin, bugün, bir neferi,silahşörü, müdafi’i ve sözcüsü haline gelmiştir.Ayyuka yükselen Seccade mes’lesinde, küfür cephesinin bile müdafaa’dan aciz kaldığı bir hususta, küfür cephesinin sözcülüğüne soyunmak, “Neces,”temizlik kabul etmeyen, hiçbir temizlik malzemesinin çıkaramadığı,pis ayaklarıyla mescidi,seccadeyi, secde edilen mekânı bilerek çiğneyen Kıalıçdaroğlu’nu müdafa’a zillet ve derekesine düşmüştür.

“ Ey iman edenler! Müşrikler, bir pislikten ibarettirler.( hem de aynen domuz gibi, hiçbir şekilde temizlik kabul etmeyen bizatihi kendileri pisliktir.) Artık bu yıllarından sonra Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluktan korkarsanız Allah dilerse sizi hazinesinden zengin eder.Şüphesiz Allah, bilendir,işi sağlam yapan ve yaptığında bir hikmet bulunandır.” Tevbe/ 9/28)

Kılıçdaroğlu, beraberindeki Domuzcu Bayan ve diğer habîsâttan kadınlarla erkekler zâten, Kemalist oldukları, Kemalizm dine mensup oldukları için müşriklerdir, ayakkabılarını çıkarıp çorapla çıblak ayakla da mescide girmeleri caiz değildir, yine de halıları, seccadeyi pisletmiş olurlardı. Mescide namaz kılmak için girmediklerine göre, kumpas için tenha bir yer aramışlar, Lokanta İdaresi veya da’vet sahibi başka bir köşe gösterme yerine mescidi göstermiş, bu güruh da hâşâ! Ahıra girer gibi mescide girmişlerdir. Seccade Mes’elesinde bu güruh kadar da’vet sahibinin de mes’ûliyyeti vardır.

1973 yılından i’tibaren, Millî Görüş Çizgisinde ta’kip ettiği yol, daha sonra, eski bir Adalet Bakanı, tecrübeli bir siyasetçi, Avukat, kendine yakıştırdığı gibi, “ Ağabey,” gençlere yol gösterici olarak izlediği yol, adalet, hakikat, hidayet, istikamet, Sırat-ı Müste’kîm ise, şimdi saptığı, meylettiği, yol hangi yoldur? “ İşte bu hususiyyetleri olan Allah,sizin gerçek Rabbinizdir. Hakkın dışında,( hakkın ötesinde) dalâletten(sapıklıktan) başka ne vöar? Nasıl da çevriliyorsunuz? “ (Yunus /10/32)

Allah hiç kimseyi, imandan sonra küfre, hidayetten sonra dalalete, izzetten sonra zillete, hayırdan sonra şerre düşürmesin: Unutmayın, “ Kişi sevdiğiyle beraberdir,” Bu dünya’da kiminle, kimlerle berabier isen kıyamette de onlarla b.eraber haşolunacaksın...