TESPİTLER  (10/32)

Abone Ol

Kader çizgisinde, hep sekizler tesadüf veya tevafuk’lar bulunan, Abbbâsî halife’lerinin sekizincisi, Mu’tesim Bi’llâh’ın Lakabı, “Müsemmen”’dir. Arapça’da Sekiz’li veya Sekiz’lik ma’na’larına gelir. Meşhur, Harun-u Reşid’in oğlu da olan, Halife’ye bu Lakab’ın takılması, eski İslâm ve Türk kaynaklarında şöyle izah edilir;

1) Müşârun ileyh, Halife, Hicret-i Nebeviyye’nin 178. Senesinde, sekizinci ay olan, Şaban-ı Şerif ayı’nın sekizinci günü dünya’ya gelmiştir. Dolaysiyle, doğum tarihinin, yıl, ay ve gün olarak, rakamlarında üç sekiz vardır.

2) Hazreti Abbâs’dan i’tibaren, Abbbâsî Süllesi’nin sekizinci nesline mensup’tur.

3) Halife Harun-u Reşied’in sekizinci çocuğudur.

4) Abbâsî halife’lerinin sekizincisidir.

5) Hicret-i Nebeviyye’nin 218. Yılında halife olduğu için, cülûs senesinde de sekiz vardır.

6) Hicrî Takvim hesabıyla hilafet müddeti sekiz sene, sekiz gün devam etmiştir.

7) Kendileri kırksekiz yaşında vefat etmiştir.

8) Vefat ettiğinde sekiz oğlu, sekiz kızı vardı. Bütün bu izahlara göre, Mu’tasım Bi’llâh’a “ Müsemmen,” lakabının verilmesinin sekiz sebebi vardır..

Bir başka Sultan’ın kader çizgisinde de, 14’ler tesâdüfü ya da tevâfuku bulunduğu için pekâlâ! O Sultan’a da aynı minval üzere, “ Mürabba’” = dörtlü, ya da, dörtlük, diyebiliriz. Şöyleki, Sultan Birinci, Ahmed Han Devlet-i alıyye’miz Osmanlı Sultan’ları arasında Taht’a çıkan, 14. Sultan’dır, Taht’a Cülûsunda, 14 yaşındaydı ve Saltanat müddeti 14 senedir.

Sultan Birinci Ahmed Han, çok genç yaşta Taht’ta çıkmış olmasına rağmen, zühd-ü tavasıyla meşhur idi. Aziz Muhmud-u Hüdâyî Hazret’lerinin terbiyesi altında, devrin ulema ve meşâyıh’ına i’tibar ederdi.

Sultan Birinci Ahmed Han, Hazreti Peygamber aşkı ve sevgisiyle de meşhurdur. Peygamber’imiz salla’llâhu aleyhi ve selem Efendimizin ayak izi, “ Nakşiy Kadem,” bir taş üzerindeki mu’cizevî, Nakş-i Kademi Memlûk Sultanı, Kayıtbay Türbesinde bulunuyor, burada ziyaret ediliyordu. Sultan Birinci Ahmed, Memâlik-i Osmaniye’den, Kayıtbay Türbesinden, Kadem-i Şerifi İstanbul’a getirtti, Eyüp Cami’i’nde, Hazreti Halid Türbesinde ziyarete açtı. Sultanahmed Camie’i tamamlanınca Kadem-i Şerif bu kerre Sultanahmed Cami’i’ne nakl’edildi. Bu nakil işinin gününün gecesinde Sultan Ahmed Han şşöyle bir rü’ya gördü; Bütün hükümdarların toplandığı bir yüce divan kurulmuş, Resûl-i Zîşân Efendimiz, Kadı’lık kürsüsünde. Memlûk Sultanı, Kayıtbay( 902-1495) ise, Türbesini daha çok kimsenin ziyaretine vesiyle olan Kadem-i Şerif’i İstanbul’a, bi’lâhere kendi bina ettirdiği Cami’ye naklettiren Sultan Ahmed’den dâvâcıdır. Peygamber Efendimizin hükmü, Kadem-i Şerif’in eski yerine iadesidir. Sultan BİURİNCİ Ahmed ertesi sabah, rü’ya’sını ta’bir için, aralarında, Aziz Mahmud-u Hüdâyi Hazret’lerinin de bulunduğu ulema ve meşâyıh’ı da’vet eder, şeyh ve alimler, Pâdişah’ın rü’ya’sını “ Emanet, derhal eski yerine gönderilmelidir,” diye ta’bir ederler. Emanet yerine iade edilir.

Bu ayrılığk hasretiyle yanıp- tutuşan, Sultan Ahmed Han Kadem-i Şerif’in bir resmini yaptırır, resmi, Sorguç’unun alın kısmına yapıştırır, sarığıyla birlikte, Kadem-i Şerifi ömrü boyunca başında taşımıştır.

Kadem-i Şerif ile alakalı şu beyti çok meşhurdur;

“No’la tâcım gibi başımda götürsem dâim

Kadem-i resmini ol şâh-ı rüsûlün,

Gül-i gülizâr-ı nübüvvet o kadem sahibidir.

Ahmedâ durma yüzün sür kademine o gülün.”

Şu meşhur İlâhî’nin de Sultan Birinci Ahmed’e aid olduğu söylenir:

“Dilhanesi pürmür olur                          

Envâr-ı zikrullâh ile

İklim-i dil ma’mur olur

Mîmâr-ı zikrullâh ile 

Her müşkil iş âsân olur 

Derd-i dile derman olur 

Canlar içinde can olur

Esrâr-ı zikrullâh ile   

Gam-gîn gönüller şâd olur 

Dembesteler azâd olur

Kem-küşteler irşâd olur

Âsâr-ı zikrullâh ile    

Zikreyle ey dil her nefes

Allah bes bâkî HEVES

Canlar içinde can olur

Âsâr-ı zikrullâh ile

Gör ehl-i hâlin fırkasın

Çâk etti ceyb-u hırkasın

Devretti zikri halkasın

Tekrâr-ı zikrullâh ile

   

Terk et cihân arâyişiin

Nefsin gider arâyişin

Bu can-u dil âsâyişin

Efkâr-ı zikrullâh ile

       

Bahtî sana ikrar eder

Tevhidini tekrar eder

İhlasını iş’âr eder

Eş’âr-ı zikrullâh ile