MESCİD-İ HARÂM!...
Ka’be-i Muazzama’nın etrafı,( dört bir tarafı) Mescid-i HarâM’dır. Bu Mübârek Mescid’e Mescid-i Harâm denildiği gibi, “ Haram-i Şerîf” de denilir. “ Harâm” ıtlâkı,( denilmesi), ihtiram olunduğundan,( pekçok hürmet edildiğinden) dir. Aslâ, caiz olmadığından dolayı, Mekke-i Mükerreme’ye de Belde-i Harâm,” ta’bir edilmiştir. Ve Asr-ı Sâadet’de ve Hazreti Ebû Bekir’in hilâfeti zamanında Mescid-i Harâm’ın zemini tavâF-I Beyt’e mahsus ufak bir sahaya münhasır iken, Hazreti Ömer el- Faruk’un zaman-ı Hilâfetinde Memâlik-i İslâmiye’nin ( İslâm memleketlerienin) genişlemesi ve hacıların çoğalması üzerine pek ziyâde izdiham vuku’ bulduğu için, Mescid’in civarındaki ba’zı evler sahiplerinden satın alındı ve yıkılarak Mescid’e ilâve ve etrafına duvar inşa olundu.
Hazreti Osman’ın ve Abdullah İbn-i Zübeyr’in zaman-ı hilâfet’leride de bir takım evler ve menziller daha satın alınarak Haram-i Şerif biraz daha genişletildi. Hicret’in (44) üncü senesinde Hazreti Muaviye tarafından, Kureyş’in Meclis Binası, Dârü’n- Nedve, satın alınıp, Mescid-i Şerif’e ilhak edildi. ( 75) inci senesinde Abdümelîk İbn-i Mervân, (91) inci senesiunde de, Velîd tarafından Mescid-i Harâm birer parça daha ta’mir edilmiş ve genişletilmiştir. Velîd tarafından pekçok mermer direkler gönderildi ve etrafına kesme taş’tan çok büyük bir duvar inşa edildi. Haram-i Şerif geniş ortası ve dört bir tarafındaki saçakları ve revakların çok güzel bir şekil alması, Abbasî’ler zamanında müyesser olmuştur. Ebû Ca’fer el- Mansûr zamanında Mescid-i Şerif’in duvâr-ı Şâmî’si ciheti Dârü’n- Nedve’ye diğer ciheti, bâb-ı Ömre’ye kadar genişletilmiştir. Dört ciheti de altın, gümüş, renkgârenk camlarla tezyîn edilmiş ve Hatîm’in dahiline mücelâ mermerler düşenmiştir. Mehdî zamanında ise, Beyt-i Şerif ile, “ Mes’ â” ( umre sırasında sa’y yapılan mekân’lar) arasındaki bütün evler kâmilen, Mescid’e ilhâk edilmiştir. Mehdî’ nin bina Emiri, kâhire’den getirttiği dört yüz seksen kadar taş direkleri icab eden yerlere koyarak bunların üzerlerine kubbe’ler inşâ ettirmiştir.
Osmanlı Devleti aliyyesi zamanında ise, Haram-i Şerif en güzel şeklini kazanmıştır. Yavuz Sultan Selim Han zamanında Haram-i Şerif’in saçakları ve revakları ahşab idi.( 979) târihinde Koca Hakân tarafından ta’yin buyrulan, Mısır’lı Ahmed Bey ma’rifetiyle bu ahşab revaklar ve saçaklar yıkılıp yerlerine müzehheb ( altınla süslenmiş) alemli, kubbeler inşâ edilmiştir. Bi’lahere sıra ile Sultan Ahmed, Sultan 1. Abdülhamid, Sultan Mahmud, Sultan Abdülmecîd zamanlarında Beyt-i Şerif’in ve Mescid-i Harâm’ın muhtelif tarafları ve bütün cihetleri ta’mir ve tezyîn edilmiş( süslenmiş), ve etrafında nice ma’mûreler meydana getirilmiştir.
Bu izahlardan anlaşıldığı veçhile,( Mescid-i Harâm,”, Hacı Zihni Efendi Merhûm’un tenbihi veçhile ufak bir Mescid değil, Yeryüzündeki en büyük cami’i’lerden çok daha geniş bir Ma’bed-i Mübârek’tir. Ve Ka’be-i Muazzama bu Mescid-i Harâm’ın ortasındadır. Minberi Makam-ı İbrahim aleyhisselâm’ı, Zemzem kuyusunu, Hak dört mezheb ashabı( mensubu) için ayrı ayrı, dört makamı vardır. Bunlardan başka, “ Metaf” denilen ve Beyt-i Şerif’in etrafında tavaf için ayrılmış bulunan geniş bir daireyi de ihtiva eder. Ve Som mermerlerle tefriş edilmiştir..
MEKKE HAREMİ: Mescid-i Harâm’ı çepeçevre ihata eden bir arazî sahası vardır, ki, bunun içerisine Harem ve Harem havzası haricine de Hil ıtlak olunur. Mekke-i Mükeirrem ve civarının otlarını ve ağaçlarını, çalılarını kesmemek ve hayvanlarını avlamamak gibi, bir kısım şer’i hükümlere taalluk ettiğinden, Haram-i Mekke’nin hududu ta’yin buyrulmuş, sınırlarına nişâneler konulmuştur.
İbn-i Abbas radiya’llâhu anh’den rivâyet olunduğuna göre, İbrahim aleyhisselâm Beyt’in inşasını tamamladıktan sonra, Cebrail aleyhisselâm gelip, Kendisine Mekke Haremi sınırlarını göstermiş ve Hazreti İbrahim tarafından buralara birer alâmet( işâret) konulmuştur. Sonra İsmail aleyhisselâm, daha sonra İbn-i Kilab tarafından bu nhişâne’ler tecdid edilmiştir. En sora da Resûlu’lâh salla’llâhu aleyhi ve sellem yenilemiştir. Hazreti Ömer de zamanı hilâfetinde, Kureyş’ten dört zatı göndererip bunlar ma’riftiyle Harem’in hududlarını gösteren alametler dikilmiştir. (Haram ) unvanı, Mübârek Beyt’ten ve Mescid’den başka Mekke şehrine de Lisan-i Kur’ân ile verilmiş ve bu Belde Tâhire’ye şeref bahşetmek için, Harem dahilinde kan dökmek, ağaç kesmek, av avlamak haram kılınmıştır. Sure-i Neml’in 91 inci âyetinde meâlen şöyle buyrulmuştur “ ben ancak şu belde’nin sahibine ibâdet’le emrolundum, ki, Allah o beldeyi haram kılmıştır. Her şey Allâhu Teâlâ içindir. Ben de bu millet-i İslâm üzere sâbit Hunefâ’den olmakla emr olundum.”
Kasas Suresi’nin ( 57) inci âyetinhde ise, 2 Biz Mekkeli’ler için her türlü tehlike’den emîn bir haremi mekân kılmadık mı? Kei, o hareme’ inâyetimizden rızık olarak her şeyin semerâtı (meyve’leri) toplnır,” buyrulmuştur.
Sahîh-i Buhârî’de Abdullâh İbn-i Ömer radiya’llâhu anhümâ’ dan rivâyet olunduğuna göre Resûlu’llâh salla’ll$ahu aleyhi ve sellem, Mekke’nin fetihi günü irâd buyurduğu bir hutbe’sinde : Cenab-ı Hak şu Mekke şehrini vâcibü’l- İhtieram( kesinlikle hürmet edilmesi icab eden), bir Belde kılmıştır. Hürmeten, onun ağacı kesilmez, dikeni yolunmaz, hayvanları da ta’ciz edilip avlanılmaz,” buyurmuştur.
MEKKE HAREMİ’NİN HUDÛDU : Evvelâ, Medine cihetinden üç mil mesâfede bulunan,( Te’im) dir. Sâniyen, Irak Yolu üzerinde yedi mil mesâfede bulunan ( Seniyye-i Cebel)’dir. Üçüncü olarak Ci’râne yolu üzerinde dokuz mil mesâfede bumlunan(Şe’b)dir. Dördüncü olarak, Rabiâ, Tâif Yolu üzerinde yedi mil mesâfede ( Benî Nemîre) dir. Beşinci olarak Cidde yolu üzerinde dokuz mil mesâfede( Aşâir) ile mahdud’dur. Bunlar arasında Mekke’ye en yakın olanı, Te’im’dir. Mekke-i Mükerre’den Umreye niiyet edenler ihram kuşanmak için Ten’ime çıktıklarından, ( Umre) tesmiye olunur. Bu Harem hududları ( mevâkît) den başkadır. Mîkât’lar ihram hudud’larıdır. Ve Mekke’ye daha uzaktırlar. Bunlar da beş menzildir: Zü’l- Huleyfe, Zât-ı Irak, Cuhfe, Karn, Yelemlem’dir. Medine tarafından gelenler, Zü’l- Huleyfe’den, Irak ahalisi, Zât-ı Irak’tan, Şam tarafının phacıları Cuhfe’den, Necid’li’ler Karin’den, Yemenli’ler de, Yelemlem mevki’in’den ihrama girerler. Bahr-i Ahmer’e( Kızıldenize) bizim gibi Süveyş’den giren huccac ( Râbiğ) hizasında ihram bağlarlar ki, ehl-i Şam’ın mîkâtı olan Cuhfe yakınındadır.
Yukarıda zikr’edilen menziler Ka’be-i Muazzama’nın hudûdu, haremi olduğundan, Mekke-i Mükerreme’ye gidenler için bu mevzi’leri ihramsız geçmek cinayet addolunur...
MEDÎNE-İ MÜNEVVERE VE MEDİNE HAREMİ : Harmeyi’ş- Şerifeyn’den, ikincisi, Hazreti Peygamber’in Mescidiyle, Makber-i Mübârek’inin bulunduğu, Hicret Yurdu, ilk İslâm Devleti’nin, Resûl-i Ekrem ve Hulefâ-i Râşidîn dönemin Başşehri... Arap yarımadasının batısında, Hicaz bölgesinde Kızıldeniz kıyısında takribî, 130 KM. uzaklıkta, Mekke’nin 350 km. kadar kuzeyinde olup, deniz seviyesinden yüksekliği Harem-i Şerif’te, 619 metredir. Şehr’in kurulmuş olduğu geniş düzlüğün kuzeyini Uhûd, güneyini Âir dağları doğusunu Vâkım harresi( volkanik lav kalıntısı), batısını Vebere harresi kuşatır...