Merkez bankası faizi müdahale ile indirince, Enflasyon, piyasa faizleri, hizmet, mal değerleri kendiliğinden iner mi?

Asgari ücrete yüksek zam yapılınca, alım gücü, yani insan onuruna yakışır harcama kendiliğinden düzelir mi?

O zaman kısaca bir daha hatırlayalım;

Faiz ; Paranın fiyatı,

Asgari ücret ; Asgari, azami, en alt seviyede hizmet fiyatı,

Enflasyon ; Para arzının şişmesi, piyasaya mal ve hizmet üretiminden çok daha fazla para sürülmesi,

Deflasyon ; Piyasada şişmiş paranın, tedavi amaçlı havasının alınması, söndürülmesi,

Alım gücü ; Üretim ve para arzının dengede olması,

Şimdi...

Faize, yani para fiyatına müdahale eder, düşürürsek!.. Para bankalara gitmez ve mal alımı için piyasada dolanır. İşsizliğin, ithal bağımlılığının olduğu bir yerde. Bir de bunun üzerine yerli üretimin az olmasına rağmen, yoğun tüketim varsa... Yani düzenli basılan para varsa, fakat ürün de az ise; Ürün fiyatları yükselmeye başlar...

Böyle durumlarda, hele bir de nüfusun %60’nın alım gücünün çokça düştüğü bir ülkede, alım yapılamaz olur...

Asgari ücreti yüksekçe artırsak da!.. Tekrar ve o artış kadar daha para basmak gerekecektir. Böylece üretimi az, ithalatı çok olan topraklara daha çok para arz edilmiş olur. Fiyatlar bir daha yükselir.

Asgari ücret ve seviyesinde ücret ile çalışan bu %60 nüfus, iki ay içinde yine alım yapamaz hale gelir... Yeterince tüketemez, hayattan haz alamaz olur. Yaşam anlamını yitirir. Mutsuzluk artar. Haliyle en geç üç ay içinde tekrar zam yapılmak zorunda kalınır.

Hep dedik! Faiz enflasyonun sebebi değildir. Faiz, enflasyonun sonuçlarından sadece biridir.

Aynı şekilde asgari ücrette satın alma zorluğunun sebebi değildir. Asgari ücreti yüksek oranda artırmak yani kısmen enflasyonu gizlemek işi çözmez. Kısa süreli zaman kazandırır. Zammın ardından hızlıca üretime odaklanılamaz ise toplumu sarmala, girdaba sokar. Ürettiğimiz kadar tüketmemize izin verilmiyor bir türlü!.. Bu tükenme dayatılsa bile istiklal aşığı toplumun, istiklalini elinden alacak bu duruma isyan etmesi gerekir. O malını tükettiğin el oğlu acımaz... Yeterince üretmeyenin ekmeği olmaz.

Asgari ücret, asgari olandır. Rekabetçi üretim bolluğunun getirilmesi temel hedefimizdir. Ve bu hedef çerçevesinde kimsenin almaması gereken asgari, azami, en dip, düşük ücrettir.

Şimdi asgari ücret 8.506 TL oldu.

Bakın bugün mühendislik okumuş gençlerimizin, tabi iş bulabilen şanslı olanlarının maaşı maalesef asgari ücretin sadece biraz üzerinde...

Aynı şekilde genç öğretmenlerimizin, doktorlarımızın, avukatlarımızın, bankacılarımızın, mali müşavirlerimizin, tercümanlarımızın, arkeologlarımızın, uzay bilimcilerimizin, botanikçilerimizin, muhabirlerimizin, diyetisyenlerimizin, yazılımcılarımızın, bilişimcilerimizin, hemşirelerimizin, genetikçilerimizin maaşları asgari ücret seviyesinde... Biraz daha kendini ispatlayabilmiş olanlarının maaşı ise sadece bir tık yüksek...

Anlayacağınız ters bir durum var. Hatta bir bakanımız bunu bir ara itirafta etmişti. Fosil enerjiyi kullanışımızı suçlanılarak “Tersten bakarsak cari açık olumlu” demişti...

Galiba hükmedenler çok fazla olaya tersten bakıyor...

Aslında yıllar içinde yapılmış olanın; Toplumun orta tabaka (Herkesin buluşmasının hedeflendiği orta gelir) olarak adlandırılan çalışanların dahi ücretlerinin “asgari, azami seviyede” kalması itirafından başka bir şey değildir.

Toplum ve meslek grupları asgari, yani istenmeyen ve önerilmeyen ücret seviyesine çekiliyor...

Yapmamız gerekenleri yapmadığımızın bir itirafı... Çünkü yok ve herkes asgari seviye de birleştirilmeye çalışılıyor.

Bugün hemen, hızlıca ve ilk olarak insan enerjimizi boşa akıtmamak için çabalamalıyız... Topluma iş olanakları sağlamalıyız... Toplumun 16-65 yaş arası her bir bireyini çalıştırabilmeliyiz... Ve asgari imkânlara mahkum etmemeliyiz...

Bugün maalesef ki halkımızın bu zamma hiç olmadığı kadar ihtiyacı vardı. Ve yapıldı. Ama derman olma ihtimali yok... Sadece kısa süreliğine zaman kazandırır. O da en fazla iki ay... İnsan enerjimizi aleve çevirebilmeliyiz. Tersten bakıp asgari ücreti en eğitimli çalışan maaşlarına yaklaştırmakla, faize müdahale ile; Bir arpa boyu yol alamayız...

Rakiplerimiz, yani kaba ifade ile bugün bazılarımızın düşman dediklerinin gerisinde kalır, sonra da söyleniriz.

“Ah onlar var ya!..” ve buna benzer ifadeler kurar, suçu onlara yıkmaya çalışırız.

Ama onlar bize mal, hammadde vermeyi kesse neler olacağını konuşmayız... Neden onlara bu kadar bağlanma politikası uyguladık konuşmayız... Öte yandan sürekli kötülediğimiz o Avrupa’yı güvenilir, garanti tahsilat görür, az da olsa mal satmak için can atarız...

Bari atalarımızın söylediklerinden bir şeyler öğrensek.

Herkez Gider Mersine, Biz Gideriz Tersine...

Kervana Tersten Bakarsan, Topal E..... Baş Olur...