Ülkemiz birçok terör örgütleri tarafından kıskaca alınmış durumdadır.
Amaç ülkeyi parçalamaktır. Yaşanan acı olayların sebebi tabi ki terör örgütlerini taşeron olarak kullanan dış güçlerdir.  Egemen güçler bu iş için bütçe ayırmaktadır.
Kendi öz silahlı kuvvetlerinin vereceği kayıplar iç siyasette politikacıları zorlayabilmektedir. Yarattıkları terör örgütlerine bizim kara gücümüz demekte sakınca görmemektedirler. Her türlü lojistik destek, eğitim ve silah teminini açıktan yapmaktadırlar.
Türkiye şuan da uluslararası arena da kendini anlatmakta zorlanmaktadır veya anlamak istememektedirler. 
Osmanlı tebaası olan Ermeniler 1914’de İngilizlerin kışkırtmasıyla ayaklanmıştır.  Anadolu’da büyük katliamlara neden olmuşlardır. Devletin bekası söz konusu olduğundan devlet mecburi tehcir (zorunlu göç) uygulamıştır. 
Günümüzde de ülkemiz dört koldan saldırı altındadır.  Ekonomi çökme sinyalleri vermektedir.  Vatandaşlarımızın mal ve can güvenliği hiç olmadığı kadar tehdit altındadır.
Bugünlere nasıl gelindi? nasıl zemin hazırlandı? İlmik ilmik her şey bir halı dokur edasıyla işlenmiştir. 
Bugün Suriye’nin kuzeyinde birçok terör örgütü barınmaktadır, sözde birbirleri ile savaşmaktadır. Acaba durum göründüğü gibimidir?
Tehlikenin ayak sesleri aslında çokta uzakta değildi. İlk önce Esat,  diktatör Esed oldu. İçerideki hainler ve taşıma teröristler Suriye’ye sızdırıldı silah ve mühimmat sağlandı.  Sözde diktatöre karşı sanki halkın demokrasi ayaklaması gibi kamuoyuna servis edildi. 
Bölgeden çekilmek zorunda kalan rejim Suriye’nin kuzeyine kafa kesen, yakan,  korku salan bir terör grubu yerleşti. Korkuya kapılan halk kaçmaya ve bölgeyi boşaltmaya başladı. İlk hedef tabi ki Türkiye sınırı oldu.  Yüz binlerce insan Esat zulmünden kaçmıştı sözde. Hâlbuki Esat çoktan çekilmişti.
Daha sonra PKK ve DEAŞ birbirleri savaştırıldı; tamamen danışıklı bir dövüş.  Bombalardan can güvenliği kalmayan halk sınırımıza kaçmaya devam etti. Yıllarca devam eden şiddet ve çatışmalardan sonra artık Suriye’nin kuzeyi tamamen boşalmış ilk aşama tamamlanmıştı. 
Her iki terör örgütün iplerini aynı güç tutmaktadır.
PYD 800 km boyunca sınırımıza yerleşti, DEAŞ belli bölgeleri hâkim oldu ve daha bir sürü kanton bölge oluştu. Artık Irak petrolleri açılan koridordan Akdeniz’e akması an meselesiydi. 
İşte Türkiye tamda bu noktada uyandı. Hatta bu oyuna Türkiye alet bile oldu sözde DEAŞ’ la savaşmak için davul zurna eşliğinde PKK ülkemizden Kobani’ye ağır silahlar eşliğinde geçiş yaptı. Geçiş esnasında şov yapmayı da ihmal etmediler. 
Amaç yerli halkı arındırmaktı bölgeden. Hedefe bir adım daha yaklaşılmıştı. Kaçıp ülkemize sığınan 3- 4 milyon civarındaki ne olduklarını bilmediğimiz kardeşlerimize kapılarımızı açtık. İçeri girerken ne kimlik sorduk nede necisin dedik.
Tek söylediğimiz kardeş Edirne’den Kars’a kadar isteğinin yere gidebilirsin tepe tepe gez dolaş. Maaş verdik hastane masraflarını karşıladık.
Geçenler terörist midir?  Ajan mıdır?  İyi niyetimizden dolayı ayıp olmasın diye sormadık. Sonuçta din kardeşiyiz alnı yere değenden zarar gelmez dedik.
Peki, ne yaptı din kardeşlerimiz? Çete kurdular, gasp yaptılar, para kazandılar. Helal olsun sonuçta emek harcadılar. Dükkân açtılar, vergi mükellefi misin diye sormadık sonuçta misafirler. Soygun yaptılar, karı kız pazarladılar, esrar, eroin sattılar sesimizi çıkarmadık. 
Sosyal devlet anlayışımız gereği gitar kurslarına gönderdik, yüzme kulüplerine gittiler, tenis kurslarına yazdırdık, çeşitli etkinliklerle eğitmeye çalıştık psikolojik destek verdik.
Gel gör ki günün birinde baktık ki kardeş dediklerimiz canlı bomba oldular, gün geldi silahlı eylem yaptılar, gün geldi halkımıza saldırdılar, gün geldi gasp yaptılar.
Burada devletimizi yönetenleri uyarmak boynumuzun borcudur. İleride telafisi mümkün olmayan olaylar bizi beklemektedir. Adamlar 10 yıl sonra parti kursalar barajı geçip koalisyon olma ihtimalleri bile vardır. 
Kendi tebaamız olan Ermenilere uygulanan tehcir, şu an vatandaşımız bile olmayan Suriyelilere yapmak milli bir vazifedir. Bir an evvel şu an güvenli olan ÖSO ve silahlı kuvvetlerimizin hâkim olduğu bölgeye taşınmasında birçok fayda vardır. Bakacaksak orada bakalım, lakin mutlaka sınır güvenliğimizi korumak zorundayız. 
Afrika’dan kaçak gelenlerin sayıları azımsanmayacak rakamlara ulaşmışlardır. Bunlarında suç işleme oranları yüksektir. Madem sosyal hukuk devletiyiz, sınırlarımız içerisinde kaçak kimsenin çalışmasına veya yaşamasına izin vermemeliyiz. Yılbaşında yapılan katliam yine bir yabancı uyruklu tarafından yapılmıştır.
FETÖ, PKK VE DEAŞ gibi terör gruplarının mutlaka inlerinde imha edilmelidir. Terör örgütlerine yardım yataklık yapanları eyleme karışmamış olsalar dahi ciddi yaptırımlar cezai hükümler uygulanmalıdır.  Sözde dini egitim adı altında halkı ve gençlerimizi fikren çalınmasına ortam hazırlayan sözde kurumlar derhal kapatılmalıdır. 
Şeklen yardım ve hayır kurumu adı altında faaliyet gösteren sözde şer yuvalarına derhal neşter vurulmalıdır. Dini eğitimin tek adresi diyanet olmalıdır. Diyanet dışındakiler kamplaşma ve kin ve nefret yuvaları olduğunun farkına varılmalıdır.