Bu ülkenin vatandaşı olarak; Ülke olarak ilerleyebilmek, gelişebilmek; ülkeme, topluma, geleceğe bir nebze de olsa ışık tutabilmek, bir şeyler katabilmek adına önümüze koyulan en büyük engellerden biri olan ‘’para duvarından’’ bahsetmek istiyorum bugün sizlere. Ben ve benim gibilerin tosladığı o malum duvardan. 

    Peki biz kimiz? Duygu ve düşüncelerini kaleme enjekte ederek konuşturmaya çalışan ve o konuştukça belki birilerine faydamız olur diye düşünen kişileriz. Dikkatinizi çekiyorum ‘’yazar’’ demedim. Kabul etmiyorum çünkü. Bana göre, benim literatürümde hiçbir yazardan bilgi ve donanımını, özellikle de bu işe gönül vermiş, akıl yormuş, gecesini gündüzüne katmış, kimisi için onca yoğun koşuşturmaca içerisinde zaman ayırıp kağıda dökmüş olduğu emeği para karşılığı satın alınmaya çalışan kişiler yazar olmuyor, olamıyor. Yazmaya çalışan oluyor. Bu iş emek işi. Yeri geliyor gönül işi oluyor. Peki bu içeriği para ya da bir takım yaptırımlar karşılığında  satın almaya çalışan kişiler ne oluyor? Onlarda kendi isimlerini kendisi koysun artık. 

     Gerçekten çok kızgınım. Daha geçen gün başıma gelen bir şeyden bahsedeyim. Sözde ücretsiz kitap basan yayınevi adı altında (ki isim vermeyeceğim tanınmış yayınevlerinden birkaçı bunlar) paylaştıkları başvuru ilanına istinaden gerekli bilgileri yazıp, kitabımı taraflarına mail olarak gönderdim. Ertesi gün dördü de geri dönüş yaptı. Çok beğenmişlerdi fakat; sayfa sayısından tutun da, basın yayın editörlük masrafları, kapak dizaynı vs. bir sürü ıvır zıvır bahane gösterilerek karşılığında da 2.500 tl den başlayarak kitap adedine göre artan  kabarıkça bir liste çıkarmışlar kendilerince. Tamam şunu anlayabilirim sonuç olarak işin o tarafından bakıldığında orada da bir emek var ve karşılığı olmalı. Bunu basın yayımını gerçekleştirdikten sonra satışlardan kar bölüşmek gibi bir yöntemle halledebilseler keşke. Veyahut belirli sayıda kitabı kendilerine alıp satışından elde edilen gelir kendilerine kalsa. İşin başlangıç aşaması çok komik geliyor bana ve acınası. Ekstra organizasyonlar, imza günleri, reklam, tanıtım vs. bunları dahil etmeden konuşuyorum. Yani ben bir portakal üreticisiyim. Portakallarım henüz ekim aşamasındayken , yetişmeden, gelişip toplandıktan sonrası için satacak kişiden para talep etmemin gerekmesi gibi bir durum oluyor bu. 

      Derdim para değil. Hayatımda en acımadan, gerçekten içimden gelerek düşünmeden para harcadığım tek şey kitaplar. Benden istenilen bedeli ben zaten kendimi geliştirebilmek, daha da ilerletebilmek, kendime yatırım yapabilmek adına çok rahat harcıyorum. Canımı sıkan emeğe en başından çıkarla ve koşulla yaklaşılması. Sonra da deniliyor ki ‘’okumayan bir toplumuz’’. Böyle giderse yazamayan da bir toplum olacağız. Üstelik tüm bunları toplumuna karşı son derece duyarlı yazar bir kadının evladı olarak paylaşıyorum. Daha bilinçli ve faydalı insanlar olabilmemiz umuduyla. Sevgiyle kalın Güler Şen