Evet, evet bu benim masalım. Temmuzla başaklanan. İlkbaharı teğet geçen, sonbahara uğramayan, kendini zemheriden uzak sanan.

Temmuz doğurdu beni. Yazın diri sıcağı altında boy verdim dünyaya. Temmuz kadınıyım yani azizim. Duygusal, duyuları beyaz kâğıda öykünen, kirpik uçlarında gözyaşı düşecekmiş gibi saklı duran. Kendine çeki düzen veren şiirim yani kafiyeli kafiyesiz mısralarda.

Bir çığlığım memleket hallerine bazen, derince kuyu kendi dünyasına meramını suskunan.

Kalabalıklar içinde aleni çocuğum babasını arayan. Örseli bir yüreğim, bir tebessüme kanat açan. 

Seher uyanışında cıvıl cıvıl zikrini hatmeyleyen serçe kuşlarıyım, güneşi gözbebeklerinde selamlayan.

Bazen gülüşü aydınlığım, bazen kirpiklerinin gölgesine sığınan küçücük kız çocuğuyum. 

Akşamın turuncu sığınağıyım. Kandil benim, fitil ben, ateş ben, kirpik ucu  uç veren keder benim, vesikası benim hüznün, benim aynada gün batımı, temmuzum ben sarı sıcak sayfalarca öykünen.

Kalbine sevgi salıncağı kuran babasının ellerini arayan o küçük kız çocuğu benim.

Temmuz doğurdu beni şiirin kundağında ve masallar büyüttü.

Hava oldum, su oldum, yağdım bulut bulut mısralarca…

Ve ben,

Ucuz ettikçe insanlık yaşamayı

Çatal yürek avazlanıyorum uykusuz ve uyaksız cümlelerle

Çocukların hüznüne şahit olurken gözlerim

Körebe oynayan kalabalığa mısralar sıralıyorum 

Gözlerimi yakan ayaza aldırmadan

Beni çocukluğuma götüren oğlumun gözlerinde büyümeyi izleyip

Umudun esrik kanatlarını gösteriyorum

Titrek rüzgârlar dem vururken korkulara

Avuçlarımda dua dua biriken göz sularımı âmine bulayıp

Ten sıcaklığını soluyorum dileklerin bir bir

Ç’akıl taşlarını temizliyorum medeniyetin!

Sular çırpınıyorken akşamüstlerinde 

Rüzgâr yakıyorken yüzümün sabahını

Serçecik kuşlarından dinliyorum

Babasız evlerin soğukluğunu

Annesiz mutfakların yoksulluğunu

Evlatsız yuvaların adı konulmamış hüznünü…

Temmuz doğurdu beni evet,

Bundandır derinden yaşamı algılamam

Hüznün ölü gözlerinde çırpınışım bundandır

Yaşamı kederle pekiştiren aymazlığa başkaldırsam da

Haykırışım, gözlerimin b’elasına benzeyen tüm zamanlara

Bir ince düşünceyim

Kendine bencil

Kendine ürperti

Öldüğünde unutulacak bir meczup işte

İnce bir dalım

Kendine kırılan

Biraz tebessüm

Az biraz olgunluk

Şirazesini yitirmiş eski bir kitabım

Temmuz doğurdu beni

Ve temmuz dillendirdi lime lime olurken yüreğimi

İnsana

Yaşama

Umuda

Saygıyla 

Düş kuracağım yine de iyimserliğe tutunup

Zira  gökyüzü hepimizin.


Gülistan bahçelerde çatal yürek sırtlandım kavgaları
Hürriyet tutsaklığına sımsıkı sarılmışken
Gerçekleri öğrendim acı avaz kucakladım yalnızlığımı…


Biliyorum
Var olduğum kadar d/ar dünya 
dünya
Bir tabutun koynunda ahuzarım
İlk babamın adını yazmıştım yürek yerime
Saklambaç oynamıştım gölgesinin serinliğinde
Her adımda soluğunu aradığım bir masalmış yeni anladım
Sobelendim yokluğunda her köşe başı
Can evimden göçüp gidince…

Biliyorum
Her yeni adım geçmişi anımsatacak
İncinen ruhumu besleyecek ömür şirazem
Duyarsız kalmadan zamanın ketumluğuna
Söküklerimi yamalayacağım her defasında…

Biliyorum
Tenime çömelen hazan kokularıyla anılacağım
Ira diyarların hüznüyle kavrulacağım defaatle
Kelebek tozları yakacak gözlerimi
Hicret ettiğim merdivenlerde yürek avutacağım
Meteliksiz sokaklarda kimliğimi arayıp
Vebalini taşıyacağım mahcubiyetin
Sicim gibi gamzelerime yağarken yanılgılarım
Ateşe vermeden şiirlerimi
Mütemadiyen başıma taç edeceğim masumiyetini ömrün
Z/amansız hayıflanışların küf kokusunda
Canımın içindeki ayazı seveceğim her defasında
Bir militan misali…



Biliyorum
Her gece celladım olacak Şehrazat çığlıklarım
Başparmağımla susturup leblerimi
Haşra dek susacağım martılara bakarak
Gözlerimde denizler büyütürken ateşler yakacağım
Dumanlar savuracağım göçmen kuşlara…


Biliyorum
Türküler dolduracağım ceplerime
Yarenim olacak gecenin soğuk yüzü
Açtığım pencereyi kapamadan ömrümce
Aksimde kanayacak suretim
Duldasız bir urganın içinde
Zamanı kotaracağım
Hüznün ertesinde polyanna olacağım
İsterik yokuşlarda yuvalanacak omuzlarım
Ve biliyorum ki
Her sabah yeniden ömrün o beyaz  şiltesinde
Yazgımın dikenlerini toprağa emanet edeceğim günü bekleyeceğim
Şükrün atlasına yüz sürerek

Dışım temmuz

İçim şubat ayazı…