Bunun gibi gemideki delik,

Ne kadar küçük de olsa,

Er geç gemiyi batırır.

Unutmayalım ki,

Düşmanın küçüğü olmadığı gibi,

Tehlikenin de küçüğü olmaz.

Gerekli tedbirler alınmadığı takdirde,

Başa belâ olur.

Telâfisi ve giderilmesi çok güçlük arzeder.

***

Zâtında, soyut olarak eşit imkânlar;

Hakikatte ve gerçekte eşitliğe imkân vermez.

Çünkü biri temennî eder,

İrade edemez.

Yani gerçekleştiremez.

Öteki hem temennî eder, hem de irade.

Yani gerçekleştirir.

Biri ister ama yapamaz.

Öteki hem ister, hem de yapabilir.

Biri idealist kalır,

İster istemez, hayâlini hayata geçiremez.

Diğeri realist / gerçekci olarak istediğine kavuşur.

Çünkü biri yapamayacağını ister.

Öteki ancak yapabileceğinin peşinde koşar.

Bu sebeple önceki başarılı olur.

Öteki başarısız kalır.

***

Bu bakımdan diyoruz ki,

Zâtında çok doğru ve güzel olan;

Nice fikir, düşünce, eylem ve hareket;

Tatbikinde istenen, beklenen sonucu veremez.

Kişi veya milletleri felâketlerin eşiğine getirir.

Tehlikenin kucağına atar.

***

Öyleyse Avrupa Birliği (AB) için yapılan

Ve daha da yapılması düşünülen,

Bâzı uyum yasa ve kanunları (2004);

Bizlerin çok yönlü düşünmemiz gerekmektedir.

Aksi takdirde, sonu hüsran olacak.

Son pişmanlık da fayda vermeyecek.

Basîret odur ki; olacağı, olmadan önce görür.

Gereken tedbîri zamanında alır.

İş olup bittikten sonra;

Yâ, demek ki, hakikat buymuş deyip;

Başta söyleneni,

Sonda kabul etmek herkesin kârı.

Oysa sonucu baştan görmek ise,

Ancak er kişinin harcıdır.