...dünden devam  

Nisbî, göreceli hakikatlerin görenmesi, ortaya çıkması ise, herşeyi san'atla yaratan sonsuz büyüklük ve görkem sahibi Allah'ın; Güzel isimlerine ait nakışlarının yansımalar sonucu gösterilmesine sebep olur. Allah'ın; kâinatı ilahî birer mektup, yani yazılmış şeyler şekline çevirmesine sebep ve neden olur.  

İşte bu imtihan ve sınav sırrı iledir ki, yüce ruhların elmas gibi cevherleri, kötü ruhların kömür gibi maddelerinden arınır, temizlenir. Cevher ve cürufun (dışık) birbirinden ayrıldıkları gibi...  

İşte bu teklif sırrı, teklif gizi yani kulluk, daha doğrusu kullukla görevlendirilme sırrı iledir ki, temiz ruhların elmas gibi cevherleri, alçak ruhların ömür gibi maddelerinden ayrılır.  

İşte bu anılan sırlar gibi, daha bilmediğimiz çok ince, yüksek gayeler için, Allah; âlemi bu şekilde dileyip tercih etmiştir. Bu yüzden şu âlemin başkalaşmasını, değişimini bile, ancak o gayeler için böyle diledi, böyle istedi.  

Değişim ve başkalaşım için zıtları birbirine, bir gaye güderek karıştırdı. Karşı karşıya getirdi. Zararları faydalarla kaynaştırdı. Kötülükleri iyiliklerin içine koydu. Çirkinlikleri güzelliklerle bir araya getirdi. Hepsini hamur gibi yoğurdu.  

Kâinatı; değişim ve başkalaşım kanununa bağladı. Kâinatı yine değişim ve ilerleme kuralına bağladı. Nitekim hayır sandığımızdan şer; şer sandığımızdan hayır çıkabilir. Bu sırdan dolayı elden gelen yapıldıktan sonra beklemediğimiz sonuçları tabii ve doğal karşılamalıyız. Bize rağmen bizimle beraber olan şeyleri vâkide/olanda hayır vardır hükmüne bağlamalıyız. Çünkü fiilen ondan kurtulmak isterken, ancak bu bakış ve yorumla manen rahat ve huzur içinde olabiliriz.  

Ne zamanki imtihan ve sınav yeri olan dünya kapandı. Sınama vakti bitti. Allah'ın güzel isimleri hükmünü yerine getirdi. Kader kalemi yani Allah'ın; olacak olayları olmadan önce bilip yazan kalemi, mektuplarını birer mektup sayılan varlıklarını tamamiyle yazdı.  

Kudret san'at, nakış ve işlemelerini tamamladı. Varlıklar, görevlerini yerine getirdi. Yaratıklar hizmetlerini bitirdi. Herşey anlamını ifade etti. Dünya, ahiret fidanlarını yetiştirdi. Yeryüzü; kudretli, san'atkâr yaratıcının tüm kudret mucizelerini bütün san'at harikalarını sergileyip gösterdi.  

Şu ölümlü, gelip geçici dünya; sermedî/ebedî manzaraları teşkil eden yani sürekli görünümleri oluşturan levhaları zaman şeridine taktı. O kudretli, san'atla yaratıcı Allah'ın sonsuz hikmeti, gayesi, ezelden beri var olan inayeti; o sınav sonuçlarını o tecrübenin neticelerini gerektirdi.  

Allah'ın hikmet ve inayeti, o güzel isimlerin yansımalarının hakikatlerini, o kader kaleminin mektuplarının hakikatlerini, o birer örnek olan san'at nakışlarının işlemelerinin asıllarını, o varlıklarının görevlerinin faydalarını, gayelerini gerektirdi.  

Allah'ın hikmet ve inayeti; o yaratıkların hizmetlerinin ücretlerinin verilmesini gerektirdi.  

Allah'ın hikmet ve inayeti; o kâinat kitabının kelimelerinin ifade ettikleri mânâların hakikatlerinin anlaşılmasını gerektirdi.  

Allah'ın hikmet ve inayeti; kabiliyet çekirdeklerinin sümbüllenmesini gerektirdi.  

Allah'ın hikmet ve inayeti bir büyük mahkeme açılmasını gerektirdi. Dünyadan alınmış görüntülere ait manzaraların gösterilmesini gerektirdi.  

Allah'ın hikmet ve inayeti; görünür sebeplerin perdesinin yırtılmasını gerektirdi. Herşeyin doğrudan doğruya yüce yaratıcısına teslim edilmesi gibi hakikatleri gerektirdi.  

Evet Allah'ın ebedî hikmeti ve Allah'ın ezelî inayeti; bütün bu zikredilen, sözü geçen hakikatlerin ortaya çıkmasını gerektirdi. Bunun için, kâinatı; değişimlerin çalkantı ve gürültüsünden kurtarmak ve ebedîleştirmek istedi.  

Bunun için, kâinatı; gelip geçicilikten yani fânilikten kurtarmak ve ebedîleştirmek istedi.  

Bunun için, kâinatı; kaybolup yok olmaktan kurtarmak ve ebedileştirmek istedi. Bütün bunların gerçekleşmesi için ise, o zıtların tasfiyesini istedi. Bütün bunların gerçekleşmesi için ise, başkalaşmanın sebeplerini, ihtilâf ve farklılıkların maddelerini ayırmak istedi.  

Öyleyse kıyameti koparacak o neticeler için; içinde bulunduğumuz kâinatı tasfiye edecek. Ayrıştırmaya tâbi tutacak.  

İşte şu tasfiyenin, arındırmanın sonunda Cehennem ebedî ve dehşetli bir suret alacak. Oraya lâyık topluluklar: "Sizler ayrılın ey suçlular!" (Yasin: 59) âyetinin tehdidine mazhar olacak. Ayetin korkutmasiyle karşılaşacaklar.  

Cennet; ebedî, gösterişli bir sûrete bürünecek. Cennetlikler: "Size selâm olsun. Buraya ter temiz geldiniz. Ebediyyen kalmak üzere girin Cennete." (Zümer: 73) hitabına, seslenişine mazhar olacaklar. Bu seslenişi duyacaklar.  

Ezelden hikmet sahibi olan Allah; şu iki evin yani Cennet ile Cehennemin sakinlerine, orada oturanlarına, orada oturacaklarına, orada yerleşeceklere tam ve mükemmel kudretiyle; kalıcı, değişmez bir beden verir ki, artık orada, onlar için hiçbir şekilde dağılma, değişme başkalaşma yoktur.  

İhtiyarlama olmaz. Dağılıp yok olmaya uğramazlar. Çünkü yok olmaya sebebiyet veren, neden olan başkalaşmanın sebep ve nedenleri artık orada asla bulunmaz.  

 

devamı yarın...