Kur’an; basîretleri yani gönül gözlerini açan nûr, gerçeğe ileten delil ve kanıt.

     Kur’an; Allah’ın Tevrat ve İncil’inde bile yer aldığı, gerçek sözleri.

     Korunanlar için, mübarek, çok faydalı bir öğüt.

     Hüküm ve hikmet sahibi, her şeyi bilen Allah katından bir mesaj.

     Kur’an; lüzumlu ve gerekli her şeyi hatırlatıcı bir kitap.

     Vukuuunda / olmasında, asla kuşku bulunmayan toplanma gününe karşı uyarıcı bir kitap.

     Hikmetli / gaye, maksat ve amaç güden hedefler gösterir.

     Hz. Musa’dan sonra indirilen, öncekini doğrulayan, gerçeğe ve doğru yola götürücü bir hitap.

     Zorlayıcı olmayan, “La ikrahe fi’d-din.” diyen, kutsal bir kitap.

     “Likavmin ya’lemun.” Bilen bir kavim, bilinçlenmek isteyen bir halk içindir.

     Düşünenler için, misal ve örnekler anlatılan, değerli ve öğüt alınacak bir eser.

     Kur’an; dünya ve ahiret dertlerini giderici ve rûhu huzura kavuşturucu şifalar içerir.

     İyi işler yapan mü’minlere / inananlara; büyük bir ecir / sevap ve ücret müjdeler.

     Kur’an’da, ibret verici kıssaların en güzeli anlatılır.

     Göğüslerde olan sıkıntılara şifa verici, inananlara yol gösterici ilâhî bir rahmettir.

     Kur’an; hak / doğru ile bâtılı / yanlışı ayırdedici bir söz.

     Kur’an; şerefli bir kitap, en büyük bir haber.

     Allah’ın emri / buyruğu, üstün hikmeti, apaçık, yol gösterici, eşsiz bir kitap.

     Kur’an; gönüllere can veren, bir söz, bir nûr.

     Gökteki yıldızların çöl yolcularına yol göstermesi gibi, 

     Kelâmın yıldızı olan Kur’an âyetleri de, hayat yolcusu olan insanlara öyle yol yordam gösterir. 

     Kur’an; kopmayan sağlam bir kulp, yani “Hablullah” / Allah’ın ipidir.

     

     Tek kitap, tek hitap olan bu Kur’an;

     Okunması gerek, her yerde her ân.

     Çünkü, tartışmaya her şeyden daha çok düşkün olan insanı; ikna ve ilzam edecek tek kaynak.

     Allah, sözün en güzelini (Kur’an âyetlerini güzellikte) birbirine benzer, mesanî (ikişerli) bir Kitap halinde indirdi. 

     Rablerinden korkanların, ondan tüyleri ürperir. Sonra derileri ve kalpleri Allahın zikrine ısınıp yumuşar.

     İşte bu (Kitap) Allah’ın rehberidir. 

     Dilediğini (kul istediği ve bu yolda Allah’ın gösterdiği yolda hareket ettiği için) bununla doğru yola iletir. 

     Ama Allah kimi de sapıklığında bırakırsa (kul böyle istediği, Kur’an dışı bir yol izlediği ve bunda ısrar ettiği için) artık ona yol gösteren olmaz. (Çünkü kendi yolunu kendisi çizmiş; Allah da, aslında razı olmadığı bu tercihi, hikmeti gereği yaratmıştır). (Zümer: 23)

     Burada (âyette) geçen “mesânî” kelimesi, “ikişerli” demektir. Buna çok mânâ verilmiştir. Fakat bize göre bu kelime ile Kur’an’ın her yönden ikili bir sistem takip ettiği belirtilmektedir. Gerçekten Kur’an’ın ifade üslûbu, karşılıklı zıdlığa dayanır. Kur’an, olayları hep ikili, karşıtlı olarak anlatır. Gök - yer, cennet - cehennem, melek - şeytan, emir - yasak...Bunlar birbiri ardından anlatılır. Mü’minlerin / inananların hali anlatıldıktan sonra kâfirlerin hali; Allah’ın gökteki kudret işaretlerinin ardından, yerdeki kudret işaretleri; zamandaki kanıtların ardından, mekândaki kanıtlar anlatılır. Ve her şey karşıtıyla anlatılınca daha iyi kavranır. İşte “mesanî” yani karşılıklı olarak ikişerli sözü, bu anlamı belirtmektedir. Allah’ın vahyi, bu üslûb üzere indirilmiştir. 

(Prof. Dr. Süleyman Ateş)