Tehcire uğramış” gerçeği taşıyamayan”, “hayalin yorduğu”,” YÜREK” mutlaka, “çığlığa” doğru “hicret” etmelidir. 

Çünkü o “yürek” artık kördür. 

Tehcire uğrayanlar ilk gözlerini kaybederler. 

Çaresiz bir bakışa tutsak kalmış” göz” ta ki “ruhu” çekilinceye kadar tutsaktır.

Bir gözün, tutsağı başka göz ise kurtuluşu yoktur o gözün. 

İflah olmaz.

İki gözünde bakışları düğüm olmuştur ayrılamazlar. 

Bundandır sevdalanan gözler, birbirini gözlerinde görürler. 

Hiçbir şey artık onların gözünden gördüğü değildir. 

Bundan kurtulmak için hicret gerekir, “kör olarak”.

Hislerin sana yol göstermeli. 

O yol, doğrudur diyemem.

Ateşten yanıp başkalaşacağın kesindir.

Kıbleni bulana kadar, kelimeler ağzında semaha durmuş bir şekilde ağzından dökülecek. 

Yoksa” küflenmiş rüyadan “arta kalan gerçek sandığı düşe sarılacak.

Yalınayak, anadan üryan ölümü kutsayanların sırasının en önünde, 

Tehcire uğrayan yürekler bulunur. 

Tehcire uğramış düşlerin çekim gücü; “patlayan mısırdaki ses armonisini yakalayan zılgıt gibi”, “ruhsuz gülücüklerle dolu ağzını” sevdiklerine bakarak, “o sevimli sandığı gülücüğü,” suyu biten limonun çekirdeğini fırlatışı gibi atar.

Ne yaparsa yapsın “nafile davranışlarının nefes” alışlarıdır.

“Sevgisine” 

“Kendi Kâbe” sine ihanet etmiş ruh artık.

“İmitasyondur.”

İflah olmaz. 

Yönsüzdür. 

Tek kurtuluşu aslında kendi iç okyanusunda ki gel-git te.

Geçmiş ve gelecek ağaçları arasında kurduğu 

“Yaşadıklarım iplerinden” kurulmuş salıncağa kendisini teslim etmesindedir.

Salıncaktan düşüp,

Yara bere içerisinde kalacaklasın. 

Bir çift göz arayacaksın,

O göz senin “pusulan” olacak. 

Kıblenin ne tarafta olduğunu bulmak için.

Her bakış sana “SENİ” gösterecek.

Ve böylece;

“Tehcire uğramış yüreğini” “kendi iç hicretinde” onaracaksındır. 

Zahmetli. Yorucu. Kavgalı. Gürültülü. 

Bir o kadar yenileyici ve “kendi düşü ile gerçeği tutuşturucu” “hiddet “taşır.

Çaresiz bakışa “Çare “olmak. Nefes almak için.

Bu çektiğin nefes gönül kapının açılması içindir.

“Çare” çoğaldıkça, ruhunda ki yaralar kapanır. 

“Çare” oldukça yaran merhem olmak için,

” yaşadığın bütün çocuksu saflığı koynuna alır yatarsın.” 

Bu uykular seni büyümüş adamların “maddi tapınmalarından” çıkan 

“Hırs kokusundan” korur. 

Çaresiz gözleri tanımak, 

“Hayalinin gerçeğe uygun heykelini yapmak için gereken heykeltıraş içgüdüsünü” kazandırır.

Bir insan olmanı nüvesidir “çaresiz gözleri “tanımak.  

Yaşam denen fırtınalı denizde “İlgi oltasına “” bir tutam sevgi” sarkıttığınız zaman çaresiz gözleri yakalarsınız

“Nefesinde sakladıkları yenilmişlikle karışık sevgisizlik kokusunu,” “çaresizliğe çare olmayanlar” salgılar.

Bu koku cehennemînin kapısının,

“Çaresiz gözleri tanıyıp çare olmayan insanlara” sonsuz açıldıklarını hissettirir.

“Çaresiz gözler” senin sırat köprüsün geçiş için uğurlama selamındır.

Çaresizce bakan gözlerin çaresi, “onu görendir.”

Çare olmak “avcunuza aldığınız avcun,” sizin “içinizde ki kuşun tutkusuna” döndüğünü hissettiğiniz andır.

Kendi iman gücünüze çeliğe su verilmesi gibi güç vermişsinizdir. 

Ve “gönül kapınızın” kilidi açılmıştır. 

Aşk ta; gören gözü kör etmek değil mi?

 Gönül gözünü açmak için.

Hayalinin” GERÇEKLER MÜZESİNDE” heykelini yapabilmek için, heykeltıraş olmak,

“HEYKELTRAŞ” olmak içinde, “gerçeğini hayalinle damıtman” gerekir.

Rahat nefes almak için her zaman “ilgi oltanda” “bir tutam sevgi “olmalı.

Saygıyla

Abdulkadir DESTAN