Tedrisat davası memleketin bağımsızlık davasıdır. Savaşların gölgesinde dahi maarif kongresi yapılabiliyorsa bunu böyle söylemenin abartı olmadığı ortaya çıkar. Bir insan yaşadığı kültürün mümessili olmadan birey olamaz. Birey olabilmek, toplumun bir parçası olmak için eğitim sürecine girmek koşuldur. Ve bu tahsil yaşamın ilk yıllarından son nefese kadar devam eder. Milli kültürün yeni nesillere aktarılması eğitim müessesesinin en önemli vazifesidir. Milli kültürün mayalandığı nesillerin içerisinden Mustafa Kemaller, Kazım Karabekirler, Enver Paşalar, Serdengeçtiler, Türkeşler çıkar… Eğer ki tedrisatınızın müfredatı Milli Kültürden uzak yabancı kültürlerden devşirildiyse O halde Damat Feritlere, Celal Nurilere, Rıza Tevfiklere namzet adamlar yetiştirir. 
Sakarya Savaşı’nın hazırlıkları devam ederken, maarif davasını istiklal savaşının bir parçası olarak gören Meclis hükümeti, istiklal harbine iştirak etmek için Ankara’ya gelen muallimleri cepheye değil mekteplere gönderiyordu. “15-21 Temmuz 1921’de Ankara’da ulusal eğitimi düzenlemek ve bir eğitim programı oluşturmak için Maarif Kongresi toplandı.” (Sibel ZEREN, Atatürk İlkeleri ve Devrim Tarihi s.137) Ankara Erkek Öğretmen Okulu konferans salonunda yapılan kongrede Mustafa Kemal Paşa, yaptığı konuşmada şunları söylüyordu: 
“Şimdiye kadar takip edilen tahsil ve terbiye usullerinin milletimizin gerilemesinde en önemli etken olduğu kanaatindeyim. Onun için milli terbiye programından bahsederken eski devrin hurafelerinden, doğuştan sahip olduğumuz özelliklerimizle hiç ilgisi olmayan fikirlerden, Doğu ve Batı’dan gelen bütün tesirlerden uzak milli ahlak ve tarihimizle uygun bir kültür kastediyorum. Çünkü milli dehamızın tam gelişmesi böyle bir kültür ile temin olunabilir. Herhangi bir yabancı kültür, şimdiye kadar takip edilen yabancı kültürlerin sebep olduğu yıkımı tekrar ettirebilir. Kültür temel ile uyumludur; o temel de milletin ahlâkıdır.” 
“Çocuklarımız ve gençlerimiz yetiştirilirken onlara özellikle, bütün varlıklarıyla, haklarıyla çatışan yabancı unsurlarla mücadele etme lüzumu ve Milli fikirleri müdafaa etme mecburiyeti öğretilmelidir. Yeni neslin tabiatına bu özellikler ve kabiliyetin aşılanması önemlidir.”
“Silahıyla olduğu kadar, kafasıyla da savaşmak zorunda olan milletimizin, üstün gücünü eğitimde de göstereceğinden kuşkum yoktur.” (Sibel ZEREN, Atatürk İlkeleri ve Devrim Tarihi s. 138) 
Kongrenin açılışına uzun bir başyazı ayıran “Hâkimiyet-i Milliye” gazetesi, daha önce iki İnönü savaşını ve başlamak üzere olan Sakarya savaşını kastederek, der ki: “Mustafa Kemal Paşa, üçüncü Yunan taarruzunun en ateşli zamanında muallim ordusunun gelecek vazifesiyle meşgul bulunuyor. Bu asil ve yüce örnek Türk tarihinin benzeri ender bulunan kıymetli hatıralarından biri olacaktır.” 
24 Kasım, manasını milli kültürden alan ülkülerin filizlendiği günün adıdır. Hayatı baştanbaşa tarih olan, İnkılap tarihi olan başöğretmenin tedrisatın neferlerine armağanı, kutlu olsun. Bu önemli günün şerefine nail olmuş önce şehit öğretmenlere, milli kültürümüzü tanıtmak ve namı celili Muhammedî anlatmak için kürenin her yerine ulaşmayı vazife bilen muhabbet fedailerine ve cennet vatanımızın her köşesi, her bucağında kutsal vazifelerini ifa eden saygıdeğer meslektaşlarımıza, öğretmenlerimize selam olsun.