İkinci büyük savaş yıllarında Zonguldak’ın iki katlı beton iskelesinde bekleşen insanlar, kıyıya yakın bir rota izleyerek İstanbul’dan gelen Cumhuriyet, Anafarta, Tarı veya Güneysu isimli vapurlardan biri Balkaya burnu ucundan aniden göründüğünde hareketlenir ve heyecanlanırlardı. Çifte kürekli sandalcılar geminin getirdiği yük ve yolcuları alabilmek için az sonra başlayacak yarıştan nafakalarını çıkarıp çıkaramayacaklarını düşünürken son hazırlıklarını yaparlardı. Gemiden indirildikten sonra iskelede toplanan yüklerin arasında bulunan 3-4 gün öncesinin gazetelerinin paketleri aceleyle alınır, götürüldükleri kitapçılarda hemen açılarak haber bekleyen okurlara ulaştırılırdı. O savaş yıllarının endişeli günlerinde  ülkedeki ve dünyadaki gelişmeler konusunda doğru bilgiye ulaşmak, yorumları ve makaleleri okumak Zonguldaklı aydınların önemli işleri arasındaydı. O yıllarda henüz yandaş ve yalaka basın sıfatları bilinmiyor, liboş, dönek tabirleri kullanılmıyordu. Gazeteler doğru ve nesnel olmaya özen gösteriyor, sahip ve yazarları toplumsal birlik ve bütünlüğün korunmasına, bu büyük harbin en az zararla geçiştirilmesi için ortak ülkü birliğinin güçlenmesine katkıda bulunmaya, çalışıyorlardı.  

Daha sonraki yıllarda İstanbul’da basılan büyük gazetelerin ilk baskıları  çılgın şoförler tarafından kullanılan ve gece yarısı yola çıkarılan kamyonlarla Anadolu’ya ulaştırılırdı. Hız ve yasak tanımayan ve birbirleriyle yarışan  bu şoförlerin yaşamı bazı Yeşilçam filmlerine konu olmuş, onların yetersiz yollarda yaşadıkları dramatik olaylar romanlarda anlatılmıştı. 

Tren yolculuklarında ise küçük istasyon ve köylerden geçilirken çocukların “gaste,gaste” diye bağırışlarına yolcular, okudukları gazeteleri camdan atarak karşılık veriyorlardı.

İletişim ve ulaşım olanaklarının kısıtlı olduğu o yıllarda ülkemiz insanının haber alma ihtiyacı bu gazeteler ve radyo dışında karşılanamıyordu.

1950 yılında Kore’ye asker gönderdiğimiz zaman mahalleli bataryalı radyosu olan bir komşuda toplanır, özellikle öğle ajansında cepheden gelen haberlere kulak kabartır, varsa yakınlarının durumunu  ya da Hürriyet Gazetesi’nin bu ülkeye gönderdiği savaş muhabiri Hikmet Feridun ES ve eşi Sabiha ES’in cepheden yazdıklarını temsili resimlerle canlandıran birinci sayfadan öğrenmeye çalışırlardı.

70’li yıllarda televizyon çıkmıştı. Henüz her evde olmasa da varlıklı ailelerin evlerinin salonlarında baş köşeye yerleşmiş, bazı lokal ve kahvehanelerde herkesin görebileceği yüksekçe bir yere oturtulmuş ayrıca iyi görüntü alabilmek için bir de anten çevirme görevi icat edilmişti. Böylece toplum o yıllarda yaşadığımız siyasi olayları ve Kıbrıs Barış Harekatı’nı konu alan haberleri bayatlamadan canlı canlı takip edebilmişti.

Sonra birden her şey değişti,  iletişim teknolojisi korkunç bir gelişme gösterdi. İletişim konusunda insanlığın bugün eriştiği gelişme her geçen gün yeni buluş ve yeniliklerle şaşırtıcı boyutlara ulaşmış bulunuyor.

İşte tam bu noktada bundan neredeyse tam yüz yıl önce insanüstü bir çaba ve fedakarlıkla her türlü zorluğu aşarak içinde yaşadığı toplumu bilgilendirmek, gelişmelerden haberdar etmek ve İstiklal Savaşı vererek yeniden doğan bir milleti, bu kez bağımsızlık ve özgürlüğün tadını yudumlayarak kalkınma, sanayileşme ve çağdaşlaşma konularında harekete geçirmek için Zonguldak ve Bartın’da ortaya konulan mücadelelerin şaşırtıcı büyüklüğü burada şimdi daha iyi anlaşılıyor.  

Tahir KARAUĞUZ ile Cemal ALİŞ bu insanüstü çabanın ve fedakarlığın ve aynı zamanda  Milli Mücadele’nin unutulmaz isimleriydi.

Tahir KARAUĞUZ Zonguldak İstihbarat Zabitliği ve Matbuat Müdürlüğü görevini yürütürken 23 Mart 1923’te ZONGULDAK Gazetesi’ni yayınladı.Yakın dostu Cemal ALİŞ ise 6 Eylül 1924’te bugün hala yayınına devam eden BARTIN Gazetesini okurlarıyla buluşturdu.

*Araştırmacı yazar Sina ÇILADIR, “Gazetecilikten Gazeteciliğe” başlıklı Demokrat Gazete, Kdz. Ereğil , 9 Ekim 2008 tarihli yazısında bu iki gazete için şu değerlendirmeyi yapıyordu: ….”Zonguldak ve Bartın gazeteleri Cumhuriyet devriminin ateşinden doğmuş öncü gazetelerdi. Karauğuz ve Aliş devrimlere gönül vermiş, aydınlanmanın Zonguldak ve çevresinde önderliğini yapan fikir adamlarıydı. Karauğuz, o zamanki gazeteciliğimiz bir Kuvay-ı Milliye hizmetiydi. Cephede silahla çarpışanla, gazete başında kalemle savaşan birdi diyordu”…. 

Tahir KARAUĞUZ ve Cemal ALİŞ’i saygı, rahmet ve minnetle anarken, Cumhuriyetimizle neredeyse yaşıt, tam 96 yıl yerel basın olarak bu mücadeleyi sürdüren BARTIN Gazetesi’ni, başta Sayın Esen ALİŞ’i ve emeği geçen tüm çalışanlarını kutluyor daha nice uzun yıllar diliyorum. Telefon görüşmemizde belirttiğim gibi inşallah dört yıl sonra “dalya” yı görebilmek de bizlere nasip olsun diyorum.