“Kuşak ve Yol” projesi, ABD’nin siyasi ve ekonomik geleceğini doğrudan belirleyecek bir gelişme olduğundan, küresel dengeler altüst edebilecek bir gelişmedir. Altını çizerek söyleyelim; ABD ile Çin arasında “Kuşak ve Yol” projesi bağlamında yaşanmakta olan inatlaşma, bugüne kadar terör örgütleri eliyle, vekalet savaşları şeklinde yürütülen ve adını koymakta pek mahcup davrandığımız III. Dünya Savaşı’nın gerçek kimliği ile ve gerçek boyutuyla su yüzüne çıkmasına da neden olabilir. 

Küresel ve bölgesel aktörler arasında Yeni İpek Yolu bağlamında yaşanmakta olan çatışmaların gerçek kimliği ve gerçek boyutuyla su yüzüne çıkması, ABD’nin “küresel lider” sıfatını kaybetmeyi tolare edip etmemesine ya da Çin’in, “Kuşak ve Yol” projesinde ABD ile işbirliği yapmaya razı olup olmamasına bağlı olacaktır.

Nancy Pelosi’nin dünyanın büyük bir kaygıyla izlediği Tayvan ziyaretini, “Kuşak ve Yol” projesi ve küresel ısınmanın Çin’e, Arktik Okyanusu üzerinden, en büyük pazarı olan Avrupa’ya en kısa sürede ulaşabilmesi konusunda sağladığı büyük fırsat çerçevesinde değerlendirmek gerekir.

Arktik derinliklerindeki el değmemiş hidrokarbon serveti ayrı bir yazı konusudur.

ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi, dünyanın nefesini tutarak izlediği Tayvan ziyaretini tamamlayarak ülkesine döndü; dünya rahat bir nefes aldı.

Peki, ABD-Çin ilişkilerinde yarattığı gerginlik nedeniyle insanlığı yeni bir dünya savaşının eşiğine getiren Tayvan krizi sona erdi mi?

Görünen ve görünmeyen nedenleri dikkate alındığında, ABD ile Çin arasında Tayvan merkezli yaşanmakta olan ve 70 yıldır devam eden krizin yakın bir gelecekte sona ermesi mümkün değil. Uzun yıllar, “Bu kriz yeni bir dünya savaşına neden olur mu?” sorusu hep gündemimizde olacak.

“Tayvan kirizi” olarak anılıyor olsa da, bu kriz Tayvan ile, Tayvan’ın statüsüyle sınırlı bir sorun değil. “Tayvan kirizi” olarak andığımız bu kriz, ABD’nin beka sorununa dönüşmüş olan “Kuşak ve Yol” projesi bağlamında ABD ile Çin arasında yaşanmakta küresel ekonominin lideri olma mücadelesinin çok önemli bir sayfasıdır.

Çin, tamamlandığında kendisini küresel ekonominin lideri yapacak olan ve üç kıta ile 65 ülkeyi birbirine bağlamayı hedefleyen “Kuşak ve Yol” projesini hayata geçirmeye devam ettiği sürece “Tayvan krizi” hep gündemimizde olacaktır.

“İNSANLIĞIN NÜKLEER YOKOLOŞU BİR YANLIŞ ANLAMAYA BAKAR”

ABD, Büyük Ortadoğu Projesi’ni hayata geçirebilmek için kan gölüne çevirdiği Ortadoğu’da tutunabilme operasyonlarından zaman bulabildikçe Pasifik’e uzanacak, Çin’in küresel ekonominin liderliğine yürüyüşünü en yakın noktadan gözlemeye ve engellemeye çalışacaktır. ABD’nin bu hamleleri, kaçınılmaz olarak, yeni bir dünya savaşı tehlikesini hep körüklemiş olacaktır. ABD’nin de, Çin’in de birbirlerini bütünüyle etkisiz duruma getirecek nükleer silahlara sahip oldukları dikkate alınırsa, dünyamız, uzun yıllar, bu iki küresel güç arasında yaşanmakta olan mücadeleyi nefesini tutarak izleyecektir.

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonia Guttarres’in Ne York’taki Nükleer Silahsızlaşma Anlaşması’na imza atan ülkelerin katıldıkları konferansın açılışında yaptığı konuşma çok önemli bir uyarıdır. Guttares, ABD ile Çin arasında giderek tırmanmakta olan gerilime dikkat çekerek, “ İnsanlığın nükleer yokoluşu bir yanlış anlamaya, bir hesap hatasına bakar” diyordu. Guttares, her yıl 6 Ağustos’ta Hiroşima’da düzenlenen,II. Dünya Savaşı sonunda ABD’nin attığı atom bombaları nedeniyle hayatlarını kaybedenleri anma töreninde, dünya liderlerine, nükleer silah stoklarını acilen ortadan kaldırma çağrısı yapacağını da duyurdu.

NANCY PELOSİ NEYİ SINAMAK İSTEDİ?

ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin, Çin’in bütün uyarılarına rağmen Tayvan’ı ziyaret etmesinin nedeni Çin’in sabrını test etmekti, ama medyanın pek dikkatini çekmediği bir başka nedeni de vardı. Pelosi’nin Çin’in sinirlerini geren bu ziyaretinin en önemli nedenlerinden biri de “Kuşak ve Yol” projesinin yeni bir güzergahıyla ilgiliydi.

Tamamlandığında Çin’i küresel ekonominin lideri yapacak olan “Kuşak ve Yol” projesinin dünyamızı karalardan ve denizlerden kuşatmakta olan kollarına bir yenisi eklenmekte. Çin’in ürettiği malları 20 gün gibi kısa sürede Avrupa’ya ulaştıracak olan bu deniz İpekyolu kuşağı, küresel ısınmanın Çin’e sağladığı çok önemli bir avantaj olarak değerlendiriliyor. Çin, artık ürettiği mallarını en büyük pazarı olan Avrupa’ya ulaştırabilmek için Hint Okyanusu’nu, Basra Körfezini,  Kızıl Denizi ve Akdeniz’i aşmak zorunda kalmayacak. 60 günlük deniz İpekyolu’nu 20 güne indiren Arktik Kuşağı Çin’e ulaşım açısından büyük bir üstünlük sağlayacak.

NEDİR ARKTİK KUŞAĞI?

Asya’nın, İskandinavya Yarımadası’nın, Kuzey Amerika kıtasının kuzey bölgeleri arasında yer alan ve dünyanın en küçük okyanusu olan 14.090.000 kilometrekarelik Artrik Okyanusu, yakın yıllara kadar, yıl boyunca kalın buzullarla kaplı olduğundan, deniz ulaşımına pek geçit vermezdi. Fakat küresel ısınma nedeniyle kuzey kutup bölgesindeki buzulların giderek çözülmeleri sonucunda, artık, Artrik Okyanusu da, yılın belli zamanlarında deniz ulaşımına izin vermektedir.

2050’li yıllardan itibaren, Artrik Okyanusu’nun, Asya ile Avrupa arasında en kısa deniz ulaşım yolu olacaktır. Çünkü, Çin’den yola çıkan bir gemi, Güney Çin Denizi, Hint Okyanusu, Basra Körfezi, Kızıldeniz ve Akdeniz üzerinden Avrupa kıtasına ancak 64 günde ulaşırken, Artrik Okyanusu üzerinden ortalama 20 günde ulaşabilecektir.

Artrik Okyanusu koridorunun, tarihi İpekyolu güzergahını izleyen Yeni İpekyolu ulaşımına oranla daha ekonomik olması, bu kuşak üzerindeki Türkistan coğrafyasının önemini azaltmasa da giderek güçlenen bir rakip olarak öne çıkmaya başlayacaktır.

Arktik derinliklerindeki el değmemiş hidrokarbon serveti ayrı bir yazı konusudur.

TRAMP’IN 13 GÜNLÜK ASYA TURU NEYİ HEDEFLİYORDU?

ABD’nin “Kuşak ve Yol” projesinin önünü kesmek ya da kontrol altına alabilmek çabasının başlangıcı yeni değil.  Donald Trump'ın 5 Kasım'da 2017’de başlayan veJaponya, Çin'in, Güney Kore, Vietnam ile Filipinler'i de kapsayan 13 günlük Asya turu, ABD'nin yeni bir Asya stratejisi çizdiğinin sinyallerini veriyordu.

Trump’ın ziyaretinin görünürdeki amacının Kuzey Kore'ye karşı daha sert önlemlerin alınmasına yönelik bir koordinasyon ve iş birliği arayışı olduğu söyleniyordu, fakat 13 günlük bu ziyaretin asıl amacı, ABD’nin Uzakdoğu’da yeni güç odaklarının oluşumundan duyduğu rahatsızlık olduğu biliniyordu.

ABD tarafından, bu ziyaret öncesine kadar Asya- Pasifik olarak anılmakta olan bölge Hint- Pasifik Bölgesi olarak anılmaya başlanmıştı. Bu kavramsal dönüşümden anlaşıldığı gibi, Trump’ın 13 günlük Asya turunun hedefi, söylendiği gibi, yalnızca Kuzey Kore merkezli tehdit değil, Çin’in 2013 yılında Kazakistan’daki uluslararası bir toplantıda duyurduğu “Kuşak ve Yol” projesi bağlamında Çin’in küresel ekonominin lideri olmaya yönelik yükselişini önlemek ya da kontrol altına almaktı.

Çin’in ABD’in “küresel lider” sıfatına yönelik bir darbe girişimi olarak nitelenen girişimleri, Asya- Pasifik’te yaşanan güvenlik kaygılı gelişmelerden çok, Çin’in bugüne kadar elde ettiği teknoloji ve sermeye birikimlerine dayanarak kazan-kazan anlayışına dayalı hayata geçirmeye çalıştığı ve 3 kıta ile 65 ülkeyi karalardan ve denizlerde birbirine bağlamayı hedefleyen “Kuşak ve Yol” projesiyle ilişkilidir.

“Kuşak ve Yol” projesinin, ABD liderliğinde kurulu dünya düzenini değiştirebilecek bir gelişme olup olmadığını zaman gösterecektir. “KuŞAK VE Yol” hatlarındaki ticarette dolar dışında para birimlerinin de kullanılacak olması, doların saygınlığını büyük ölçüde etkileyeceği için, ABD’nin böyle bir sonucu kabul etmesi mümkün değildir.

Uluslararası düzenin temel paradigmaları dikkate alındığında, sahip olduğu ekonomik, siyasi ve askeri gücüne dayanarak küresel çapta yeni alternatifler geliştirebilecek tek önemli güç olarak Çin öne çıkmaktadır.

Sahip olduğu ucuz işgücü nedeniyle, uzun yıllar Batılı ülkelerin üretim merkezi olan Çin, bu süreçte elde ettiği bilgi, teknoloji ve sermaye birikimlerini kullanarak, hedeflediği “Kuşak ve Yol” güzergahındaki ülkelerde hayata geçirdiği altyapı yatırımlarının küresel çapta yeni bir ekonomik düzen kurmayı hedeflediğini, ilk olarak, Çin Devlet Başkanı ŞiCinping, 2013 yılında Kazakistan’da açıklamıştı.

Çin, ürettiği malları en kısa sürede sipariş sahiplerine ulaştırabilmek için de, dünyamızı kararlardan ve denizlerden kuşatan ulaşım ve iletişim kuşakları oluşturması gerekiyordu. Bu kuşaklar tamamlandığında Çin, dünyanın herhangi bir ülkesinden verilen bir siparişi, en geç 10-15 gün içinde sipariş sahibine ulaştırabilecekti. “Bir Yol Bir Kuşak/Kuşak ve Yol” (Yeni İpek Yolu) projesi böyle doğmuştu.

ŞiCinping, “Kuşak ve Yol” projesine dahil olacak ülkelere, Batılıların koşullu entegrasyon projelerine karşılık, kazan-kazan esasına dayalı, katılımcı ülkelerin daha kolay kabul edebilecekleriyeni bir ekonomik model sunduklarını savunuyordu. Çin, “Kuşak ve Yol” projesine destek verecek ülkelerin, yalnızca, bu projenin bağlantılarını sağlayan altyapı imkanlarından değil, bu bağlantıların getireceği halklar arasında işbirliği, koşulsuz ticaret, finansal entegrasyon gibi yeniliklerinden de yararlanacaklarını söylüyordu.

ABD’NİN KORKULU RÜYASI: YENİ İPEK YOLU

ABD, Obama döneminde, Büyük Ortadoğu Projesi’ni (BOP ve GBOP) uygulama konusunda kararsız kalınca, karşılarına önce Astana Süreci ortakları ( Rusya, İran ve Türkiye)  sonra da Çin’in “Bir Yol Bir Kuşak” olarak anılan Yeni İpekyolu projesi dikiliverdi.

“Kuşak ve Yol” projesi, hedefleri ve uygulama alanları dikkate alındığında, gelişmiş ve gelişmekte olan bütün ülkeleri yakından ilgilendiren çok önemli bir gelişmedir.

“Kuşak ve Yol” projesi, ABD’nin siyasi ve ekonomik geleceğini doğrudan belirleyecek bir gelişme olduğundan, küresel dengeler altüst edebilecek bir gelişmedir. Altını çizerek söyleyelim; ABD ile Çin arasında “Kuşak ve Yol” projesi bağlamında yaşanmakta olan inatlaşma, bugüne kadar terör örgütleri eliyle, vekalet savaşları şeklinde yürütülen ve adını koymakta pek mahcup davrandığımız III. Dünya Savaşı’nın gerçek kimliği ile ve gerçek boyutuyla su yüzüne çıkmasına da neden olabilir. 

Küresel ve bölgesel aktörler arasında Yeni İpek Yolu bağlamında yaşanmakta olan çatışmaların gerçek kimliği ve gerçek boyutuyla su yüzüne çıkması, ABD’nin “küresel lider” sıfatını kaybetmeyi tolare edip etmemesine ya da Çin’in, Yeni İpek Yolu’nda ABD ile işbirliği yapmaya razı olup olmamasına bağlı olacaktır.

Nancy Pelosi’nin dünyanın büyük bir kaygıyla izlediği Tayvan ziyaretini, “Kuşak ve Yol” projesi ve küresel ısınmanın Çin’e, Arktik Okyanusu üzerinden, en büyük pazarı olan Avrupa’ya en kısa sürede ulaşabilmesi konusunda sağladığı büyük fırsat çerçevesinde değerlendirmek gerekir.