Saba Melikesi’nin ülkesi, 1001 gece Masalları’nın dekor ülkesi Yemen, yalnızca stratejik konumuyla değil, aynı zamanda, sahip olduğu Suudi Arabistan’dan daha zengin petrol rezervleri nedeniyle, küresel güçlerin gizli açık güç gösterisi yaptıkları bir çatışma alanına dönüşmüştür. 

Yemen’deki gelişmeler, dış görünüşüyle, İran destekli Husiler ile Sünni Suudi Arabistan ve müttefikleri arasında yaşanmakta olan bir mezhep çatışması ve “Aden Körfezi kavgası”dır. Fakat gerçek çok farklıdır; gerçek, dünyanın en zengin petrol rezervine sahip olan bir İslam ülkesinin emperyalist güçler tarafından yağmalanması, masum insanların, bebelerin açlıktan ölüme mahkum edilmesidir.  

Petrol denizi üzerinde yüzen ve enaz Suudi Arabistan kadar el değmemiş petrol rezervine sahip olan Yemen’de hergün bir anne ve 6 çocuk açlıktan ölüyor! 

Bu bir gerçek. Fakat, çok ustaca kamufle edildiğinden, insanlık bu gerçeğin arkasındaki dinamikleri göremiyor. 

Üzerinde yaşadıkları toprakların altındaki serveti yağmalayabilmek için, masum  insanları, bebeleri açlıktan ölüme mahkum edenleri tarih asla affetmeyecektir. 

M. KEMAL SALLI

Petrol denizi üzerinde yüzen ve enaz Suudi Arabistan kadar el değmemiş petrol rezervine sahip olan Yemen’de hergün bir anne ve 6 çocuk açlıktan ölüyor!

Bu bir gerçek. Fakat, çok ustaca kamufle edildiğinden, insanlık bu gerçeğin arkasındaki dinamikleri göremiyor. Tepkisizce izliyor.

Bu sessizlik insanlığın iflası demektir.

Bu sessizlik, insanlığın bunca yıl, sayısız fedakarlığa katlanarak ilmek ilmek dokuduğu insan hakları anıtının çöküşü demektir. 

Yemen’de katledilen masum insanların, bebelerin o topraklarda doğmuş olmaktan başka bir suçları yok. Fakat o masum insanlar, kundaktaki bebeler yaşadıkları toprakların altında muazzam büyüklükteki hidrokarbon servetini yağmalayabilmek için açlığa mahkum ediliyorlar, acımasızca öldürülüyorlar.

Üzerinde yaşadıkları toprakların altındaki serveti yağmalayabilmek için, masum  insanları, bebeleri açlıktan ölüme mahkum edenleri tarih asla affetmeyecektir.

Yemen’de silahsız masum insanlar, kadınlar, çocuklar katlediliyor, devlet başkanlarına saldırılar, suikastler düzenleniyor, kaçırılıp ödün vermeye, ülkesini satmaya zorlanıyorlar. 

“ADU YEMEN’DİR…”

Arabistan Yarımadası’nın güneyinde, İnsanlık tarihinin en acımasız dramlarının yaşandığı Yemen, dünyanın en eski uygarlıklarına ev sahipliği yapmış, çok eski çağlardan bu yana insanların yaşadığı önemli bir yerleşim yeridir. İncil ve Kur'an'da söz edilen Saba Krallığı’nın, Fil Suresi’nde Kabe'yi yıkmaya çalışan Ebrehe’nin ve Hz. Süleyman'ın mektup gönderdiği Saba Melikesi Belkıs’ın yaşadığı topraklardır Yemen.. Sana, Sa'da, Marib ve Aden gibi Yemen'in önemli yerleşim bölgelerinde yapılan kazılarda elde edilen buluntular, 3 bin yıl öncesine tarihlenmektedir. 

Yemen de, Afganistan gibi, kolayca kontrol altına alınamayan bir ülkedir. Osmanlılar,  1538-1918 yılları arasında 400 yıl boyunca, Yemen halkını maaşa bağlayarak kontrolü altında tutabilmişti. Yemen, 20. Yüzyıl’ın başlarında Osmanlı'dan ayrılmış, bir süre İngiliz yönetiminde kalmıştı. 

 Çoğu Arap ülkesinde olduğu gibi, Yemen’in de, kabile düzenin dayanan bölünmüş nüfus yapısı, ülkenin sosyal ve siyasi hayatında önemli bir rol oynamaktadır. Geçmişte ülkenin Kuzey Yemen-Güney Yemen olarak bölünmesinde de, bu kabile yapısı önemli rol onamıştır.

Osmanlı'da kopuşu sonrasında bir türlü kalıcı istikrara kavuşamayan Yemen’de  Zeydi Mütevekkile Krallığı kurulmuş, fakat ülkenin güneyi 1967 yılına kadar İngiliz yönetiminde kalmıştı.

1967 yılında Sosyalist bir rejim kurulmuş, 1990 yılında Güney ve Kuzey Yemen, Ali Abdullah Salih’in yönlendirmesiyle birleşme kararı almıştı. Birleşik Yemen, 1991’de, ABD'nin Irak'ı işgaline yönelik Birleşmiş Milletler oylamasında red oyu kullanmıştı. Suudi Arabistan da, Yemen’in çıkışı nedeniyle, ülkesindeki 800 bin Yemenli işçiyi sınır dışı etmişti. Bu olay, iki ülke arasındaki ilişkilerde kalıcı gerginlik yaşanmasına nede olduğu gibi, 1994 yılında Yemen’de çok ciddi bir ekonomik kriz yaşamasına neden olmuş ve ülke yeni bir iç savaşa sürüklenmişti. 

Ürdün'ün girişimleriyle ülkede istikrar yeniden sağlanmış, 1999 yılında, Yemen tarihinde ilk defa yapılan seçimde Ali Abdullah Salih, ülkenin ilk Cumhurbaşkanı olarak göreve başlamıştı.

2011’deki Suriye krizi öncesinde, Ortadoğu’da estirilen “Arap Baharı” rüzgarları Yemen’de de sosyal çalkantılar yaşanmasına ve Ali Abdullah Salih rejimine karşı ayaklanmaların başlamasına neden olmuştu. Yemeni 22 yıl yöneten Ali Salih, ülkede giderek büyüyen bir iç savaş yaşanmasına neden olan gösteriler sonunda, 2012 yılı başında istifa etmek zorunda kalmıştı. 

Cumhurbaşkanı Sarayı’na yapılan kimyasal silahlı bir saldırıda yüzünden yaralanan Salih istifa etmiş ve tedavi için Suudi Arabistan’a gitmek zorunda kalmıştı. Ali Salih’in yerine göreve gelen Abdurabbu Mansur Hadi döneminde de olaylar yatışmamış ve hem İran hem de Suudi Arabistan tarafından körüklenen iç savaş, 2015 yılından bu yana Yemen’de bir insanlık dramının yaşanmasına neden olmaktadır.  

ORTADOĞU’DAN SONRA, ŞİMDİ DE, YEMEN VE SUDAN

Yemen’de iç savaş, ülkedeki en büyük azınlığı oluşturan Şii/Zeydi mezhebine bağlı Hutsilerin ayaklanmaları, Sunni kabilelerle çatışarak başkent Sana’yı ve ülkenin önemli bir bölümünü ele geçirmeleriyle başlamıştı. Hutsilerin Sana’yı ele geçirmelerinden sonra evinde tutuklu yaşamaya başlayan Cumhurbaşkanı Mansur Hadi, daha sonra ülkenin güneyindeki önemli bir liman olan Aden’e kaçmıştı.

Hutsilerle Cumhurbaşkanı Mansur Hadi’ye bağlı güçlerin Aden çevresinde çarpışmaya başlamaları üzerine, ABD’nin yönlendirmesi ve desteği ile Yemen’deki iç savaşa doğrudan müdahale eden Suudi Arabistan, Yemen’in tamamının Hutsilerin kontrolüne girmesini önlemiş, ancak ülkede Hutsilerle Cumhurbaşkanı Mansur Hadi güçleri arasındaki iç savaş şiddetlenerek sürmüştür.

Bugün, Cumhurbaşkanı Mansur Hadi hükümeti uluslararası toplumca tanınmakta ve Yemen’i Birleşmiş Milletler’de temsil etmektedir. Yemen’deki mücadelede Mansur Hadi Suudi Arabistan, müttefikleri (BAE, Mısır, Fas, Sudan, Bahreyn) ve ABD tarafından, Hutsiler de İran tarafından desteklenmektedir. Yemen ve Sudan’daki çatışmaların Türkiye’yi de içine çeke bölgesel bir savaşa dönüşmesinden, dünya barışını tehlikeye sokasından kaygı duyulmaktadır. Çünkü, deniz yoluyla yapılan enerji ticaretin kontrolünde, Yemen ve Sudan coğrafyası çok önemli konumdadır.

 Ortadoğu’daki çatışmaların arka planındaki dinamikler sorgulandığında, ABD’nin, daha doğrusu Pentagon şahinlerinin, Çin ile küresel çapta sürdürdükleri mücadelede, Yeni İpek Yolu’nun İran, Türkiye, Yemen, Sudan gibi çok kritik kavşak noktalarında önünü kesebilmek için, Suudi Arabistan ve müttefikleri gibi güçlü enerji rezervlerine sahip ülkeleri yanına almaya çalıştığı görülmektedir. Böylece, hem Yeni İpek Yolu’nun önünü kesmiş hem de dünya enerji ticaretini kontrolü altına alarak Çin’i enerji krizine sürüklemiş olacaktır.

 Dünyanın önemli enerji kaynaklarını ve küresel enerji ticaretini kontrol altına almak, ABD’nin beka sorununa dönüşmüştür. “Küresel Lider” konumunu ve de doların saygınlığını koruyabilmek için, tarih önünde suçlanmayı ve sorgulanmayı göze alan ABD, insan haklarını ve uuslararası hukukuku hiçe sayan operasyonlarla, züccaciyeci dükkanına girmiş bir fil gibi davranmaktadır. 

YEMEN VE SUDAN’DA TAŞLAR YERİNE OTURMUYOR

Sudan’da da taşlar henüz yerine oturmamıştır. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) desteklediği bir darbeyle Sevakin Adası’nda Türkiye’nin askeri bir üs kurmasına izin veren Ömer El Beşir devrilmiş, yerine ABD’nin has adamı Abdulfettah el-Burhan getirilmişti. Yemen’de Suudi Arabistan ile İran, Sudan’da ise, Türkiye ile Suudi Arabistan ile müttefikleri karşı karşıya getirilerek İslam Dünyası bir kaosa sürüklenmek istenmektedir. Yeni İpek Yolu’nun en önemli geçitleri olan İran ve Türkiye coğrafyası kontrol altına alınmaya çalışılmaktadır.

Şİİ GÖRÜNÜMLÜ İRAN VE ABD KAMUFLAJLI SUUDİ ARABİSTAN

 İran destekli Husilerin devre dışı bırakılması, bölgesel sorunların bitmesi, Yemen’de binlerce bebenin, masum insanın hayatını kaybetmesine neden olan iç savaşın, İran ile Suudi Arabistan arasındaki “rekabetin” sona ermesi beklenmemelidir. 

Görünen o ki, gerekçesi ne olursa olsun, Yemen'de, dış destekli olarak sürdürülmekte olan iç savaş ülkenin tamamını temsil eden bir yönetimin kurulmasını ertelediği gibi, mezhep eksenli ve uzun soluklu bir bölgesel çatışmanın başlamasına neden olmuştur. El değmemiş muazzam petrol serveti ve jeopolitik konumu dikkate alındığında, Yemen’de sürdürülmekte olan iç savaşın hiç de yerel bir çatışma olmadığı kolayca görülmektedir. 

Ortadoğu’yu Cehennem’e çeviren Arap Baharı sorasında, 2015’ten bu yana Yemen’de sürmekte olan iç savaşın nedenlerini ve arkasındaki dinamikleri bilmek gerekir. 

YEMEN’DE YAŞANALAR YALNIZCA BİR İÇ ÇATIŞMA DEĞİLDİR

Yemen’de yaşananlar basit bir iktidar kavgası ya da mezhep çatışması değildir. Yemen’deki çatışmalar, bütün Ortadoğu ülkelerini ve küresel aktörleri içine çekerek çok boyutlu, çok aktörlü savaş tehlikesi üretebilecek bir Cehennem girdabı oluşturmaktadır. 

Yemen’deki gelişmeler, bir yönüyle mezhep çatışması görünümlü bir Haçlı Seferi’dir, diğer yönüyle Kuzey Afrika’dan Afganistan’a uzanan coğrafyada yer alan 22 İslam ülkesinin sınırlarını değiştirmeyi, enerji kaynaklarını ve dağıtım yollarını, Çin’in Yeni İpek Yolu’nu kontrol altına almayı, Rusya’nın “Avrupa’nın tek doğalgaz tedarikçisi” konumunu sonlandırmayı hedefleyen Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi’nin (GBOP) güney kanadıdır. 

YEMEN DÜNYANIN EN ZENGİN PETROL REZERVİNE SAHİP ÜLKESİ

Saba Melikesi’nin ülkesi, 1001 gece Masalları’nın dekor ülkesi Yemen, yalnızca stratejik konumuyla değil, aynı zamanda, sahip olduğu Suudi Arabistan’dan daha zengin petrol rezervleri nedeniyle, küresel güçlerin gizli açık güç gösterisi yaptıkları bir çatışma alanına dönüşmüştür. 

Yemen’deki gelişmeler, dış görünüşüyle, İran destekli Husiler ile Sünni Suudi Arabistan ve müttefikleri arasında yaşanmakta olan bir mezhep çatışması ve “Aden Körfezi kavgası”dır. Fakat gerçek çok farklıdır; gerçek, dünyanın en zengin petrol rezervine sahip olan bir İslam ülkesinin emperyalist güçler tarafından yağmalanması, masum insanların, bebelerin açlıktan ölüme mahkum edilmesidir.  

Üzerinde yaşadıkları toprakların altındaki serveti yağmalayabilmek için, masum  insanları, bebeleri açlıktan ölüme mahkum edenleri tarih asla affetmeyecektir.

NOT: 2015’ten b yana yaşananları merak edenler aşağıdaki linklerden “İŞTE YEMEN GERÇEKLERİ 1-2” konulu yazılarımızı okuyabilirler: 

https://www.oncevatan.com.tr/iste-yemen-gercekleri-makale,32862.html

https://www.oncevatan.com.tr/yemen-gercekleri-2-makale,32877.html