Bugünlerde “Ermeni Soykırımı” yapıldı diye Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milleti’ni suçlayan ABD ve Batı’ya kısaca şunu söylüyorum:

“Ermeni terör örgütü ASALA ve Asala ile bağlantısı olan terör örgütleri, 1973 ile 2013 yılları arasında yurt dışında ve yurt içinde görevli diplomatlarımızı, devlet görevlilerimizi ve onların bir kısmının eş ve çocuklarını katletmişlerdir.  Hiçbir başka ülke bu kadar kısa süre içinde bu sayıda diplomatını veya görevlisini teröre kurban vermemiştir.  Türkiye Cumhuriyeti, Ermenistan’a, bağımsız Devlet olarak ortaya çıktığı 1991 yılından itibaren iyi niyetle ve iyi komşuluk zihniyetiyle dostluk elini uzatmıştır. Türkiye’nin yaptığı dostane jestlere ya hiç mukabele etmemişler, ya da seçenek bırakmayan olumsuz cevaplar vermişlerdir. Ortak Tarih Komisyonu yoluyla arşiv araştırmalarına yanaşmamışlardır. Türk Milleti, Mustafa Kemal Atatürk’ün de ifade ettikleri gibi, “asildir.” Barışseverdir, mazlum ve çaresiz toplumlar için her zaman; müşfiktir, korumacı ve kayırmacıdır. Mustafa Kemal’in; “Yurtta sulh, cihanda sulh” sözünü kendisine ilke edinmiştir. Türk Milleti’nin yani atalarımızın, tarih önünde yüzü ak, alnı açıktır. Tarihin hiçbir devrinde Türkler “SOYKIRIM” değil, gerçekten “SOYKAYRIM” yapmıştır. İşte “Ermeni kayırmacılığına” en gerçek belgesi ise Gümrü Antlaşması’dır.

3 Aralık 1920'de Gümrü Antlaşması'na göre: “Barıştan sonra, Erivan'da bulunacak Türk Büyükelçi, anlaşma şartlarının denetleyicisi olacaktır; Ermenistan, istediği takdirde TBMM Hükümeti Ermenistan 'a silahlı yardımda bulunacaktır. TBMM Hükümeti, belirlenen sınırlar dâhilinde Erivan Cumhuriyeti 'nin egemenliğini bütünüyle geliştirmek ve güçlendirmek üzere yardımda bulunmayı içtenlikle yükümleniyordu.” Antlaşma'nın, 1 ay içinde onaylanması kararlaştırılmıştı. Fakat Ermenistan'da yönetimi ele geçiren Bolşevikler'in antlaşmayı kabul etmediler. 16 Mart 1921 günü imzalanan Moskova Antlaşması, Gümrü Antlaşması'nın yerini almıştır. Buna göre Türkler’in, Ermeniler’in yanında olduğu apaçık ortada değil mi? Peki Türkiye’nin barışçıl hareketinin tam zıddı olarak; Ermenistan’ı işgal eden Rusya’nın sert ve acımasız hareketi yanlış değil midir? Neden hiç gündeme getirilmedi? İşte ben bu ve buna benzer somut deliler ışığında Türkler “Soykırım” değil de “Soykayrımı” yapmıştır diyebiliyorum.” 

Her yıl 24 Nisan günü, Ermeni Soykırımı yalanını gündeme getiren ABD ve Batı dünyası bilsin ki:

“24 Nisan 1915 tarihli genelge üzerine önceden isim ve adresleri tespit edildiği anlaşılan 235 civarında örgüt mensubu tutuklanarak Çankırı ve Ayaş’a gönderilmiştir. Bu listede yer alan 280 civarındaki Ermeni komite mensubunun büyük bir kısmı yapılan aramalarda adresinde bulunamamış, bir kısmının da yurt dışına kaçtığı tespit edilmiştir. Osmanlı hükümeti olayları önlemek amacıyla 24 Nisan 1915 tarihinde çıkardığı bir genelge ile Ermeni komite merkezlerini kapatmış ve elebaşlarını tutuklamıştır. Belgelerle ortaya konulduğu gibi, 24 Nisan tutuklamaları sırasında herhangi bir çatışma ve ölüm olayı söz konusu olmamıştır. Ermeni olaylarında siyasi planlamanın yapıldığı komite merkezlerinin İstanbul’da olması sebebiyle büyük oranda tutuklamalar bu şehirde yapılmış, diğer vilayetlerde daha az sayıda tutuklamalar olmuştur. İstanbul dışında Aydın, Samsun, Kayseri, Sivas, Elazığ, Urfa, Diyarbakır ve Gaziantep gibi şehirlerde komite mensubu 321 kişi tutuklanmıştır. Dolayısıyla 24 Nisan 1915 tarihinde İstanbul’da 235, diğer vilayetlerde de 321 olmak üzere toplam 556 komite mensubunun tutuklanmış olduğunu görmekteyiz.

Durum böyle olmasına rağmen, Ermeniler tarafından tehcir kanununun çıkarıldığı tarih olan 27 Mayıs 1915 değil de, neden 24 Nisan tarihi “soykırım günü” olarak ilan edilmiştir? Hiç şüphesiz Ermenilerin 24 Nisan tarihini “soykırım günü” olarak ilan etmesinin temel sebebi, ülke içinde örgütlenmeyi sağlayan, yurt dışı bağlantıları ve işbirliğini yürüten lider kadronun bu tarihte etkisiz hale getirilmiş olmasıdır. Böylece amaçlarına ulaşma konusunda elebaşılık yapacak lider kadrodan büyük oranda yoksun kalan Ermeniler, bu durumu bir türlü kabullenememiş ve 24 Nisanı bütün dünyada “soykırım günü” olarak ilan ederek adeta bir sanal bellek ve sunî bir tarih yaratmışlardır. Ermenilerin 24 Nisanı, yani kendilerini bağımsızlığa götüreceklerine inandıkları lider kadronun tutuklanmasını tehcir olayından daha önemli görmeleri oldukça anlamlıdır.

ABD ve Avrupa Parlamentosu’nun konu hakkında aldığı ve bizim için yok hükmündeki kararların içeriği de ciddiye alınamayacak bir durumdadır. Ama haklılığımızı anlatmak için bütün Türk vatandaşlarına ve dünya kamuoyuna elimizdeki gerçek belgeleri göstermeliyiz, yazmalıyız, yayımlamalıyız!.. Türk Milleti’nin, ecdadımızın bizlere tertemiz bir beyaz kitap şeklinde bıraktığı tarihimizin bu gibi art niyetli, çıkarcı, keyfî ve sorumsuzca tutumlarla kirletilmesi çabaları karşısında da kayıtsız kalmamalıyız!.. Bakınız son dönemde Ermeni örgütlerinin eli kanlı militanlarının şehit ettiği diplomatlarımız/görevlilerimiz ve aile bireylerinin; Ermenilerin Türk Soykırımı yaptıklarının en açık gerçeğidir. İşte eli kanlı ASALA Ermeni terör örgütlerinin şehit ettiği evlatlarımız/kardeşlerimiz:

Mehmet BAYDAR 1973; Bahadır DEMİR 1973; Daniş TUNALIGİL 1975; İsmail EREZ 1975; Talip YENER.1975; Oktar CİRİT 1976; Taha CARIM 1977;  Necla KUNERALP(Madrid Büyükelçisi merhum Zeki Kuneralp'in eşi)1978; Beşir BALCIOĞLU 1978; Ahmet BENLER 1979; Yılmaz ÇOLPAN 1979; 

Galip ÖZMEN 1980; Neslihan ÖZMEN(Atina Büyükelçiliği İdari Ataşesi Galip Özmen'in kızı) 1980: Şarık ARIYAK 1980; Engin SEVER 1980;  Reşat MORALI 1981; Tecelli ARI 1981; Mehmet Savaş YERGÜZ 1981; Cemal ÖZEN 1981; Kemal ARIKAN 1982; Orhan GÜNDÜZ 1982; Erkut AKBAY 1982; Nadide AKBAY(Lizbon Büyükelçiliği İdari Ataşesi Erkut Akbay'ın eşi / Lizbon Büyükelçiliği Sözleşmeli Sekreteri ) 1983; Hamdi YAHYAOĞLU 1982; Atilla YAHŞİ 1982; Cemal BİROL 1982; Albay Atilla ALTIKAT 1982; Bora SÜELKAN 1982;  Ahmet Galip BALKAR 1983; Dursun AKSOY 1983 Cahide MIHÇIOĞLU(Lizbon Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Müsteşar Yurtsev Mıhçıoğlu'nun eşi) 1983; Işık YÖNDER 1984;  Erdoğan ÖZEN 1984; Enver ERGUN 1984;  

Çetin GÖRGÜ 1991; Çağlar YÜCEL 1993; Ömer Haluk SİPAHİOĞLU 1994; 

Nihat AKBAŞ.2004; Bilal ÜRGEN 2004;  Âdem ÇİÇEK 2004;  Bülent KIRANŞAL 2004; Süleyman KARAHASANOĞLU 2004; Sinan YILMAZ 2013.

Tüm dünya bilsin ki; şehitlerimiz Ermeni terör örgüt ASALA ve onunla bağlantısı olan terör örgütlerine katliama uğramıştır. Bu gerçeği herkesin yüzüne karşı haykırmaktan geri durmayacağız!..  Aziz Şehitlerimize Allah’tan rahmet, geride bıraktıkları sevdiklerine sabır ve sağlık içinde uzun ömür diliyorum. Şehitlerimize minnet, şükran, sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz. Bütün dünya bilsin ki; bizler şehitlerimizi; unutmadık! Unutmayacağız! Unutturmayacağız!

Kısacası: Zaten değişmez bir gerçektir şudur k, “tarih haklıyı unutmaz!”