Talepler ve dilekler
İkinci yapılacak şey, dikkatimizi, arzu ettiğimiz alanlara yönlendirmektir. Yani, hayatımızda istediğimiz değişik ve yeni şeylerin olabilmesi için, başka düşüncelerimize yoğunlaşmalıyız.
Gerçek olan, bir şeyi yeterince uzun bir süre bilincimizde muhafaza edersek, bunun dış dünyada da maddeleşmek zorunda olduğudur. İçimizde çok daha inatçı ve istekleri olan bir parçamız daha vardır; bilinçaltımız. Bilinçaltımız bir boykotçudur. Eğer dileklerimiz olmuyorsa, çoğu zaman birinci dilekten daha güçlü ikinci bir inancımız vardır bu da bilinçaltımız da saklanmaktadır. Yani boykotçumuz. Bu ikinci inanç, mutlaka birinciye karşı daha sürekli, daha büyük bir azim ile çalışır.
Örneğin günde 10 dakika bu dileğimizle ilgilenmişizdir ama geriye kalan 23 saat 50 dakika bilinçaltı boykotçumuz bunun zaten olamayacağını, bunların zırva olduğunu, aslında zaten bu dileğimizi karşılayacak şeylerin bizim hakkımız olmadığına bizi inandırır. Zaten hep mağlup olmuşuzdur. Hep başkaları mutludur.
Çoğu zaman, bilincimizdeki dileklerimizle bilinçaltımızdaki inançlarımız çok çelişkilidir, birbirine benzemez ve hatta birbirine muhaliftir. Dileğimizin gerçekleşmesine ramak kaldığında bile ne yapacağımızı bilemeyiz ve bu şans kullanılamadan uzaklaşır. Bu durumda insan, kendisi için çok yoğun bir biçimde bir şey ister, ama içten içe bunu kabul etmeye hazır değildir. Şayet değişime açıksanız ancak değişim o zaman başlar.
“Şüphe” isteğin veya dileğin iptal edilmesi gibi bir şeydir. Şüphe, aksini istemek gibi bir şeydir. Şüphe zaten bir şey olamayacağı bilgisini yayınlar ve tüm siparişler iptal edilir.
“Herşey benim iyiliğim için olur” inancınızı kuvvetlendirerek içimizde minnettarlıkla birleştirmek bizi başka mucizelere götürür. “Dilediğimiz her şeyin gerçekleşeceğini; bunun, bizim hakkımız ve hep emrimize amade olduğunu biliriz” anlamını irdelemek ve unutmamak gerekir.