TAHRİP EDİLEN, YOK EDİLEN CAMİ’LER!... (2)

Abone Ol
1984 yılının ilkbaharında, Türkiye’de, umûmî mahallî seçimler yapılmıştı. 
Daha önceki yıllar’da, İstanbul’a, İstanbul Belediye Başkanı seçiliyor, İstanbul’daki merkez ilçe’lerine, meselâ Bakırköyü, Beyoğlu, Eminönü, Kadıköyü gibi ilçelere belediye şube müdürleri ta’yin ediyordu. Türk belediyecilik tarihinde ilk def’a olarak, 1984 yılında, diğer büyükşehirler gibi, İstanbul’a da bir Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi, (Bedreddin Dalan), İstanbul merkezi’ne bağlı bütün ilçelere de İlçe Belediye Başkan’ları seçildi.
Bu yazının konusu olan ilçe’lerden, Eminönü İlçesi’ne Tahir Aktaş, Fatih İlçesi’ne Gündüz Yetkin ve Kadıköyü İlçesine de Osman Hızlan belediye reisi olarak seçilmişlerdi. 
İstanbul Vakıflar Bölge Başmüdürlüğü’ne de aziz kardeşim, Mustafa Altan Arabacıoğlu vekâleten ta’yin edilmişti. 
Mustafa Altan Arabacıoğlu kardeşimize, 1936-1950 yılları arasında, İstanbul’da pekçok cami’i’n, satıldığını, yıkıldığını, ahır yapıldığını biliyoruz. Öte yandan, 1950’li yılların sonlarında, Millet, Vatan, Ordu ve Galata Köprüsü’nden i’tibâren, Dolmabahçe Sarayı’na kadar uzanan Meclis-i Meb’usan Caddelerinin açılması sırasında, üçyüz’den fazla cami’i’n yıkılıp yokedildiğini biliyoruz. 
Bir şantiye şefi gibi, Adnan Menderes’in, bizzat başında bulunduğu bu caddelerin açılma çalışmaları sırasında, Adnan Menderes’in, “Topkapı Surlarından baktığımda, Beyazıd Camiî’ni, Karaköy’den baktığımda Dolmabahçe Sarayı’nı görebilmeliyim,” ta’limatı üzerine, bu cadde’lerin açılması sırasında, dozer’ler, önlerine ne çıktıysa, cami’dir, medrese’dir, çeşme’dir, sebil’dir, tarihî değeri yüksek antika eser’dir denilmeden, vandalca yıkıp, tahrip edip, hâk ile yeksân edip ortadan kaldırdılar. 
Hele, Cağaloğlu’ndaki Cezerî Kasımpaşa Camiî’nin yıkılma hikâyesi vardır ki, “işte bu kadar da olmaz” dedirtecek cins’ten bir hikâye...
İstanbul, Cağaloğlu’ndaki Cezerî Kasımpaşa Camiî, 1950’li yılların ortalarına kadar sapasağlam duruyor, ibâdete açıktı. (Meşhûr, Tıp Doktoru, Aydınlar Ocağı eski Genel Başkan’larından, Emekli Profesör Dr.Süleyman Yalçın Hocamızın, merhum muhterem pederleri burada imamlık yapmıştı.) 
CEZERÎ KASIMPAŞA CAMİÎ’NİN YIKILMA HİKÂYESİ: 
Cami’in, kıble tarafında tavan araları çok yüksek, taş duvar tarihî bir bina vardır; Bina, Tek Parti Mütegallibe döneminde, Vâli, Belediye Reisi, aynı zamanda CHP’nin İl Başkanı olan zât tarafından, CHP’ye tahsis edilmiştir. 
14 Mayıs 1950 tarihinde, 27 yıllık, Tek Parti Mütegallibe dönemi sona ermiş, Aziz Milletimiz Demokrat Parti’yi iktidara taşımıştır. Demokrat Parti İktidarı’nın İstanbul İl Başkanlığı, CHP’nin işgali altındaki bu binayı istemektedir. İstanbul’da herhangi bir netice alınmayınca, mes’ele, Ankara’ya intikâl ettirilir. 
Mes’eleye Bakanlıklar seviyesinde -1950’li yıllarda “Bakanlık” denilmez, “Vekâlet” denilirdi. Başvekâlet, Maliye Vekâleti Nâfia Vekâleti gibi. Tabiîdir ki, Başbakan, şu Bakanı, bu Bakanı da denilmez, “Başvekil, Maliye Vekili, Nâfia Vekili”, denilirdi. Bina Millî Emlak’a ait olduğuna göre, Maliye Vekili’nin mes’eleyi çözmesi beklenirdi. Fakat, Heyhât! 14 Mayıs 1950’den i’tibâren, hep iktidarda kalan, Sağ Cenah, Milliyetçi-Muhafazakâr hükûmet’lerin kronik bir hastalıkları vardı. Her seçimde Aziz Milletimizin iktidara getirdiği bu hükûmet’ler, maalesef bir türlü muktedîr olamıyorlardı. 
Halkın iktidara getirdiği ve fakat bir türlü muktedir olamayan iktidarın başlarından birisi olan, devrin Başbakanı “Kırat, Küheylan koşacak, fakat, “TAY’lar bir türlü yol vermiyorlar,” diye bu durumu çok güzel özetlemişti. Eski Başbakan’ın “TAY’lardan kasdı, elbette ki, “Danıştay, Sayıştay ve Yargıtay” gibi taylardı. 
İktidarda oldukları halde bir türlü muktedir olamayan, iktidarın Maliye Vekili, İstanbul’daki bina mes’elesini çözememişti. İktidara mensup kimi akl-ı evvel idareciler, bina mes’elesinin çözümü için bir çâre düşünmüşlerdi; “Madem ki, biz bu bina’yı CHP’den geri alamıyoruz, öyleyse bu bina’yı yıkarız, yerlebir ederiz, bize yâr olmayanı, CHP’ye de yâr ettirmeyiz.” 
Karar verilir, CHP’nin işgali altındaki bina yıkılacaktır. Yıkılacaktır da, tek başına bu bina yıkılırsa CHP ve kâhir ekseriyeti, CHP’nin güdümündeki anlı-şanlı Türk Matbuatı kıyameti koparırdı. Öyleyse, İstanbul’daki matbuat merkezi’ne geniş bir alan açılması bahane edilecek, öncelikle bu bina’nın tam kuzeyindeki cami yıkılacak ve denilecek ki, “Bizim asıl maksadımız, CHP’nin işgali altındaki bina’yı yıkmak değildir, maksadımız, buraya bir meydan açmaktır, bunun için öncelikle cami’i yıkıyoruz,” Daha önce haziresiyle arasına yol açılan, haziresi tamamen işgal edilip üzerine başka bina’lar yapılan cami, devletin iş makinaları ile yerlebir edildi. 
Devreye başta Anıtlar Kurulu olmak üzere bir takım kurullar ve kurallar girdi, CHP’nin işgali altındaki bina yıkılamadı. İyi ki, yıkılamamış, bu tarihî bina şimdilerde İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü, İdârî Hizmet Binası olarak hizmet vermektedir. Yıkılan, yerlebir edilen Cezerî Kasımpaşa Camiî’nin yeri 1984 yılına kadar kısmen park, kısmen de Millî Eğitim Müdürlüğü otoparkı olarak kullanılmıştı. 
CAMİ’İ’LERİN İHYASI: 
Vakıflar Başmüdür Vekili, Mustafa Altan Arabacıoğlu’nun ta’limatı üzerine, Vakıflar Bölge Başmüdürlüğü’nün tesbitine göre, Eminönü İlçesi’nde, Cağaloğlu Meydanı, Cezerî Kasımpaşa Camiî, Sirkeci’deki tarihî Sirkeci Garı’nın bitişiğinde, Merzifonlu, Kara Mustafa Paşa tarafından yaptırılan, “Karavezir Camiî yıkılmış, zaman içinde, hazindir, buraya “ANADOLU SAZEVİ” adında bir batakhâne yapılmıştı. İneğini, öküzünü, davarını ve tarım ürünlerini satıp, parasını cebine koyup İstanbul’a gelen, cebi şişkin, Hacıağa’lar burada söğüşlenirlerdi. 
İstanbul Fatih’de, Fevzipaşa Caddesi üzerinde, Yavuzselim’de, Altaylar Camiî zaman içinde yıkılmış, at arabası sahipleri atlarını buraya bağlar, pazar esnafı, pazar tezgah’larını buraya depo ederlermiş... 
İstanbul, Kadıköyü’nde, Bağdat Caddesi üzerinde, Şaşkınbakkal mevkiinde, Kanun-i Sultan Süleyman ile Hürrem Sultan’ın Kerime’leri MİHR-Ü MAH Sultanın inşa ettirdiği, -İstanbul’dan tenezzüh gezileri için buraya gelen’lerin namaz kılmaları için inşa ettirilen- geniş sahalı, dev bir çınar ağacı’nın gölgesinde, Ahmed Karahisârî’nin nefis hattıyla, zarif bir mihrab yapılmış, açıkhava mescidi zaman içinde tahrip edilmiş, birileri tarafından işgal edilmiş, içkili gazino haline getirilmiş, maalesef alnında “Yüzünü Mescid-i Harâm’a doğru çevir,” meâlindeki Âyet-i Kerime’nin yazılı olduğu, mermer mihrab taşı, sahne gerisinde utanç verici bir şekilde, tuvalet taşı olarak konulmuştu. 
Öncelikle, bu dört Cami’i Şerif’in ihyasına karar verildi ve ilgili bütün dinamikler harekete geçirildi. Vakıflar Bölge Başmüdürlüğü bir taraf’tan, Türkiye Diyânet Vakfı diğer taraftan, il ve ilçe belediyeleri, özellikle Eminönü Belediye Reisi Tahir Aktaş, Fatih Belediye Reisi Gündüz Yetkin, Kadıköyü Belediye Başkanı Osman Hızlan, sözkonusu cami’i’lerin ihyası için, bütün imkân’larını seferber ettiler. Öncelikle, ruhsat, mekân’ların boşaltılması, temizlenmesi ve hafriyatı olmak üzere, bilâbedel sür’atle ve kısa zamanda tamamladılar. 
Fatih’de, Altaylar Camiî için Fatih ve İstanbul halkı, Cağaloğlu, Cezerî Kasımpaşa Camiî için İstanbul halkı yanında, Türkiye Diyânet Vakfı, Sirkeci’deki, Karavezir Camiî için İstanbul halkı yanında, Sirkeci tâcirleri ve esnaf devreye sokuldu. Kadıköyü, Şaşkınbakkal Camiî için, herhangi bir arayışa ihtiyaç kalmadı, Kayserili, hayırsever bir işadamımız, “Cami için, hiç kimseden yardım talep etmeyiniz, yalnız kendiliğinden gelip yardım etmek isteyenler’den bir tuğla, bir lira da olsa onun şevkini kırmayın, kabul ediniz, anahtar teslim, cami, minare ve çevre düzenlemesi dâhil bütün masraflarını karşılarım,” dedi. 
Her dört cami’i’de bulundukları yerler, arsalar, bir cami yapımı için pek müsâit değilse de, mimar’ların üstün zekâ ve kâbiliyetleri sâyesinde, çok güzel eserler olarak ortaya çıktı. Sirkeci’deki Karavezir Camiî, mümkün olduğunca aslına uygun ve fakat modern bir şekilde, Şaşkınbakkal’daki cami ise, yüksek apartmanlar arasında “kaybolup gitmesin,” denilerek, Selçûkî bir mimârî uygulanarak, asîl ve estetik bir görünüm kazandırılarak tamamlanmıştır. 
Bu cami’i’lerin ihyasında emeği geçen, başta devrin Vakıflar İstanbul Bölge Başmüdür Vekili Mustafa Altan Arabacıoğlu’na, devrin Eminönü Belediye Reisi Tahir Aktaş’a, Fatih Belediye Reisi Gündüz Yetkin’e, Kadıköyü Belediye Reisi Osman Hızlan’a, devrin T.Diyânet Vakfı Mütevellî Hey’eti Başkanı ve Genel Müdürü’ne, Kayserili hayırperver işadamımıza, Sirkeci tüccâr ve esnafına, aziz milletimiz adına şükran borcumuz vardır. 
(Gelecek yazı, daha sonraları ihya edilen cami’ler, ihyâ ve alaka bekleyen diğer eserler.)