On sene kadar evvel Konya’dan ayrılıp bir müddet İstanbul’da ikamet edince iki şehir arasında, bilhassa hayat pahalılığı hususunda mukayese şansımız olmuştu. Tespitlerimizi o yıllarda ‘İstanbul mu yoksa Konya mı daha ucuz’ başlıklı bir makale ile dile getirince de üzerinde epey bir süre konuşulmuştu.

Konya’ya döndükten bir süre sonra gazeteci arkadaşımız Duran Çölcü ile un sanayiinde önde gelen bir dostumuzu ziyarete gitmiştik. Sohbet sırasında söz dönüp dolaşıp ‘İstanbul Konya’dan nasıl ucuz olur’ sorusuyla bizim yazımıza geldi. Anlattık;

“Pendik’ten bindiğiniz otobüsle Kartal Maltepe, Kadıköy, Üsküdar ilçelerini geride bırakıp Boğaz Köprüsünden deniz manzarası eşliğinde Avrupa yakasına geçeceksiniz. Beşiktaş, Şişli, Kâğıthane, Beyoğlu hattından bu defa Haliç Köprüsünden deryayı seyrederek Eyüp Sultan’a varacaksınız. Ve dokuz ilçelik bu seyahate 3 lira ödeyeceksiniz. Konya’da bu parayla en yakın ilçe Çumra’ya gidemezsiniz!

Elbette Konya’nın coğrafi yapısı İstanbul gibi dikey seyahatler için elverişli değildi; bunu söylediler. Bu kez Pendik çarşı merkezinde 145 metrekare dairenin 350 lira kira bedeline karşılık Konya’nın kıyı mahallesinde 90 metrekare daire kirasının 350 lira olmasını örnekleyip, “Fakat Konya’da ekmek İstanbul’a göre ucuz da; her neyse İstanbul’da ekmekler Konya’dan hem çok kaliteli hem de çok doyurucu” dedik. Anlattıklarımızı herkes gülerek dinlerken son sözlerimiz üzerine un sektöründeki dostumuz söze girip “Tabi İstanbul’da ekmek çok kaliteli olacak. Çünkü halis Konya buğdayından yapılıyor” dedi.

Mevzu bambaşka bir seyre girmek üzereydi. “Eve un lâzım olduğunda üşenmeden sizin fabrikaya geliyorum. Bize sattığınız unun buğdayı nerenin?” diye sorunca izah etti: “Konya’nın buğdayı Türkiye’de yetişen en kaliteli buğdaydır. Konya’daki bütün un fabrikaları olarak ağırlıklı olarak ihracata çalışırız. İç pazarda da İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa önceliklidir. Konya için genellikle Trakya’dan, bazen de ithalattan sağlanan buğday kullanılır”

Bu açıklama üzerine şu soru kaçınılmazdı:

“Peki, Konya piyasasına verilen buğday kaçıncı sınıf?”

El cevap:

“Ekmek için genellikle üçüncü kalite buğday kullanılır”

İstanbul’dan başka Trabzon’da, Sivas’ta, Bartın’da, Düzce’de dahi ekmeğe dair özel lezzetler olmasına karşılık Konya’da ‘buğdayın merkezine yaraşır ekmek üretilememesinin hikmetini’ böylece öğrenmiştik.

**

1989 seçimlerinde Refah Partili adaylar Konya Belediye seçimlerini kazanınca Başkanlar ‘fiyatları makul seviyede tutabilmek için’ ekmek fabrikaları kurmuş, bu girişim nedeniyle özel sektör tarafından da hayli eleştirilmişlerdi. Halk uzun yıllar belediye fırınları sayesinde ucuz ekmek yeme fırsatı bulmuşken son yıllarda belediye fırınlarının özel sektöre kiralanmasıyla bu denge unsuru ortadan kalktı.

Merhum Necmeddin Erbakan iktidarı kazandıkları günün gece yarısında ilk açıklamasını yaparken spekülatörlere dikkat çekmiş “Vatandaşa ekonomik yönden zarar verecek girişimde bulunan olursa bunun hesabını sorarız” mealinde tehditvari sayılabilecek ifadeler kullanmıştı.

Allah var; Refah-Yol Hükümeti üzerinde türlü baskılar kurulmasına rağmen, halkı ekonomik yönden sıkıntıya sürükleyecek, buhran oluşturacak girişimde bulunmak ya kimsenin aklına gelmemiş, ya da buna gerek duymamışlardı. Kim bilir belki de Erbakan’ın o gece söylediği sözler kulaklarında çınlıyor ya da alınan tedbirler sebebiyle bu yolu zorlayamıyorlardı!

Oysa AK Parti’nin başı son yıllarda ekonomik manipülasyonlarla epey derde girdi. Soğan-patates fiyatlarını makul seviyeye indirebilmek için ‘gizli depolara’ baskınlar yapıldı; yetmedi ithalat yoluna gidildi. Piyasayı kontrol edebilmek için belediyeler talimat üzerine ‘geçici önlem sayılabilecek market faaliyetlerinde’ bulunsalar da seçim telaşı bitince herkes yoluna döndü!

Sadece Konya’da değil Türkiye’nin pek çok yerinde halkın olmazsa olmaz tüketim maddesi ekmek fiyatları başını alıp yukarılara tırmanırken bu hususta tedbir üretilmemesi ciddi bir hatadır.

**

Geçen yıl Çumra’da faaliyete giren bir fırın piyasaya merkez firmalardan çok daha ucuza, 75 kuruşa ekmek arz edince şimşekleri üzerine çekmiş, açılan davalarla baş edemeyen girişimci çareyi ‘fırını satarak’ sektörden çekilmekte bulmuştu.

Konya’da ekmek 1 lira 10 kuruşa satılıyorken önceki hafta bir marketin camında “Ekmek 1 lira” yazılı bir kâğıdı fotoğraflayıp yazı konusu yapmaya karar vermemize rağmen sıcak gündem sebebiyle ertelemiştik. Geçen hafta ise ekmeğin satış fiyatı 1 lira 40 kuruş olarak ilan edildi. 

Geçenlerde bir marketin önünde vatandaşla ekmekçi arasındaki diyalog kulağımıza geldi. Vatandaş “Bu ekmek Belediye fırının mı?” diye soruyor, arabadan kasa indiren görevli ise “Belediyelerin ekmek fırını yok” diye cevap veriyordu. Oysa arabadaki yazıdan, Belediyenin özel sektöre kiraladığı fırın olduğu anlaşılıyordu.

**

Erdoğan’ın halka yönelik duyarlılığı karşısında; elektrik, su, doğalgaz faturalarındaki afaki yükselişler ve başta ekmek olmak üzere gıda ürünlerindeki anormal fiyat artışlarının oluşturduğu hayat pahalılığına yönelik serzenişlerinin Cumhurbaşkanlığı makamına arz edilmediği zehabının oluşması normaldir.

**

KORONAYA MEYDAN OKUMAK!

Sosyal ağlarda ne var ne yok diye ekranı açında bir biri ardınca vefat haberleri sıralandı. Annemi kaybettim, babam vefat etti, eniştem öldü, eşimi kurtaramadık diyenlerin sayısı hayli fazlaydı. Konya’nın Hadis Âlimlerinden Prof. Dr. Yusuf Işıcık’tan birkaç gün sonra da bu defa hocaların hocası Prof. Dr. Ali Osman Koçkuzu ebedi âleme göç etmişti. Allah rahmet eylesin.

Hasta sayısındaki anormal yükselişi ‘Test ve ilaç imkânlarının bir yıl öncesine göre çok çok artmış olmasıyla’ ilintilemek mümkündür. Ve fakat iyi tarafına rağmen bu; salgının durdurulması, kontrol altına alınmasına dair bir gelişme değildir. Bu açıdan, özellikle maske başta olmak üzere ‘sınırlı yaşam tedbirlerine’ riayet etme zorunluluğumuz ortadan kalkmış değildir. Hal böyle iken tedbirleri umursamaz tavırlar sergilemek ne cahillikle izah edilebilir ve kof kabadayılıkla! Bu umursamaz tavırlar devam ettiği müddetçe tehlikenin bertaraf edilmesi süreci de uzayacaktır.

**