SUSUZ YAZ

Abone Ol
“Susuz Yaz” için Türk edebiyatının ve sinemasının başyapıtı demek elbette yanlış olmaz. Edebiyat ve sinemanın muhteşem ve rezil birlikteliği…
Muhteşem kısmını eşeleyecek olursam, sinemaya başarıyla uyarlanan, etkili bir film... İlk gösterimi ( ilk gösteriminin neden Türkiye’de olmadığını, olamadığını rezalet kısmında açıklayacağım) Haziran 1964’te Berlin Film Festivali’nde yapıldı ve Susuz Yaz, bu festivalin büyük ödülü olan Altın Ayı’yı kazandı. Türk sinemasında bu bir ilkti! Susuz Yaz, aynı zamanda Hülya Koçyiğit’in ilk filmdir. Bu filmden sonra Hülya Koçyiğit, oyunculuk kariyerinde sağlam adımlarla ilerlemiş ve başarılı işlere adını yazdırıştır. Erol Taş da ilk başrolünü bu filmde oynamıştır. Film, gösterime girdiği yıl Meksika’daki Acapulco Film Festivali’nde Altın Maya Ödülü’nü de kazanmıştır.
Rezalet kısmına gelince… Film tamamlandıktan sonra Sansür Kurulu’na gönderilir ve gösterimine izin verilmez. Yapımcı ve yönetmen arasında anlaşmazlıklar yaşanır ve filmin yapımcısı, aynı zamanda başrolde oynayan Ulvi Doğan, arabasının bagajında filmi yurtdışına kaçırır. Almanya’da ödül alan film, Avrupa’da büyük yankı uyandırır. Türk yetkililer bunun ardından filmi Türkiye’ye getirmek için çok çaba sarf ederler ama nafile. Asıl rezalet bundan sonradır ki filme harici birçok ekleme yapılır. Yeterince pornografik bulunmayan film, daha pornografik hale getirilir, daha çok iş yapacağı gerekçesiyle. Hatta İngiltere’de konunun da dışına çıkılarak “I Had My Brother's Wife” ( Kardeşimin Karısına Sahip Oldum) adıyla gösterilir. Olayın rezilliğinin merkezi burasıdır zaten. Ortada ne eser kalmıştır ne de esere sadık kalacak insan!
Edebi açıdan öyküyü değerlendirecek olursam her şey yerli yerine oturmuş olacak. Siz de fark edeceksiniz ki asıl öz, cevher bu öyküde ve kuşkusuz Necati Cumalı’da saklıdır. 
Necati Cumalı’nın avukatlık yaptığı dönemde edindiği izlenimlerden oluşan öykü kitabı, yaşanılan döneme ve köy hayatına ayna tutmaktadır. Köy hayatı, insanların birbirleriyle ilişkileri, çatışmaları, gizli gerginlikler hatta kahramanların mimikleri bile kitaba aksetmiş durumda. Okunduğunda akıp giden ama aktığı yatağı da sağlam temellere dayanan bir eser. İyi bir gözlem yeteneğine sahip olan yazar, avukatlığın etkisiyle olsa gerek, birkaç öyküsünde kahramanların isimlerinin yanında soyadlarını da kullanmış. Bu, öyküye hafif bir tutanak havası verse de gerçekliği pekiştirmiş. Susuz Yaz’da yaz kuraklığı ve kadınsızlık ön plana çıkartılmış. Bunlara bağlı olarak da ortaya çıkan hırsın sonuçları işlenmiş. Velhasıl tadı damağınızda kalacak bir kitap.
Son olarak, küçük bir tavsiye… Eğer izleyeceğiniz bir film, kitaptan uyarlamaysa önce kitabı okuyun, anlatılanı kendi hayal dünyanızda kurun, geliştirin ve sonra filmi izleyin. Böyle yapmak size hem daha geniş düşünme fırsatı verir hem de kitabı, filmin hayalinize çektiği set olmadan okumuş olursunuz. Cumhuriyet Kitapları tarafından basılan “Susuz Yaz” sizi bekliyor, okurunu…