Bugün için yeterince farkına varılamayıp, bazı asayiş olayları, kavga-dövüş ve birkaç cinayetle uç vermeye başlayan  fakat gelecekte daha vahim hal alacak olan, “SURİYELİ SIĞINMACILAR SORUNUNA” acilen çare bulmak gerekmekte...

Göç İdaresi genel Müdürlüğünün verilerine göre Türkiye’de kayıt altına alınmış (Geçici koruma statüsünde) Suriyeli sayısı 2017 yılında 3 milyon 426 bin 786 kişiye, 2018 yılında ise 3 milyon 613 bin 961 kişiye ulaşmış...(1)

Eğer önlem alınmaz ve ülkelelerine geri gönderilmezlerse, bugün için ülkemizin %5’ine denk gelmekte olan Suriyelilerin sayısı ve toplam nüfus gelecekte şöyle olacak:

–        5 yıl sonra: Türkiye nüfusu 85 milyon 982 bin olacak. Ülkemizdeki Suriyeli sayısı 4 milyon 724 bine yükselecek. Toplam nüfus içinde Suriyeli oranı % 5,2’ye çıkacak.

–        10 yıl sonra: Nüfusumuz 91 milyon 412 bine çıkacak. Ülkemizdeki Suriyeli sayısı 6 milyon 173 bine yükselecek ve nüfusumuz içindeki oranları % 6,3’ü bulacak.

–        25 yıl sonra: Nüfusumuz 109 milyon 993 bini bulacak. Ülkemizdeki Suriyeli sayısı 13 milyon 781’e çıkacak. Suriyelinin oranı % 11 civarında olacak.

–        50 yıl sonra: Nüfusumuz 149 milyon 649 bini bulacak. Türkiye’deki Suriyeli sayısı 52 milyon 554 bin olarak hesaplandı. Türk ve Suriyeli nüfusumuz 202 milyonu aşacak. Nüfus içinde Suriyeli oranı da % 26’ya yükselecek. 

Sonuç olarak, Suriyelilerin 2011’de başlayan Türkiye’ye göçleri, “açık kapı politikası” sebebiyle  bugün 4 milyona ulaştığını ulaşmış olup, 5 yıl sonra 100 kişiden 5’i, 50 yıl sonra ise 4 kişiden biri Suriyeli olacak.

Avrupa ve Dünyadaki birçok ülkenin nüfusundan fazla olan sığınmacılar, özellikle güney illerimizde demografik yapıyı alt üst etmekte, sosyal, kültürel, siyasi, ekonomik ve kamu düzeni ve güvenliği konularında gelecek için kaygı yaratmaktadır.

Türkiye, güney komşusu Suriye’de yaşanan iç savaştan kaçan insanların, gelişmiş demokrasi, insan hakları, özgürlük  ve refah düzeyi yüksek Batı ülkelerine gidiş yolu üzerinde oluşu ve dini inanç ile sosyokültürel yakınlık nedeniyle öncelikli sığınak yeri olmuştur. Bunu anlıyoruz ama eli silah tutacak yaşta ve fiziken bir hayli güçlü görünen genç Suriyeliler plajlarda keyif çatıp, kadın ve kızları rahatsız ederken, nargile tüttürüp kahvelerde keyif sürerken, yılbaşında Taksim’de ÖSO bayrağı açıp azgınlık yaparlarken, Türkiyemin kınalı kuzuları onların huzuru, refahı ve barış için terör örgütleriyle savaşmaya gidiyorsa bu işte bir yanlışlık yokmu?

Kamuoyundan gelen itirazlar, “ensar-muhacir” kıyaslamasıyla dini kisveye büründürülerek hoşgörülmek istenmekte. Peki, o günkü muhacir sayısının 186 kişi olduğunu, hepsinin arap olduğunu, ülke demografik yapısını altüst eden 4 milyonluk Suriye’liyle kıyaslanamayacağını gözden kaçırmamak gerekmezmi!!!

İlk başlarda Suriyeli sığınmacılar için Hatay, Malatya, Adana, Gaziantep, Osmaniye, Şanlıurfa, Mardin, Kilis, Adıyaman, Kahramanmaraş şehirleri ve çevrelerinde barınma yerleri kurulmuş fakat gelenlerin anormal sayıda artması sebebiyle sığınmacıları kontrol altında tutmak mümkün olmamış, giderek tüm Türkiye sathına yayılmışlardır. Hatta, Kilis gibi  bazı yerleşim merkezlerinde sığınmacıların sayısı yerli halktan fazla olmuştur. Gelenlerin sayısı kadar, yazılanlara göre Türkiye’de doğan 380 bin çocuk da ayrı bir problem... Bu konu daha çok su kaldırır... İktidar ve muhalefet tüm siyasiler, bürokrasi, aydınlar, medya ve kanaat önderleri, acilen Suriyeli misafirlerin ülkelerine gönderilmesi için her türlü önlemi alıp, bunu bir an evvel gerçekleştirmelidirler. Konuyu geçmişte yaşadığımız göçlere benzetip sulandırmaya gerek yok. Ülkemizin varlığını, birlik ve bütünlüğünü tehdit eden çok ciddi bir beka sorunu vardır...

Süheyl ÇOBANOĞLU

RUBASAM Bşk.V.

 

K A Y N A K ........:

(1)    Saygı ÖZTÜRK... Sözcü Gazetesi (01.01.2019)