Akdeniz’de ölen 5 bin, karşıya geçen 700 bin insana rağmen Türkiye, yaklaşık 3 milyon Suriyeli mülteci ile dünyanın en büyük mülteci nüfusuna sahip ülkesi haline gelirken, 5 yıl önce başlayan savaştan kaçıp Türkiye'ye sığınan Suriyelilere vatandaşlık verilmesi konusu toplumda ciddi bir tepki yarattı.

Metropoll anketine göre AKP seçmeninin %78’i, CHP seçmeninin %97’si, MHP seçmeninin %94’ü, HDP eçmeninin %69’u Suriyelilere vatandaşlık verilmesine  HAYIR diyormuş.

Hükümetin düşüncesine göre 2011’de Türkiye’ye giriş yapan Suriyeliler Türk vatandaşlığına başvurma hakkına sahip olacak. Yeni potansiyel seçmen kitlesinin Türk siyasetine ve demografik yapıya yansımaları ise tartışma konusu. Türkiye’de yaşayan ve sayıları 2 milyon 720 bin olarak açıklanan Suriyeli mülteciye, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı 170 bin Irak’lı mültecinin ilavesiyle sayı, 2 milyon 890 bine yükseliyor. Ayrıca Türkiye’de günde 125 Suriyeli çocuk doğduğu ve sayılarının 152 bine ulaştığı belirtiliyor.(1)

Demografik yapıyı da kültürel yapıyı da derinden etkileyecek olan Suriyelilerin vatandaşlığa kabulü ile seçmen dengeleri de değişecek. 2019'daki üç seçime milyonu aşkın mültecinin, yeni seçmen olarak katılımı söz konusu... Bu yıl olası bir erken seçim ya da referandum durumunda, 29 Nisan 2011’den sonra giriş yapmış olanların vatandaşlığa kabulü halinde, asgari 400-500 bin, yeni “mülteci seçmen” oy kullanabilecek” görüşünü dile getiriliyor.(2)

Suriyelilelerin, yaşam tarzı, kültür, dil vb. konularda, daha kolay uyum sağlayabilecekleri için ağırlıkla Doğu-Güneydoğu illerinde yerleştirilmeleri öngörülüyor. Bölgedeki demografik yapıyı doğrudan etkileyecek  Suriyeli ve Iraklı, Arap mültecilerin ilerde farklı sorunlara sebep olabilecğini düşünmek lazım. Dilleri, alfabeleri, farklı gelenek ve görenekleriyle uyum sorunları yaşanacaktır. Gelen Suriyelilerin geçici haklara sahip olmasını sağlayan "misafir" statüsünden başka bir yasal konumlarının olmaması ise sağlıktan, istihdama, barınmadan, beslenmeye kadar pek çok insani sorunu ortaya çıkardı.(3) 

Savaş ne zaman biterse bitsin memleketlerindeki istikrarsızlığın kalıcı olarak devam edeceği varsayımıyla mültecilerin büyük bir çoğunluğunun geri dönmeyeceği değerlendirildiğinden bu insanlar için kendi ayakları üzerinde durabilecekleri bir mekanizma geliştirilmesi lazım.

Bazı insanlar, Suriyelilerin ülkeleri için savaşmadıklarını, Türkiye'nin sınırlarının ise savaşılarak çizildiğini söyleyerek bu iki durum arasında bir kıyaslama yapıyor ve ülkeleri var gidip savaşsınlar diyorlar. Kendi ülkemizde üniversitelere giremeyen veya üniversiteyi bitirip te işsiz olan binlerce insanımız varken Suriyelilere bu imkanların verilmesi haliyle herkesi rahatsız ediyor.

Çünkü gün geçtikçe kalıcı olmaya başlayan bu kadar çok insanı topluma entegre etmek zor ve uzun bir süreç olacak. Çocukların eğitim, büyüklerin sağlık, sosyal güvenlik ve iş sorunları çok cidi bir handikap. Yaşam koşulları zorluklar içinde... Kayıt dışı istihdam yaygın olduğu için emekleri de sömürülüyor. Aşırı derecede yüksek sayıda olan mülteciler, ilerki yıllarda  “Suriyeli düşmanlığı”na sebep olarak kamplaşmalar yaratabilir.  

En doğru çözüm bir an evvel Suriye’deki iç savaşın bitirilip, kamu düzeninin  tesisi, siyasi ve ekonomik istikrarın sağlanarak herkesin evine dönebilmesidir.

Süheyl ÇOBANOĞLU

RUBASAM Bşk.V.

 

K A Y N A K ......................:

(1)    http://www.aktifhaber.com/turkiyedeki-suriyelilere-vatandaslik

(2)    http://www.hurriyet.com.tr/turkiyenin-yeni-secmenleri

(3)    http://www.bbc.com/turkce/haberler