Suriye’de neler olacak sorusunun yanıtını, Beyaz Saray ile Pentagon şahinleri arasında yaşanmakta olan savaşın galibi verecek.

Pentagon şahinleri, II. Dünya Savaşı sonrasında Yalta Anlaşması’yla kurulan düzenin yerini alacak yeni bir dünya düzeni oluşturmaya çalışıyorlar. 

Her fırsatta Türkiye’ye gülücükler göndermeyi ihmal etmeyen Trump, siyasi hayatını sürdürebilmek için Rortschild Ailesi’nin desteğini kaybetmemeyi, bunun için de İsrail’e hizmet ettikleri oranda sevap kazanacaklarına inanmış olan Evanjelikler çizgisinde yürümeyi tercih ediyor. 

Görüldüğü gibi, ABD iç savaşında hangi taraf üstün gelirse gelsin, Türkiye açısından sevindirici, rahatlatıcı bir sonuç çıkmayacak. Hesabımızı bu olası sonuçlara göre yapmamız gerekiyor. 

Suriye’de iç savaşı noktalayarak siyasi süreci başlatmayı hedefleyen Anayasa Komitesi, Ekim ayı sonunda Cenevre’de toplanacak. Komite Konseyi, rejimi, muhalefeti ve sivil toplum kuruluşlarını eşit sayıda temsil eden 150 kişiden oluşuyor. Siyasi sürecin hayırlı olmasını ve Komite Konseyi’nden, Irak Anayasası gibi, ülkenin parçalanmasını kalıcı hale getirecek bir tasarı çıkmamasını diliyoruz. 

Eylül bitti; ABD, daha doğrusu Pentagon, Suriye’nin kuzey bölgesinde, “Fırat’ın doğusundan Irak sınırına uzanan 30-35 kilometre genişliğinde bir ‘güvenli bölge’ oluşturma ve giderek büyüyen bir sorun haline gelen Suriyeli sığınmacıları buraya taşıma” önerimize henüz net bir yanıt vermedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM kürsüsünde yaptığı konuşmada vurgulamıştı;  ABD, Eylül sonuna kadar, önerdiğimiz ebat ve vasıflarda bir güvenli bölge oluşturulması konusunda adım atmazsa, kararlıyız, harekete geçeceğiz. 

Türkiye-ABD ilişkilerinde yeni ve gerilimli bir süreç başlıyor. 

Okyanus ötesinden yansıyan haberlerden de anlaşılıyor ki, Beyaz Saray ile Pentagon arasındaki savaş derinleşerek sürüyor. Pentagon, bir CIA ajanının itirafına dayanarak Başkan Trump’ın görevden azli sürecini başlatmak üzere harekete geçti. Derin devlet yanlısı bazı zengin ailelerinin maddi desteğini de arkasına alan Pentagon bununla da yetinmedi, dünyanın çeşitli bölgelerinde yaptığı operasyonlarla ABD dış politikasının belirleyici gücü olarak hareket ediyor. Trump da, Pentagon’un kendisini siyaset sahnesinin dışına savurmayı hedefleyen ataklarını boşa çıkaracak hamleler yapıyor. 

Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’a diplomasi sihirbazı Henry Kissinger varisi gözüyle bakılıyordu. Trump, pekçok konuda anlaşamadığı Pentagon şahini Bolton’ı emekli edince, Pentagon ABD’nin eski Dışişleri Bakanı G. Rice ile Dışişleri Bakan Yardımcısı Richard Armitage’yi alana sürdü.  

ABD, 2003’teki İkiz Kuleler şoku sonrasında koltuğunun altında BOP planıyla  Ortadoğu’ya çökmeden önce, “mıntıka temizliğini” G. Rice ve Richard Armitage eliyle yapmış, estirilecek Arap Baharı rüzgarları için uygun ortam hazırlanmıştı. Obama döneminde pusuya çekilen bu ikili, Pentagon’un yönlendirmesiyle yeniden alana indiler. 

Bölgemiz, estirilecek yeni Arap Baharı rüzgarlarıyla, ABD derin devletinin hedefleri doğrultusunda yeniden şekillendirilecek. 2003 yılında, ABD Dışişleri Bakanı olarak, “Bölgede 22 ülkenin sınırları değişecek” müjdesi veren Rice, başlattığı operasyonu tamamlamak üzere Richard Armitage ile birlikte yeniden sahnede. Kobani operasyonunun mimarı olarak da tanınan Armitage’ın, Türkiye’yi yeniden ABD yörüngesine oturtacak çalışmalar yapacağı konuşuluyor. 

Bölgeyi çokiyi tanıyan Rice-Armitage ikilisinin  atacağı adımları dikkatle izlemek gerekiyor. Başlıca hedefi Yeni İpek Yolu’nun önünü kesmek olan Pentagon’un bundan böyle dünyanın hangi bölgesine odaklanacağını ya da hangi bölgesinde operasyon yapacağını bu iki Pentagon şahinini izleyerek öğrenebileceğiz. 

Rice, Trump’ın aksine, Amerika’nın Suriye’deki  askeri varlığını artırmasını istiyor. Rice’ın, “ABD’ye yeniden asker tabutları gitmeye başlarsa kamuoyuna ne deriz” gibi bir kaygısı yok. Çünkü Balckater’ın (ACADEMİ), ABD ordusu için paralı asker devşirirken kimsesizleri, uyuşturucu bağımlılarını özellikle tercih ettiğini biliyor. 

ABD’nin “Küresel Lider” sıfatını koruyabilmek için, “Demokrasi götürüyorum” kandırmacasıyla işgal ettiği ülkelerde DEAŞ gibi kurgu terör örgütleri eliyle katledilen, göçe zorlanan, denizlerde boğulan insanların hesabını soran olmadığı için, Rice’ın ya da Armitage’ın Ortadoğu’da oluşturacakları tsunamilerin boyutu tahmin edilemiyor. 

Armitage da, Rice da Ortadoğu sorunlarının çözümü konusunda kilit ülkenin Türkiye olduğunu biliyor. Bu iki Pentagon şahininin Türkiye’yi hedef alacakları bir sır değil. Anlaşılan o ki, iki stratejik ortak ilişkilerinde yeni gerginlikler yaşanacak. Türkiye-ABD ilişkilerinin bu noktaya gelmesinin başlıca nedeni, bölgesel konularda, özellikle de Suriye’nin geleceği konusunda çıkar çatışması yaşamalarıdır. 

TRUMP TÜRKİYE’DEN YANA GÖRÜNÜYOR, AMA..

Beya Saray, yani Trump farklı bakıyor olsa da, iki Amerika’nın da Suriye’nin geleceğine ilişkin planlarında Türkiye’nin kaygılarını giderecek bir madde yok. Beyaz Saray ilerde, Golon Tepeleri gibi, İsrail’e peşkeş çekebileceği kılçıkları ayıklanmış, zengin petrol rezervleri ve tarım arazileri olan bir parsel oluşturmayı düşlerken, ABD derin devleti Pentagon da, Ortadoğu’da uzun soluklu kalabileceği uydu bir devlet kurma telaşında. Üzerinde “ABD Doları” yazan boyalı kağıtlarla kandırdığı insanları, “Büyük Kürdistan” masalları anlatarak, hedefleri doğrultusunda kullanıyor. Türkiye ile göstermelik ortak devriye uçuşları yaparken, Suriye’nin kuzey bölgelerinde drone üretecek fabrikalar için TIR’lar dolusu malzeme taşımakta bir sakınca görmüyor. 

Rothschild Ailesi’nin operasyonel gücü Trump’ın damadı Kushner, Filistin sorununu Filistin’i tarihten silerek, İsrail haritası içinde eriterek çözümlemeyi hedefleyen planı “Yüzyılın Projesi” olarak sunuyor. Yüzyılı Projesi, Türkiye’nin evet diyebileceği, destek verebileceği bir belge değildir. Cumhurbaşkanı Erdoğan da, bu projenin Ortadoğu’yu parçalamayı hedefleyen bir proje olduğunu açık açık söylemişti. Türkiye’nin, bir milli dava gibi savunduğu “Filistin’e bağımsızlık” hedefi ile çelişen Yüzyılın Projesi gibi plana sıcak bakması mümkün müdür? 

Görüldüğü gibi, Hem Beyaz Saray hem de Pentagon ile olan ilişkilerimizde ortaya çıkan uyuşmazlıklar listesi gözönüne alındığında, bunca sorun yaşayan iki ülkeyi “stratejik ortak” olarak tanımlamak mümkün değildir. 

SURİYE’DE NELER OLACAK?

Suriye’de neler olacak sorusunun yanıtını, Beyaz Saray ile Pentagon şahinleri arasında yaşanmakta olan savaşın galibi verecek.

Pentagon şahinleri, II. Dünya Savaşı sonrasında Yalta Anlaşması’yla kurulan düzenin yerini alacak yeni bir dünya düzeni oluşturmayı hedefliyorlar. Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında kazandığı “Küresel Lider” sıfatını sürdürmekte kararlı olan derin ABD, dünyanın enerji kaynaklarını bütünüyle kontrolü altına alarak, Çin’in yeni bir küresel lider olarak yükselmesini sağlayacak Yeni İpek Yolu’nun önünü kesmeye çalışıyor. 

Her fırsatta Türkiye’ye gülücükler göndermeyi ihmal etmeyen Trump, siyasi hayatını sürdürebilmek için Rortschild Ailesi’nin desteğini kaybetmemeyi, bunun için de İsrail’e hizmet ettikleri oranda sevap kazanacaklarına inanmış olan Evanjelikler çizgisinde yürümeyi tercih ediyor. 

Görüldüğü gibi, ABD iç savaşında hangi taraf üstün gelirse gelsin, Türkiye açısından sevindirici, rahatlatıcı bir sonuç çıkmayacak. Hesabımızı bu olası sonuçlara göre yapmamız gerekiyor. Yani, “Hazır ol cenge, eğer istiyorsan sulh-u salah”