Rusya Devlet başkanı Putin ile Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Şoçi zirvesinden sonra Şam yönetimi ile görüşme yönünde adımlar atılıyor. Çok geç kalınmış bir adım olsa da bunu tartışmak yerine artık bu adımı desteklememiz gerekiyor.

Batının büyük projesi sözde Arap Baharı ile başlayan Ortadoğu'daki karmaşa sonucunda Türkiye hali hazırda dünyada en fazla göçmene ev sahipliği yapmış ülke konumuna geldi. Her şeyden önce ülkemizin bu göç yığınından kurtulması ivedilikle gerekmektedir. Daha çok ekonomik ve ideoloji farklılık sebebiyle Türkiye'ye gelmiş , geçici koruma statüsü adı altında yaşayan muhalif Suriyelilerin bu uzlaşma mesajına tepki göstermesi Türkiye'nin geleceği açısından büyük önem arz eden Suriye politikasından vazgeçirmemelidir.

Şam Yönetimiyle görüşme adımı ile Türkiye'nin destek verdiği muhalif güçlerin batı güdümlü provokasyonla bayrağımızı yakma girişimlerinde bulunma hadsizliğini göstermeleri bu adımdan ne kadar rahatsız olduklarının göstergesidir.Ancak hangi grup rahatsız olursa olsun Türk halkının yıllardır göçmenler ve sınır güvenliği konusundaki rahatsızlığının önüne geçemez. Bu sebeple Türkiye umuyorum ki bu yersiz tepkileri geride bırakarak Şam yönetimiyle Rusya'nın da masada olduğu bir platformda Adana Mutabakatına bağlı olarak sorunu çözmeye başlayacaktır.

Türkiye ve Suriye ilişkilerinin düzeltilmesinde kilit nokta:' Adana Mutakabatı'

Türkiye ile Suriye arasında 1998'de imzalanan ve terörle mücadelede işbirliği öngören Adana Mutabakatı Suriye ile atılması beklenen adımlar ile yeniden gündemde. Anlaşma Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, terör örgütü PKK’ya yönelik sınır ötesi operasyon yapmasına olanak sağlıyor.

1998 yılının ortalarında Türkiye, Suriye'yi PKK’yı desteklemekle suçlamış ve Milli Güvenlik Toplantısı’nın ardından askeri müdahale etmekle tehdit etmişti. Ardından Mısır Lideri Hüsnü Mübarek tarafları uzlaşmaya ikna etti ve bunun sonucunda 20 Ekim 1998'de Ankara ile Şam arasında Adana Mutabakatı imzalandı.

Her iki devlet de başta PKK olmak üzere kendilerini tehdit eden terör örgütlerine karşı önlemler alacak ve onların kendi toprağındaki tüm faaliyetlerine engel olacaktı. En önemlisi ise; PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Suriye’de ikamet etmesine ya da ülkeye giriş yapmasına izin verilmeyecekti.

Yine Suriye, PKK’nın propaganda aktivitelerine müsaade etmeyecek ve yurtdışındaki PKK unsurlarının Suriye'ye girişine de izin vermeyecekti.

Böylelikle PKK mensubu birçok hain tutuklanarak yargıya sevk edildi ve isim listeleri Türk tarafına teslim edildi. Suriye anlaşma uyarınca, PKK’yı terör örgütü olarak tasnif ederek tüm faaliyetlerini yasakladı.

Ayrıca mutabakatta, Suriye’nin anlaşmadaki yükümlülükleri ihmal etmesi ve gerekli önlemleri almaması durumunda, Türkiye’nin Suriye topraklarında 5 kilometre derinliğinde operasyon yapma hakkının doğduğu da belirtilmekteydi.

Mutakabat yeniden güncellenerek masaya yatırılırsa;

-Şam yönetiminin, 1939'da Türkiye’ye dahil olan İskenderun (Hatay) üzerindeki hak iddialarından feragat etmesi anlamına gelir.
-Abdullah Öcalan liderliğindeki PKK’nın Suriye tarafından terör örgütü olarak kabul edilmesiyle sonuçlanır. Sadece PKK değil ayrıca uzantıları terör grupları da 'terör örgütü' olarak değerlendirilir.