SÜLEYMAN EFENDİ HAZRET’LERİ!...

Abone Ol

HAKKINDAKİ YALAN, İFTİRA VE BUHTANLARA CEVAPLAR!... (15)

Parlatılması, yaldızlanması için, başta Süleyman Efendi Hazret’leri olmak üzere, aslı astarı olmayan ve asla, hakikatleri aksettirmeyen, yalan, yanlış, iftira, buhtan üretilen, hikayeler uydurulan, bu uğurda, Efkâr-ı umûmiye tarafından yakînen bilinen ve sevilen zevatı, kendisine eklemlediği, Mehmed Hilmi Öğütçü, (Gönenli Mehmed Efendi kimdir?)

Balıkesir-Gönen doğumlu olan Mehmed Hilmi Öğütçü, Kırım kökenli, “Selamet oğulları” diye şöhrete ulaşmış bir aile’den, Osman Efendi ile Fatma Hanım’ın oğlu olarak, Miladi, 1903 yılında Gönen’de doğdu. Gönen’li Mehmed Efendi, aslen, Kırım Tatarlarındandır.

Sevgili Peygamber’imiz, salla’llâhu aleyhi ve sellem Efendimiz: “Ölü’lerinizi hayırla yad ediniz,” Hadisi Şerif fahvasınca, Merhum Gönenli Mehmed Efendi’nin ruhunu, muazzeb kılmadan, kendisini sevenleri, talebesini, himayesine mazhar olanları da üzmeden, mübalağalardan, (abartmalardan) arındırarak, gerçek kimliğini ortaya koymaya çalışacağız.

Gönen’li Mehmed Efendi, ilk tahsilini Gönen’de, Gönen Merkez Camii İmam-Hatibi Abdullah Efendi’den, (Abdullah Karatoprak) yüzünden Kur’ân okumayı öğrenerek ve hıfzını tamamlayarak yaptı.

1916 yılında henüz, 13 yaşında iken, hocası, Abdullah Karatoprak’ın oğlu olan, İstanbul Fatih Camii müderrislerinden, İsmail Hakkı Karatoprak’ın himayesinde, ta’lim ve tashih-i hurûf dersleri almak üzere, İstanbul’a gelmiştir. 1918 yılında, Dâru’L-hilâfeti’L-Âliye medrese’lerinin ilk mertebesi, “İbtidâ-i Hariç,” Medresesinin, Mederesetü’L-Eimme ve’L-Hutaba bölümüne kaydını yaptırır. Fakat, hocası ve hamisi, İsmail Hakkı Efendi’nin Gönen’e müftü olarak ta’yin edilmesi üzerine hocasıyla birlikte medrese tahsilini yarım bırakarak, o da Gönen’e döndü, Gönen Çarşı Camii İmam-Hatipliğine ta’yin edildi.

Gönen’li, yarım bıraktığı medrese tahsiline devam etmek üzere, 1922 yılında tekrar İstanbul’a gönderilir. Ne var ki, daha önce kaydını yaptırdığı iki bölümlü 5 yıl müddetli “Medresetü’L-İrşad kapanmış, başka isimler altında tedrisata devam etmekte imiş...

Bu arada, Fatih müderrislerinden, Serezli Ahmed Şükrü Efendi’nin, Fatih ve Şehzade Mehmed Camii’lerinde vermiş olduğu İlm-i Kırâat derslerine devam eder. Serezli Ahmed Şükrü Efendi’den Mısır Tarıkı’na bağlı, “Şeyh Abdullah Mesleki.” Üzere; “Seb’a,” “Aşere,” ve “Takrib,” seviyesinde ilm-i kırâat ve 1925 yılında, Fatih Camii’nde tertip edilen Kırât Cemiyetinden sonra, Üstazı, Serezli Ahmed Şükrü Efendi’den “Kırâat Bilimleri İcâzetnâmesi” almıştır. Gönenli’nin tahsil hayatı boyunca aldığı tek icâzetnâme işte bu Kırâat Bilimleri icâzetnâme’sidir.

03 Mart 1924 tarihinde bütün medreseler kapatıldığı halde, İbtida-Hariç Medresesi ki, bu medrese’nin müderrisleri arasında Süleyman Efendi Hazretleri de vardır, müfredatı, ba’zı kadroları ve ismi değiştirilerek muhafaza edilmişti. Adı, önce, “Medresetü’L-Eimme ve’L-Hutabâ,” idi. Harf İnkilabından sonra, “İMAM-Hatip Mektebi,” olarak değiştirilmiştir.

1924 yılından i’tibaren, dört yıl eğitim ve öğrenim müddetli bu İmam-Hatip Mektep’leri, ilk ve son me’zunlarını 1927-1928 eğitim ve öğretim yılında vermiştir. Yatay geçişle İstanbul İmam-Hatip Mektebinin son sınıflarına kaydolan Gönen’li Mehmed Efendi de 1927-1928 Eğitim ve öğrenim yılında, me’zun olmuştur. Yani, Gönen’li Mehmed Efendi, Mehmed Hilmi Öğütçü, sadece bir İmam-Hatip Okulu Me’zunudur.

Gönen’li, İstanbul’da, Fatih civarındaki ba’zı küçük cami ve mescid’lerde imam-hatiplik ve Fahrî Kur’ân Kursu muallimliği yaptıktan sonra, 02  Aralık 1954 tarihinde Sultanahmed Camii ikinci imamlığı’na, Hacı Hasan Camii’nden naklen ta’yin edilmiştir. Gönen’li, 1954 yılından, emekliye ayrıldığı 1982 yılına kadar aralıksız 28 yıl Sultanahmed’de imam-hatip olarak vazife yapmıştır.

GÖNEN’Lİ HAKKINDA UMUMÎ BİR DEĞERLENDİRME:

Gönen’li Mehmed Efendi, kendisini parlatmak, yaldızlamak için Gönenli’ye eklemlediği, zevattan ki, Süleyman Hilmi Tunahan Efendi Hazret’lerinden 15, Said Nursi (Kürdî)’den 27, Ahıskalı Ali Haydar Efendi’den 16, Ömer Nasuhi Bilmen Efendi Hazret’lerinden 20, Konyalı Veyiszade Mustafa Efendi’den 14, Mahir İz’den ise 8 yaş daha küçüktür. Yani, kendisine eklemlenen zevata göre, Molla Mehmed’dir, çömez’dir. Kendisi, yukarıda ifade edildiği gibi, formel bir eğitim almadığı gibi, kimse’ye de formel bir eğitim vermemiştir-verememiştir.

Gönen’li, müderris, müftü, vaiz, selis (akıcı) Türkçe konuşan bir hatip değildi. İstanbul varoş’larında, kenar mahalle camii’lerinde, kadınlara va’az eder, va’az ve nasihate aşr-ı Şerif okuyarak başlar, bir İlahî ve Kaside okur, çok kısa bir yardım konuşması ile va’az ve nasihatını tamamlardı.

Gönen’den Konya’ya sürgün edildiği, 1943 yılında, Said Nursî (Kürdî’)’nin mevkuf bulunduğu  Denizli Hapishanesine tıkıldığı, doğru değildir, bir şehir efsanesinden ibarettir.

“Gönen’li Hoca Efendi’nin yeterli tecrübe ve deneyimleri yaşadıktan sonra hizmette devamlılığı sağlamak için devlet ile takışmamayı ve halk ile de kapışmamayı düstur olarak benimsediği görülecektir ki, “Edebüd-Dünya ve’d-Din,” isimli eserde beyan edildiği üzere; buna: “İdârâ-Müdârâ,” prensibi denilmektedir. “Rejim’e sadık, Rejimle bir derdi ve kavgası bulunmayan birisi, niçin sürgün edilsin, niçin hapislere tıkansın!...”

Acîb ve garîb olan, Konya, hiçbir tarih’te sürgün yeri olmamıştır. Ne Konya Gönen’liyi tanır, ne de Gönen’li Konya’yı tanır.

Bir mescid’den bir başka mescid’e naklinin  tarih ve numarasını veren, müfterî, muharrir, her nedense, Gönen’li 1943 yılında hangi isnad ile tevkîf edilmiş, isnad edilen suç İstanbul’da işlendiği iddia edilmiş ise niçin Denizli hapishanesine gönderilmiştir? Niçin, C.savcılığı hazırlık numarası, mahkeme’nin esas ve karar numaraları verilmiyor-verilemiyor?

Gönen’li kendisinden başka herkesi kıskanan hasûd birisiydi.

Sultanahmed Camii’ndeki imam odası, tavana kadar Sultanhamamı, tüccarı ve esnafından topladığı giyim-kuşam ve ayakkabıyla dolu olurdu. Hafta’nın bir günü, hiçbir Kur’ân Kursunda veya herhangi bir imam-hatip okulunda talebe olmayan, Tahtakale ve Sultanhamamı’nda seyyar satıcılık yapan genç’ler sıraya girerler, Gönen’li onlara sorar, hangi Kur’ân Kursun’dansın? Üçbaş medresesinden, “Al bakalım, Edirnekapısı’ndanım, al bakalım, hiç tahkik etmez, hatta,yüzlerine bile bakmaz, her isteyene istediğini verirdi.