KUR’ÂN-I KERİM’İN CEM’ VE TERTİBİ:
Kur’ân-ı Azîm, üç kere cem’ edilmiştir. Nitekim muhaddislerden Hakim’in “Müstedrek” ünvanlı eserinde deniliyor ki: “Kur’ân üç kere cem’ olunmuştur; birincisi, Peygamber’imiz salla’llahu aleyhi ve sellem Efendimiz zamanında Asr-ı Saâdet’de, ikincisi Hazreti Ebu Bekr es-Sıddîk radiya’llahu anh’in hilafeti zamanında, üçüncü cem Hazreti Osman radiya’llahu anh Efendimizin hilafeti zamanında sûre’lerin tertibi şeklinde olmuştur.
Birinci Devre: Resûl-i Ekrem salla’llahu aleyhi ve sellem Efendimiz, Kur’ân-ı Kerim’in âyetleri, sûre’leri nazil oldukça, hemen vahiy kâtib’lerine yazdırırdı. Beher âyetin hangi ayetlerin yanına, hangi sûre’ye yazılacağını da Cibril-i Emin’in ta’limleri veçhile emrederdi. Nitekim Hâkim; vahiy kâtiblerinden olan Zyd İbn-i Sâbit radiya’llahu anh’den şöyle rivayet etmiştir: “Biz, Resûlullah’ın yanında, (huzurunda) Kur’ân-ı Kerimi ince deriler üzerinde te’lif ediyorduk,” demiştir.
Kur’ân âyet’lerinin şimdiki tertip üzere yazılmış bulunması bir emr-i tevkîfîdir, yani bu tertip indî, içtihâdî bir surette olmayıp, mahza Hazreti Peygamber’in emir ve işaretlerine müstenit’dir. Bu hususta İcmâ-ı Ümmet vardır.
Âyet’lerin tertibinde pek mühim bir irtibat ve insicam vardır ki; bunu Kur’ânî ilimlerde mütebahhir olanlar, (derin ilim sahibleri) pekâlâ, takdir ederler.
Kur’ân’ın sûre’leri de Resûl-İ Ekrem’in zamanında tamamen şimdiki tertib dairesinde âyetleri muhttevî ve müstekîl bir halde bulunuyordu. Ancak bu sûre’ler sırasıyla yazılarak bir cild içinde toplanılmamıştı. Bu da pek zarûrî idi. Çünkü Kur’ân-ı Kerim’in umûmî hey’eti henüz te’ayyün etmemişti. Vahy-i İlâhî tevarüd ediyor, (gelmeye devam ediyor) ba’zı nesihler vuku’a geliyordu.-Ba’zı âyetlerin yalnız ma’nası ve hükmü ba’zı âyet’lerin de hem ma’nası-hükmü, hem de nazmı-lafzı nesh’ediliyordu.- Bununla beraber Kur’ân’ın bütün âyetleri, sûre’leri pek çok zevât tarafından tamamen ezberlenmişti. Şöyle ki: Âyetler, sûre’ler nâzil oldukça Resul-i Ekrem’den başka Ashab-ı Kiram’dan pek çokları da bunları pek büyük tehâlükle ezberliyorlardı. Haz.Ebû-Bekir, Ömer, Osman, Ali, Übeyy İbn-i Ka’b, Zeyd İbn-i Sâbit, İbn-i Mes’ud, Ebu’d-Derda’, Talha, Sa’d, Huzeyfe, Salim, Muaz İbn-i Cebel, Ebû Hüreyre, Ebû Eyyûbi’l-Ensârî, Ebû-Mûse’L-Eş’arî “radiya’llahu anhüm” bu cümledendir...
Bütün mü’minlerin annelerinden, “Ümmühâtü’l-Mü’minin’den” Haz.Âişe ile Haz.Hafsa ve Haz.Ümmü-Seleme de bunlardandır.
Hatta, Ashab-ı Kiram’dan pek çokları ezberlemiş oldukları Kur’ân-ı Kerim’i Resûl-i Ekrem’in huzurunda okurlardı. Resûl-i Zişan Efendimiz de ezberinde bulunan bütün Kur’ân âyetlerini Übeyy İbn- Ka’b’e ezber olarak okur, dinletirdi. Bundan başka her sene Ramazan-ı Şerif’de o zamana kadar nâzil olmuş olan Kur’ân âyetlerini Cibril-i Emin’e bir kerre tilavet eder, hafızasındaki mükemmeliyet bu vesiyle ile de bir kat daha rasânet (kuvvet) kesbetmiş olurdu. Âhiret âlemine teşrifine tekaddüm eden son Ramazan-ı Şeref’de ise iki def’a tilavet etmişti ki, buna “Arza-i Ahîre” denir. Her yıl, Ramazan ayında, Kur’ân-ı Kerim mukabelesi, Sünnet-i Hüda’dandır. Şehir’lerin kasaba ve köylerin, hiç değilse bir camii’nde, Ramazan ayında mukabele okunmaz ise, o şehir, belde, kasaba ve köy bela’ya düçâr olur.
Velhasıl, daha zaman-ı nebevî’de, Asr-ı Saâdet’de Kur’ân-ı Kerim’in bütün ayetleri, sûre’leri pek çok zevât tarafından ezberlenmiş veya yazılmış bulunuyordu. Bu Kur’ân-ı Azîm’in ilk cem’ demektir. Şu husus da iyi bilinmelidir ki, Arab’ların, husûsiyle Asr-ı Saâdet’de ve onu ta’kip eden asırlarda yetişmiş pek çok İslâm faziletlilerinin hafızalarındaki hâriku’lâdelik meşhurdur. Bir Arab, yüzlerce şairin bütün manzumelerini ezber olarak inşâd eder, bunların bir harfini bile hâfızasından kaçırmazdı. Hele nice İlm-i Hadis alimleri vardı ki, binlerce hadis-i Şerife’yi bütün râvîleri ve senedleriyle ezber olarak nakil ve tedris eder dururlardı. Bâhusûs, fakîh ve muhaddislerden olan Şa’bî hiç yazmaksızın binlerce hadis ezberlemiş her işittiği hadis-i Şerif’i tekrar edilmesine hâcet görmeksizin derhal ezber edip bir daha unutmamıştır. Şiir’de o kadar mahfûzatı vardı ki, hiç bir beyti tekrar etmeksizin bir ay şiir inşâd edebileceğini söylerdi.
Tâbi’î’nden Zührî, Kur’ân-ı Kerim’i sekiz günde ezberlemişti, ezberlediği hadislerden, elde ettiği ilimlerden hiç birini unutmadığını iddia ederdi.
Muhaddislerden Ebû Zer’a da yüzbin hadis-i Şerif’i “İhlas Sûre’sini” ezber bilir gibi bilirim, üçyüzbin hadis de müzakere sûretiyle söyleyebilirim,” derdi.Bütün bunlar eserleriyle sâbit birer hakîkattir.
Böylece, büyük bir ist’dada malik olan ve yeni nâil oldukları husûsî bir dinin şevkîyle yürekleri çarpıp duran Ashab-ı Kiram’ın Kur’ân-ı Kerim’i derhal ezberleyebilecekleri şüphesiz idi.
Filhakîka, daha İslâmiyyetin başlangıcında yüzlerce Kur’ân  hafızı yetişmiştir ki, bunlara o zaman “Kurrâ” denilirdi. Bi’rimaûne vak’a’sında yetmiş kadar Kurrâ’nın şehid edildiği ma’lûmdur,
 

Bİ’RİMAÛNE  VAK’ASI NEDİR?
Hicreti Nebeviyye’nin dördüncü yılı başlarında, Âmir bin Sa’sa kabilesinin reisine kabilesinin reisine götürmekle vazifelendirildi.Kabilesi reisi, Ebû Berâ Âmir bin Mâlik Medine’ye gelerek Haz.Peygamber’i ziyaret etti, İslâmiyet hakkında bilgi aldı. Kendisi müslüman olmamakla birlikte Haz.Peygamber’den kabilesine İslâm’ı anlatacak ba’zı zevatı göndermesini rica etti. Haz.Peygamber’in gönderilecek da’vetçilerin herhangi bir tehlike ile karşılaşmalarından endişe duyduğunu ifade etmesi üzerine, Ebû Berâ onların emniyetini garanti etti. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem bir müddet sonra, ekserisi ensara mensup, İslâmiyet’i ve Kur’ân’ı iyi bilen ve ehl-i Suffe’den olan yetmiş kadar Kurrâ’yı adı geçen kabile halkına İslâmiyet’i tanıtmak ve Kur’ân’ı öğretmek üzere vazifelendirdi. Ayrıca kabile ileri gelenlerine hitaben bir de mektup yazdı.
Uhud Gazvesinden dört ay sonra Safer ayı başlarında, (Mîlâdî, Temmuz 625)’de Medine’den yola çıkan hey’et bir müddet sonra Bi’rimaûne denilen konakladı. Bi’rimaûne, Medine-Mekke yolu üzerinde Benî âmir ile Benî Süleym’in toprakları arasında bir kuyu olup, Benî Süleym’e daha yakındı. İslâm İrşad ve İhda hey’eti bu kuyunun yakınındaki bir mağara’da istirahate çekilmişti. Aralarından, Harâm bin Mihân adlı sahâbî Haz.Peygamber’in mektubunu Âmir bin Sa’saa kabilesinin resine götürmekle vazifelendirildi. Bu sırada hey’eti da’vet eden Ebû Berâ’nın öldüğüne dair bir şâyia çıktı. Bu sebeble olmalıdır ki, Harâm bin Mihân Haz.Peygamber’in mektubunu Ebû Berâ’nın yeğeni, Âmir bin Tufeyl’e verdi ve yanındakileri İslâm’a da’vet etti. Baştan beri İslâmiyet’e ve Haz.Peygamber’e karşı olan ve kin besleyen Âmir bin Tufeyl, Resûlullah’ın mektubunu açıp okumadığı gibi, konuşmakta olan elçiyi kalleşçe arkasından mızrakla öldürttü. Daha sonra Bi’rimaûne’de bulunan İslâm İrşad hey’etine saldırmak üzere kabile halkını tahrik etti. Ancak, Ebû Berâ, hey’ettekilerin hayatlarını garanti ettiğini kabilesine daha önce ilân etmiş olduğu için, halk âmir bin Tufeyl’in saldırı teklifine uymadı. Bunun üzerine Tufeyl aralarında dostluk bulunan, Benî Süleym kabilesinin Ri’l-Zekvan ve Useyye kollarına başvurdu. Bedir’de müslümanlara esir düşüp Haz.Peygamber’in emriyle öldürülen Tuayme bin Adî bin Nevfel’in öz dayısı olan ve yeğeni’nin intikamını almak isteyen Ri’l reisi Enes bin Abbas hemen harekete geçti. Bunun için sade kendi boyunu değil, hem Benî âmir ile hem de Mekke’deki Benî Nevfel ile ittifakı bulunan, Süleym’in diğer kolları Zekvan ve Usayye kollarını da harekete geçirdi.
Kısa bir müddette bu aile ve kabilelerden toplanan silahlı gruplar Bi’rimaûne’de beklemekte olan ve bütün bu gelişmelerden habersiz müslümanlara saldırdılar. Ağır yaralı olduğu için öldü sanılıp bırakılan Ka’b bin Zeyd en-Neccârî ile vak’a sırasında kafilenin develerini gütmekte olan, Münzîr bin Muhammed ve Amr bin Ümeyye ed-Demrî hariç, hepsini şehid ettiler. Sağ kalan bu iki sahabî’den, Münzir bin Muhammed arkadaşlarının ma’ruz kaldığı muameleye tahammül edemeyerek müşriklere saldırdı ve o da şehid edildi.
Hadiseyi vahiy yoluyla öğrenerek ashabına haber veren Haz.Peygamber, hiç bir felaket karşısında hissetmediği derecede üzüntü duymuş, otuz veya kırk gün müddetle sabah namazlarında, Bi’rimaûne faciasına yol açan kabileleri Allah’a havale etmiştir...