SÜLEYMAN EFENDİ HAZRET’LERİ HAKKINDAKİ, YALAN, İFTİRA VE BUHTAN’LARA CEVAPLAR!... (24)

Abone Ol

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Rapor’unun, Süleyman Efendi Hazret’lerinin talebesi ve müntesipleri hakkındaki bölümünde, pek isabetli olarak şu tespit yapılmıştır; “Tunahan’ın, tasavvuf yolunda nefis terbiyesi için şeyh’e râbıta’nın önemini sıkça vurguladığı, varlık konusunda Müceddidiyye Geleneğine uygun biçimde vahdet-i vücuda karşı vahdet-i şühûd anlayışını savunduğu kaydedilmektedir. Onun üzerinde hassasiyetle durduğu bir başka husus, İmam-ı Rabbânî’nin Ehl-i Sünnet anlayışıyla tasavvufu mezc’ettiği eseri Mektûbât’ın okunması olmuştur.”

Bu tespit’den sonra, aynı Rapor’da, Süleyman Efendi Hazret’lerinin talebesi ve müntesipleri hakkında, Şer-i Şerif’e, Sünnet-i Seniyye’ye ve Tarikat-i Nakşibendiyye-i Aliyye’nin esasatına muğayir, kısaca, Ehl-i Sünnet akidesine aykırı, isnad, iftira ve buhtanlar, tam bir tezad ve tenakuz’dur, asla kabul edilemez.

Aslında, bu iddia ve isnad’lar cevap verilmeye bile değer’de iddia ve isnadlar değildir. Ne var ki, “Cevap verilmedi-verilemedi, sükût ikrar’dan gelir, iddia ve isnad’lar zımnen kabul edilmiştir,” zannı ve kanaati doğmasın, diye kısaca cevaplandıracağız...

Cemaatin önceleri hac ibadetine pek sıcak bakmadığı, bunu da fıkhî açıdan hac ibadetine harcanacak paranın toplumsal alandaki hayır işlerinde kullanılmasının daha uygun olacağına dair görüşlerle izah ettikleri bilinmekte iken, “Hac, vücp, eda ve sıhhat şart’ları kendisinde bulunan herkese farz-ı ayn’dır. Muasırı, muarızlarının bile kabul ve teslim ettiği gibi, “Müteşerrî’,” (Şerîat’e çok bağlı, Şerî’atten aslâ ta’viz vermeyen) Süleyman Efendi Hazret’lerinin talebesi ve müntesiplerinin, hâşâ! Allah’ın bir farzını hafife alması, “Pek sıcak bakmaması,” aklın alacağı bir şey midir? Hacc’ın bütün şartlarını haiz olan, Süleyman Efendi Hazret’lerinin, bütün talebesi ve müntesipleri, bu fariza’larını vaktinde eda etmişlerdir. Ancak, Hac farizası, ömrû’dür (bütün ömrü müddetince bir kerre farz’dır.) daha sonraki yıllarda yapılan ziyaretler, Umre’dir, nafile ibadettir. Defe’âtle Umre ziyaretine gidenlere, nafile umre için harcadıklarınızı, memleket dahilinde farz olan yerlere harcasanız, daha hayırlı bir iş yapmış olursunuz, ”tavsiyesinin neresi yanlıştır?

Diyanet İşleri Başkanlığı, Anayasal bir Devlet Kurumu olduğu halde, Hac ve Umre Seyahati tertip ettiği Ülke’mizde, Anayasa ve kanunların kendilerine verdiği en tabiî haklarını kullanarak, Süleyman Efendi Hazret’lerinin talebesi ve müntesiplerinden ba’zılarının, A tipi Seyahat acente’leri kurmalarının, Hac ve Umre Seyahati tertip etmelerinin yadırganacak bir tarafı mı var?

HATM-İ HÂCEGÂN MES’ELESİ:

Turuk-u Âliye’den, Zikr-i Hafî, Nakşibendiyye’nin de, Zikr-i Celî Kadiriyye’nin de, Hatm-i Hâcegânı vardır. Hatm-i Hâcegân, İsti’ğfar ile başlanan, evvelinde ve sonunda Salavât-ü Şerif’e   getirilen, evvelinde ve sonunda yedi kişinin okuduğu Fatiha, -hatme katılanlar yedi kişiden az ise, Fatiha kıraeti, yediye tamamlanır.- ile, bin İhlas-ı Şerif’in okunmasıdır.

Hazreti Aişe Validemiz’den rivayet edilen bir Hadis-i Şerif’te, Sevgili Peygamber’imiz, salla’llahu aleyhi ve sellem Efendimiz: “İhlas-ı Şerif, Sülüs-ü Kur’ân’dır, Kur’ân-ı Kerim’in üçte biridir.) buyurmuştur. Huzû ve hulus-i Kalp ile okunan, Hatm-i Hâcegân, üçyüz otuzüç kerre, Kur’ân-ı Kerim hatmi sevabına nailiyyete vesiyle olur. İnanırsınız, inanmazsınız, inanmazsanız, kafir olmazsınız, ama, Allah’ın, ihsan buyurduğu, hisapsız, ecir ve sevabından mahrum kalırsınız.  

Hatm-i Hâcegânı Nakşiyye, Silsile-i Saâdât ve Silsile-i Zeheb’in 9. Halkası ve 1. Kutbu’L-Aktabı, Abdü’l-Halık Gucdüvânî (k.s.) (v.575/1179  veya 617/1220) Efendi Hazret’lerinden i’tibaren, Tarikat-i Nakşibendiyye-i Âliyye’nin Düstur-u Esasî’sin birisi olmuştur.

“Cemaat içinde yaşatılan sembollerden biri du’a’da ellerin birleştirilmesi, diğeri, de erkek üyelerin kullandığı genelde koyu mavi/lacivert renkli takkelerdir.”

Cemaatin sadece bir tek sembolü vardır; Bu sembolleri de, “Onları rükûya varırken, secde ederken görürsün. Allah’tan lütuf ve rıza isterler. Onların nişaneleri (sembolleri), yüzlerindeki secde izidir.” (Fetih 49/29) Bu Camia ve Cemaatin mensupları birbirlerini, sima’larındaki rükû ve zecde nurundan tanırlar.

Peygamber’imizin salla’llahu aleyhi ve sellem, herhangi bir renk tercihi olmamıştır, Varis-i Nebî olan, Hazreti Üstazımızın herhangi bir renk tercihi olmamıştır. Hazreti Peygamber, bir kabile reisi tarafından kendisine hediye edilen, kırmızı papuçları bile giymiştir. Hazreti Üstazımıza aid elimizde iki fotoğraf vardır, her iki fotoğraf’ta da, Mübarek başlarındaki fesin üzerindeki sarık, koyu mavi/lacivert değil, süt gibi beyazdır. Türkiye hariç, bütün İslam aleminde, uzak Doğu’da, Mâverâü’n-Nehir, İslam ülkelerinde, Suudî Arabistan ve Körfez ülkelerinde, İran’da, Hindistan, Pakistan ve Bangladeş’te Müslümanlar du’a ederken ellerini birleştirirler. Du’a ederken ellerin birleştirilmesi, bu cemaatin değil, bütün ümmetin sünnetidir. Bu sünnete muhalefet eden Müslümanlar da sadece Türkiye’deki ba’zı Müslümanlardır. Bunan vebali de, yarım asırdan beridir, sırf Süleyman Efendi Hazret’lerinin talebe ve müntesiplerine muhalefet olsun, diye du’a sırasında ellerini sellemehû sellem, huşu ve huzu’dan uzak bir şekilde açan, İmam-Hatip Nesline mensup, imam-hatiplerdir...

“Cemaate göre, ziyaret edilmesi gereken üç kabristan vardır. Bunlar Tunahan’ın kabrinin bulunduğu, Karacahmed Mezarlığı ile Fatih ve Eyüp Camii’lerinde bulunan kabirlerdir.”

Sadece Cemaat mensuplarına değil, taşra’dan İstanbul’a gelmiş, ya da İstanbul’da ikamet ediyorken bir gün çıkıp da İstanbul’daki ziyaret mahallerini ziyaret etmek isteyen bütün Müslümanlara, “imkanınız varsa ve her tarafı dolaşabilecekseniz, öncelikle, ziyaretlere, Hazreti  Ebû Eyyûb el-Ensari, Halid bin Zeyd. Mihmendar-ı Peygamberî, (hicret sırasında Medine’deki evinde bir müddet, Hazreti Peygamber’i misafir etme şerefine nail, kutlu sahabî... Peygamber’imizin tebşirine mazhar olmak için, yaklaşık, doksan yaşlarında, Yezid bin Muaviye ordusunda bir nefer olarak, bugün medfun bulunduğu noktaya kadar gelmiş, “Ni’me’L-Ceyş,” müjdesine mazhar olduktan sonra burada, (49/669)’da şehid düşmüştür.

Peygamber’lerden sonra, insanoğlu’nun en fazilet ve şerefli’leri Ashab-ı Güzindir. Tabi’în, tebe’i tabi’în’den olanların ma’nevî  mertebeleri ne olursa olsun, asla bir sahabî mertebesine ulaşamaz. Abdullah İbn-i Mübarek’e soruldu. “Ömer İbn-i Abdülaziz mi efdaldir, yoksa Hazreti Muaviye bin Ebu Süfyan mı?- Ömer İbn-i Abdülaziz, Tabi’în’in en efdali kabul edilen, İkinci Ömer olarak ta’rif edilen, Emevî Hükümdarı.- Abdullah İbn-i Mübarek, “Vallahi, Hazreti Muaviye’nin, Resûlu’llah ile birlikte çıktığı bir harb’de atının burnuna giren tozlar, Ömer İbn-i Abdülaziz’den daha efdaldir”, buyurmuştur. İstanbul ziyaretine, İstanbul’un, hatta bütün Türkiye’mizin Medar-ı İftiharı olan, Mihmendar-i Peygamberî, bugün Bizim, Aziz Türk Milleti’nin, (Milleti İbrahim’in) Aziz misafirinden ziyaretleri başlatmak edebe daha uygun değil midir?

Ebu’l-Fethi ve’l-Megâzî, Fatih Sultan Muhammed Han, hakkında bir şeyler yazmaya hacet var mı?

Kıyamete kadar yıkılamaz, aşılamaz denilen sur’ları yıkmış, ebed-müddet, girilemez, denilen şehri fethetmiş, Bizans’ın kalbine hançerini saplamış, en önemlisi, Peygamber’imizin, “Ni’me’L-emir,” müjdesine mazhar, elbette ki Eyyûb el-Ensarî, Hazreti Halid’den hemen sonra, Fatih’in Makam Türbesi ziyaret edilir.

KARACAAHMED MEZARLIĞI: Sultan Orhan Gazi tarafından (753/1352) yılında feth’edilen Üsküdar’da, Müslüman Mezarlığı olarak oluşmaya başlamıştır. Anadolu’nun İslamlaşmasında çok önemli katkıları olan, Abdalan-ı Rûm zümresinden, menkıbevî bir şahsiyet olan, Karacaahmed Sultan atıyla birlikte, bu mezarlığa defn’edildiği için, Resmî olarak (1110/1698) yılından i’tibaren, Karacahmed Mezarlığı olarak isimlendirilmiştir.

Kendisini Vesile-i Necat olarak kabul eden, ruh-u Melekî’lerini yükseltmek, ahlak-ı Zemîme’lerinden tahliye (temizlenmek), ahlak-ı Hamide ile tahliye (süslemek), Nefis terbiyesi ve tezkiyesi için, kapılandıkları, Zat-ı Muhterem’in medfun bulunduğu, mezarlığı ve buradaki Kabr-i Şerifi, İstanbul’un, Anadolu Yakasında, ilk önce ziyaret etmelerinde ne hata vardır?

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Rapor’unu tahlile ve gerekli cevapları vermeye devam edeceğiz...