Bundan önceki yazımı, “İmam-Hatip Nesli,” Bizim aramızdan böyle müftü’ler, İmam-Hatip’ler çıkmaz, çıkmamıştır,” diyebilirler. Sabr’ediniz, nokta atışı, bu müftü ve İmam-Hatip’leri, isim, mekan, mahal ve vak’a vererek, açıklayacağım,” diye noktalamıştım... 

Yıl, 1964, devir, 27 Mayıs 1960 Darbe-i hükûmetini ta’kip eden yıllar. Mütegallibe, asker ve sivil bürokrat’ların, oligarşik, tahakküm idaresinin hüküm sürdüğü, Kemalizm’in din kabul edildiği, laikliğin dinsizlik-din düşmanlığı olarak telakki edildiği, Marksist ve Leninist’lerin gemiyi azıya aldığı, C.H.P.’nin kör-topal iktidarda olduğu yıllar...

MEKÂN- MAHAL: İstanbul’un önemli ilçelerinden birisi Bakırköyü. Bakırköyü, İstanbul’un batısında, Marmara Deniz’inin kenarında, Osmanlı İstanbul’u’nun, (küçük köy anlamında) Rumca, Makriköy’ü, daha ziyade, Rum’ların ikamet ettiği küçük bir köy...

O tarih’lerde, Bakırköy’ün, Hadımköy ve Küçükçekmece adında iki nahiyesi, Avcılar, Bağcılar, Esenler, Güngören, Halkalı, Kocasinan ve Yenibosna gibi köyleri vardı. Bu köylerden, Avcılar, Bağcılar, Bahçelievler, (Kocasinan ve Yenibosna) Güngören ve Küçükcekmece daha sonraki yıllarda, Bakırköyü’nden ayrılarak müste’kil ilçeler haline getirilmiştir.

Bakırköyü, 1950’li yılların başında, diğer ba’zı ilçelerle birlikte ilçe haline getirilmiştir. Nahiye’leri ve köyleri hariç, İlçe Merkezinde sadece, iki cami vardı. Birisi, İstanbul Caddesi üzerinde, halkımızın, Çarşıcamii olarak bildiği, Kara Dervişağa Camii, diğeri Kartaltepe Camii...

Zübeyr KOÇ: İmam-Hatip Neslinden, yaşı bir hayli ilerlemiş olmasına rağmen, İmam-Hatip  Okulu’nu bitirmiş, İstanbul Yüksek İslam Enstitü’sünde talebe...O  yıllarda, İstanbul Yüksek İslam Enstitü’sünde talebe olanlar, İmam-Hatip Okulu me’zunu oldukları için, İstanbul’da, münhal bulunan ya da, yeni kadro verilmiş camii’lere, imam veya müezzin olarak ta’yin ediliyordular. Yüksek İslam Enstitü’sü talebesi arasında, aynı zamanda, İstanbul Üniversitesi, Hukuk Fakültesine devam edenler de vardı. Zira, o devirde Yüksek Öğretim mevzuatı müsaid idi. Hem Enstitü’ye hem de Fakülte’ye devam edenler, yalnız, sabah namazlarını, yalnız Enstitü’ye devam edenler ise, sabah, akşam ve yatsı namazlarında vazife başında olabiliyorlardı. Beş vakit namazda vazife yapmadıkları-yapamadıkları halde, boş kadro’lara ta’yin edilmiş olmaları, bir nev’i karşılıksız burs mahiyetinde idi.

Zübeyr Koç, Bakırköyü, Halkımızın Çarşıcami olarak bildiği, İstanbul Caddesindeki, Kara Dervişağa Camii imamıydı. KORE İmamı olarak kendisini takdim ediyor, yakasına, C.H.P., rozeti takıyor, Kemalist olduğunu söylüyordu.

Kendisi Yüksek İslam Enstitü’sünde talebe, Dervişağa Camii’nde imam olmasına rağmen, Camii’in yakınlarında, kefenlik bez, sabun, lif, buhur, pamuk gibi Cenaze Levazımatı satan bir dükkanı vardı. Bunların yanında, Bakırköyü’ne bir Atatürk Heykeli dikilmesi için, bir dernek kurmuş-kurdurmuş, daha ziyade, cami cemaatinden olmak üzere, Bakırköyü halkından topladığı yardım paralarıyla, haylen, mevcud, Atatürk Heykelini, Bakırköyü Meydanına diktirmiştir.

O yıllarda, köylerde ve nahiyelerde, imamlık kadrosu bulunmadığı için, Bakırköyü İlçe Merkezinde iki, Osmaniye Köyü, Yeşilköy ve Küçükçekmece’de olmak üzere, az sayıda kadro vardı. Dolaysiyle, çok küçük olan Hükûmet Konağında, müftülük için herhangi bir daire bulunmuyor, ayrıca müstakil bir müftülük dairesi de yoktu. Müftülük olarak, Kara Dervişağa Camii’nin ikinci katında, asıl ibadet mekanında, Camii’n içinde, Cami’e dahil, Cum’a namazlarında ve ramazan ayında, teravih namazlarında cemaate açık, bir oda  tahsis edilmişti. Camii’n son cemaat yerinden i’tibaren, Cami’e girişte ayakkabılar çıkarıldığı için, esasen de Camii’n içine dahil olduğu için, müftülük dairesine ayakkabıyla girilemiyordu-girilmiyordu. Pek tabi’î olarak, görünürde Resmî Devlet Dairesi olmasına rağmen, Camii’n içinde ve ibadet mahallinde kaldığı için, Atatürk resmi asılmamıştı.

İmam Zübeyr Koç, başkaca iftira ve tezvirat ile, devrin müftüsü hakkında, Cumhuriyet Gazete’sine ihbarda bulunmuş, İttihad ve Terakkî’nin Merkezi Umûmîsi, Kızılkonak’ta, şirkin ve küfrün, ezel’den ebed’e müdafi’i olan bu gazete, günlerce, Bakırköyü müftüsü hakkında yayın yaptı. “Mürtecî Müftü, resmî Devlet dairesine Atatürk Resmini asmadı, Resmî Devlet dairesine ayakkabılarla girilimiyor,” tarzında, 72 punto’luk şimşir harf’lerle manşetler attı.

İmam Zübeyr Koç’un ve Cumhuriyet Gazete’sinin kışkırttığı, aralarında devrin T.Ö.S.’ün (Açılmı, Türkiye Öğretmenler Sendikası’)nın da bulunduğu, Marksist ve Leninist bir güruh, bir Cumartesi günü, (o tarihte, Cumartesi günleri öğleye kadar Resmî daire’ler mesaî yapıyordular.) okullarında, iş yerlerinde olmaları gereken bu güruh, burada toplanmışlardı. En önde, elinde, çerçevelenmiş, dev bir Atatürk Resmi olduğu halde, İmam Zübeyr Koç, bu güruh, “İrtica’a geçit yok, Atatürk düşmanı müftü defol,” tarzında sloganlar atarak yürüyüşe geçtiler. Müftülük dairesinin bulunduğu, İstanbul Caddesi üzerindeki Cami’e ulaştılar.. İmam ve en baştakiler, ayakkabılarını çıkarmadan son cemaat mahallini geçip, müftülük dairesi olarak kullanılan oda’ya hışımla daldılar, bir-kaç kişi müftü’yü tartaklarken, bir-kaç kişi de, müftü’nün çalışma masasının üzerine çıkarak beraberlerinde getirdikleri, çekiç-çivi ile dev Atatürk resmini oda’nın kıble duvarına astılar.. Arkadan gelen, bîşuur, güruh, ayakkabılarını çıkarmadan, doğrudan Camii’n ana mekanına daldılar. Belli ki, bu güruha dahil, pek çok kişi, ilk def’a, bir cami’e giriyorlar, Cami’e girilirken, ayakkabıların çıkarılması gerektiğini bilmiyorlar, ilk def’a, bir camii’n içini gördükleri için, merak saikasıyla, “Mine’L-babi, ile’L-Mihrab,” ayakkabılarıyla, mihraba kadar gitmişler, minber, mihrab, kürsü’yü tetkike soyunmuşlardı.

Devrin müftüsü, Süleyman Efendi Hazret’lerinin ilk talebe’sinden, Alim, Fazıl, Ahlak-ı Hamide sahibi, Mustafa Özaltın Hoca Efendiydi. Mustafa Özaltın, Diyanet İşleri Reisliği’nin açtığı müftülük imtihanını kazanmış, liyakat ve ehliyetini isbatlamış, Değerli bir din adamıydı. 19.10.1959 tarihinde Bakırköyü müftülüğüne ta’yin edilmişti. Bakırköyü İlçe tarihinde ikinci müftüydü. Bakırköyü’n ilk müftüsü, 09.11.1953 tarihinde bu makama ta’yin edilmiş olan, (1311/1895) doğumlu, -bu satırların yazıldığı tarihte muhtemelen çoktan rahmet-i Rahman’a kavuşmuş olmalıdır, - M.Ziya Bilgin’dir.

Bir gün sonraki Cumhuriyet Gazete’si’nin manşeti, “Sakırköyü Müftülük Dairesine Atatürk Resmi asıldı, artık Resmi Devlet Dairesine ayakkabılarla giriliyor,” tarzında atılmıştı.

İmam-Hatip Neslinden, İmam-Hatip, Zübeyr Koç’un tahrik ve tezviratıyla, Cumhuriyet Gazete’si’nin tahripkâr neşriyatıyla, zaman da, oligarşik, mütegallibe, vesayet dönemi, Alim, Fazıl, Ahlak-ı Hamîde Sahibi, liyakat ve ehliyeti herkesçe müsellem, Müftü, Mustafa Özaltın, Bakırköyü müftülüğünden alınarak, naklen, Konya’nın en küçük ilçe’lerinden, Cihanbeyli İlçe’sine sürgün edildi.

“Bu münafertin kaynağı nedir/kimdir?” sualini tevcih edenlere bu anlatılanlar, herhalde bir cevap teşkil edecektir. Kendi ifadesiyle, hayatını, Süleyman Efendi Hazret’lerinin talebesi ve müntesipleriyle mücadele’ye adayan bu İmam’ın daha ne ma’rifetleri var... Anlatacağız, göreceğiz, göreceksiniz...