“İşte bu politik ortam’da 1949 yılına gelindiğinde; 1937 yılından bu yana iptal edildiğinden, Silistreli Süleyman Hilmi Tunahan Hoca Efendi’ye 12 yıldan bu yana verilmeyen camii ve mescid’lerde va’az ve sohbet yapma yetkisini sağlayan vaiz’lik vesikası iade olunmuştur.

Bu sebepten Silistreli Süleyman Hilmi Tunahan Hoca Efendi, 1949 yılından i’tibaren Eminönü-Yeni Camii kürsüsünde yaptığı sosyal içerikli ve beden diliyle takviyeli cami va’az’larına, bıraktığı yerden yine başlamış ve cami sohbetlerini kesintisiz sürdürmüştür.”

Defe’atle ifade ettik ki, Süleyman Efendi Hazret’lerinin, va’az ve sohbetlerine 1937’de değil, 1943 yılında mani olunmuştur. Va’az ve sohbetlerine yeniden izin verilmesi ise, ancak 09 Eylül 1950 tarihindedir. “Sosyal içerikli ve beden dili stakviyeli,” ne demek?.. Sahibizaman, Mürşid-i Kâmil ve Mükemmil, Medar Mürşid ve Müceddid, birisi, elbette, Vârisi olduğu Nebiyy-i Ekrem, salla’llahu aleyhi ve sellem Efendimizin, “Kellimü’n-Nâse ala kaderi Ukûlühum,” (İnsanlara akılları ve idrakleri nisbetinde konuşunuz,” fermanına uygun ve mü’essir konuşacaktı.

Süleyman Efendi Hazret’lerinin va’az ve sohbetlerinin te’sirleri hemen görülür, öğleden önce veya sonra va’az ettiği camii’de, ikindiden önce veya sonra şu veya bu camii’de va’az edeceğim, dediğinde, eksiksiz, buradaki cemaatin tamamı o camii’ye de giderdiler. Mübarek kendileri, ateşin, mü’essir konuşurdu. Cemaat’de tam bir istiğrak halinde kendisini dinlerdi...

“Bu arada, okudukları bölümler farklı da olsa, 1918 yılında aynı okuldan birlikte me’zun olduğu, Ahmed Hamdi Akseki Diyanet İşleri Başkanlığına getirilmiş olduğundan Silistreli Süleyman Hilmi Tunahan Hoca Efendi, gelişen bu sosyal ve kültürel ortamı, çok iyi değerlendirmiştir.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ihtiyaç duyduğu müftü, vaiz ve benzeri elemanları çok kısa bir zaman içinde yetiştirebileceğini ileri sürmüştür.

İstanbul’da Kasımpaşa’da Büyük Piyale Paşa Camii’nde, Bakırköyü, Kartaltepe Camii’nde, Eyüp’te Topçu Esad Ağa Camii’nde, Boğaz’da İstinye Merkez Camii’nde ve Üsküdar Kısıklı Küçük Çamlıca’da Mustafa Doğanbey’e aid ahşap konak’da, “RABITA,” prensibine dayalı bir Kur’ân-ı Kerim öğretim faaliyeti başlatmıştır.”

Tarihler yanlış, söylenenler mavaka’ya mutabık değil, hangi birisini tashih edelim ki:

Merhum, Ahmed Hamdi Akseki, 29.04.1947 - 09.01.1951 tarihleri arasında çok kısa denilebilecek bir zaman zarfında Diyanet İşleri Başkanlığı’nda bulunmuştur. Oysa ki, Süleyman Efendi Hazret’lerinin yaygın dinî Eğitim ve Öğretime başladığı tarih, 1952 tarihinden sonradır.

Ahmed Hamdi Akseki Merhum, Süleyman Efendi Hazret’leriyle birlikte, 14 Safer 1337/19 Teşrin-i Sânî 1334 Eylül 1918 tarihinde İstanbul Müderrisliği Ruusu’luğu verilenlerdendir. Süleyman Efendi Hazret’leriyle, Merhum, Ahmed  Hamdi Akseki Hazret’leri arasında karşılıklı hürmet ve muhabbete dayalı, sarsılmaz bir dostluk vardı. Ne var ki, Merhum, Ahmed Hamdi Akseki Diyanet İşleri Başkanı olduğu yıllar’da çok zor şartlar altında, cami sundurmalarında, imam ve müezzin odalarında, yatsı namazından sonra sabah ezanına kadar vakitte az sayıda talebe okutabiliyordu.

Süleyman Efendi Hazret’leri, hal-ü Hayatlarında ve zahirî tasarruflarında, bahsedildiği gibi, Kasımpaşa Büyük Piyale, Bakırköyü, Kartaltepe, Beyoğlu, Emincamii, Eyüp Topçu Esad Ağa Camii, İstinye, Ümraniye ve burada zikredilmeyen diğer Kur’ân Kurs’ları mevcud değildi.

Hazreti Üstazımızın Zahirîye tasarruf yıllarında, özel olarak Kur’ân kursu Binası olarak yapılan medrese’ler, bildiğim ve tespit edebildiğim kadarıyla şunlardı:

Alanya, (Alâiye) Oba Kur’ân Kursu, Merhum, Mustafa Çırpanlı’nın ilk talebe’sinden, Merhum, Kıvrasıllı, Mustafa Efendi, diye ma’ruf ve meşhur, Mustafa Arıkan, Alanya/Oba Köyü’nde, Hacıbaba Mezarlığı’nın yanında kendilerine aid arsa’da, 80-100 talebe’nin barınabileceği yatılı bir Kur’ân Kursu binası yaptırmıştı. Türkiye’de bir ilk olan bu Kur’ân Kursunda, talebe’nin tüm iaşe ve ibatesi, Ensar’dan herhangi birisi gibi davranan, Merhum, Kıvrasıllı, Mustafa Arıkan tarafından, civar yaylalardaki yörüklerin de katkıları ile karşılanıyordu. Resmî Kur’ân Kursu muallimliğini, Çırpanlı Hoca’nın talebesinden. Hüsnü Görgülüer, müderrisliğini de Merhum, Mustafa Çırpanlı Hocamız yapıyordu.

1949 yılından 1958 yılına kadar dokuz yıllık zaman zarfında burada binlerce talebe tedrisat sistemine katılmış, burada okuyan talebe’nin neredeyse tamamı, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın açtığı imtihanları kazanarak, müftü, vaiz, Kur’ân Kursu Muallimi, imam-hatip ve müezzin-kayyım olarak, Ümmet-i Muhammed’e hizmet etmiştir.

Merhum, Kıvrasıllı, Mustafa Arıkan, Hasan, Mehmed Arıkan Hoca’larımızın, Hüseyin, Latif ve Süleyman Hilmi Arıkan Kardeş’lerimizin, Merhum, Muhterem Pederleridir.

Konya’da, Topraklık semtinde, arsasını bağışlayan, inşaatında önemli katkıları olan, Merhum,Hacı İsmail Yakutlu tarafından yaptırılan Topraklık Kur’ân Kursu Binası... Bu Kurs’un, Resmî Kur’ân Kursu Muallimi, Merhum, Düzceli, İbrahim Dinç idi. İlk müderris’lerinden birisi Muhterem Hasan Arıkan Hocamız, daha sonraki yıllarda, Merhum, İzzet Tekeli, Sadullah Akar..

Topraklık Kursumuz, halen, Yakutlu Eğitim Kurumları olarak hizmetine devam etmektedir.

İstanbul, Zeytinburnu, Taşcamii Kur’ân Kursu. 1950’li yılların ortalarında, Zeytirburnu’nda, Sultan 2.Beyazıd Vakfına aid geniş araziler, hızla gecekonducular tarafından işgal edilirken, dul bir hanım, Merhume (Zahide Hanım), şimdiki, Taşcamii ve Taşcamii Kız Kur’ân Kursu ve yurdunun bulunduğu yeri çevirmiş, bir köşesine kendisi için iki odalı bir gecekondu yaptırmış, arsanın geri kalan kısmına, komşuların, oradan gelip-geçenlerin yardımlarıyla, Taşcamii’ni, yanında da biriketten iki odalı bir Kur’ân Kursu binası yaptırır.

İstanbul, Çatalca’da, Merhum, Lütfü Davran Hocamızın büyük emek ve gayretleriyle, duvarlarını, sıvasını bizzat kendi elleriyle yaptığı, bir derslik, bir yatakhane ve bir de yemekhane’den ibaret, Ferhatpaşa Camii’nin yanındaki Kurs...

Çatalca’ya bağlı, Tepecik Köyü’nde, Merhum, Mehmed Yılmaz’ın kendisine aid bağda yaptırdığı günün şartlarına göre, müştemilatlı, yatılı Kur’ân Kursu Binası...

İstanbul, Şile’de, Üvezli, Kervansaray, Bıçkıdere, Dere Köyleri olarak bilinen bu köylerden Üvezli Köyü’nde, (Köy’ün nüfusu çok az olmasına rağmen) diğer köylerin de yardımlarıyla yapılmış bir Kurs...

Uzun yıllar binlerce talebe’nin yetiştiği dinini, zarurat-ı diniyyesini öğrendiği bu Kurs halen, faaliyettedir.

Süleyman Efendi Hazretleri ve talebesi, 1950-1960 arasında yoğun tedrisatı, kiralık veya tahsis edilmiş konaklarda, taşra’da, köy odalarında, terk’edilmiş okullar’da, terk’edilmiş köy evlerinde, cami sundurmalarında ve son cemaat yerlerinde devam ettirmişlerdi.