“İşte bu politik ortamda 1949 yılına gelindiğinde; 1937 yılından bu yana iptal edildiğinden, Silistreli Süleyman Hilmi Tunahan Hoca Efendi’ye 12 yıldan bu yana veriylmleyen cami ve mescid’lerde va’az ve sohbet yetkisini sağlayan vâiz’lik vesikası iade olunmuştur.

Bu sebepten Silistreli Süleyman Hilmi Tunahan Hoca Efendi,1949 yılından i’tibaren, Eminönü-Yenicamii kürsüsünde     yaptığı sosyal içerikli ve beden diliyle takviyeli cami va’az’larına, bıraktığı yerden yine başlamı ve cami sohbetlerini kesintisiz sürdürmüştür.”

Güvenilir kaynaklara göre, Süleyman Efendi Hazret’lerinin, Başvekelet’in direktifleriyle, Diyanet İşleri Reisliğince va’az ve nasihattan men’edilmesi,1937’de değil, 1943 yılındadır.

Süleyman Efendi Hazret’leri, bu yasağın kaldırılması için 1946 yılında müracat etmiş ise de bu talebi, Diyanet İşleri Reisliği tarafından,02.09.1946 tarih ve 465/4264 sayılı yazısıyla red’edilmiştir.

Bu kerre,14.04.1948 tarihinde, Diyanet İşleri Reisliğine şöyle bir dilekçe ile yeniden müracaat eder:

Diyanet İşleri Reisliğine,

Mütehassısîn Medresesinden me’zun, Dersâm, ayrıca Medresetü’L-Kuzât’dan da me’zun bulunmaktayım. Kanunen kayd-ı hayat şartıyla aldığım dersamlık maaşı  tabi’î    vaiz olduğumun en kat’î delilidir.

Dersiâm’lar meleketin tabi’î vaiz’leri olup hiçbir kayd ve şarta bağlı olmaksızın ve vesikayalüzum olmadan camii’lerde va’az edebilecekleri muhakkaktır.

Bir müddetten beri bu tabi’î vazifemi yapamıyordum. Bugün yapmak istiyorum. İstanbul Camii’lerinden hangisinde ve hangi saatte ifa-i vazife edebileceğimin ta’yini için İstanbul Müftülüğüne emir verilmesini diler saygılarımı sunarım. 14.04.194

Diyanet İşleri Reaisliği bu arîza’ya,11.06.1948 tarih ve  123/ 2784sayılı yazılarıyla aynen şu cevabı vermiştir:

14.04.1948 günlü dilekçenize cevaptır. Vaiz’lik hakkındaki dileğinizin yerinea  getirilmeyeceği beyan olunuir. Diyanet İşleri Reisliği...

1950 yılına gelindiğiinde; Bizzat kendilerinin,cemaatten va’az ve nasihata  susamışların ve hattâ, C.H.P. idarecilerinden ba’zılarının, mesela, C.H.P. idarecisi ve aynı zamanrda Fatih Kızılaycılarından Süleyman Nami Çaldan, Süleyeman Efendi Hazret’lerine   va’az etmesi hususunda mürcaatları olmuştur.

C.H.P.  idarecisi ve Kızılaycı, Süleyman Nami Çaldaın’nın, Başvekalete yazdığı yazısına, Diyanet İşleri Reisliğinden cevap gelir.

Cevap şöyledir: 

Sayın Başbakanımıza yazdığınız mektup üzerine dersiam Süleyman Hilmi Tunahan’ın va’az etmesinde Başbakanlığılmızca bir engel görülmediğinden bahs ile işin ilgililere tebliği hakkında İçişleri Bakanlığına bir yazı yazılmıştı. Bu kerre, aldığımız karşılıkta adı geçenin son durumunun İstanbul Valiliğinden sorulduğu ve gelecek cevaba göre işlem yapılacağı bildirilmektedir. Valilikle hemen temas edilerek müsaid bir   cevap yazdıracak olursanız mumaileyhin va’az’a çıkması sağlanacaktır.

Selam ve hürmetler. Diyanet İşleri Başkanı...

Bütün bu dilek ve taleplere rağmen, İçişleri Bakanlığı İstanbul Valiliğinden gelen yazı üzerine, Süleyman Efendi Hazret’lerine va’az etme izni vermemiştir.

Bu husuta, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın İstanbul Müftü’lüğüne yazdığı 24.05.1950 tarih ve A 123/04785  sayılı resmî yazı aynen şöyledir.

İstanbul Müftülüğüne

Dersâm Süleyman Hilmi Tunahan’ın vaizlik yapmasının mahzurlu olduğu, İstanbul Valiliği ifadesine atfen İçişleri Bakanlığından bildirilmiştir.

Keyfiyetin adı geçene tebliği beyan olunur.Diyanet İşleri Başkanlığı

Ve nihayet, 14 Mayıs 1950 tarihinde Demokrat Parti,Aziz Milletimizin yaptığı bir beyaz devrimle, iktidara geldikten sonra, dinin ve dindarların üzerindeki ağır baskılar nispeten hafiflemiş, Ezan-ı Muhammedî aslına uygun olarak okutulmaya başlanmış, Demokrat Patinin iktidara gelişinden 6 ay sonra, Süleyman Hilmi Tunahan Efendi Hazret’lerine, İstanbul Camii’lerinde yeniden va’az ve nasihatta bulunma  izni verilmiştir.

Başbakanlığın direktifleriyle, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından,1943 yılında İstanbul ve memleketin her tarafında va’az ve nasihatta bulunması men’edilen,Süleyeman Hilmi Tunahan Efendi Hazret’lerine bu kerre, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 09 Eylül 1950 tarih ve A 123/11233 sayılı yazılarıyla, sekiz yıl aradan sonra  ve Demokrat Parti’nin iktidara gelmesinden 6 ay sonra yeniden izin verilmiştir.

Süleyeman Efendi Hazret’leri, ihda ve irşad hususunda,camii’lerde boş geçen zamanları telafi sadedinde, Haftanın hergünü İstanbul’un Selâtîn Camii’lerinde va’az ve nasihatine devam ediyor, va’az ve nasihate susamış cemaat, Süleyman Efendi Hazret’leri hangi camii’de va’az ediyorsa koşuşturup bu camii’leri dolduruyordular.

Durum’dan ziyadesiyle rahatsız olan din düşmanları ve hasud’ler bir fırsatını bulup, yeniden va’az ve nasihatlara mani olmak için ellerinden geleni yapmaya koyuldular. Nitekim, 29.05.1952 günü Beyazıd Camii’ndeki va’az’ındaki sözlerini bahane ederek,kendisini İstanbul Müftülüğüne şikayet ettiler. İstanbul  Müftülüğü mes’ele’yi tahkik için, devrin İstanbul vaiz ve hatiplerinden, aynı zamanra Hademe-i Hayrat Murakıbı, Merhum, Abdurrahman Şeref Güzelyazıcı’yı vazifelendirdi.

Abdurrahman Şeref Güzelyazıcı, tahkik neticesinde hazırladığı raporunda: “Diyanet İşleri Başkanlığı Yüksek Makamının 14827 sayılı yazılarınrda bahiz mevzu olan vaiz hakkında gerekli tahkikat yapılmış ve kendisi ile temas edilmiştir. Vaiz’in adı Süleyman Tuinahan’dır. Dersiamlardandır. 29.05.1952 günü Beyazid Camii Şerifinde ikindi’yi müteakıp yaptığı va’az’ını sonuna kadar dinledim. Siyasî bir ifade bulunmadığını gördüm. Ders sonunda, Kudret Gazete’sindeki hadise üzerinde kendisiyle görüştüm. Yazı’yı gördüğünü, hâdise’nin eski olduğunu,vesikası alınmadan evveline ait bulunduğunu, şimdi öyle şeylerin bahis mevzu olamayacağını söylemiştir.

Vaktiyle İç İşleri Bakanlığı tarafından va’az’dan men’edilmesi ve vesikasının alınması cihetiyle uzun zaman  va’az etmemiştir. Sonra bizzat İç İşleri Bakanlığına müracaat ederek va’az’dan memnû’iyyeti hakkında kanûnî bir mahzur bulunmadığını bildirmesi  üzerine vesikası kendisine iade olunmuş ve va’az’a başlamıştır. Hâlen vâiz’lerimizdendir. Keyfiyet saygı ile arz olunur. (02.06.1952 tarihli Murakıp raporu: Diyanet İşleri Başkanlığı, Sicil No: 23.0383 Süleyman Hilmi Tunahan Dosyası)

Tek Parti Mütegallibe, C.H.P.’nin her devirde en geçerli kalp akçesi, “Dini siyasete alet etme” dir. Süleyman Efendi Hazret’lerinin ihda ve irşad’ının te’sirinden korkanlar, zaman zaman, “Va’az ve sohbetlerinde, siyaset yapıyor, dini siyasete alet ediyor” diye şikayet ve ihbarda bulunuyordular. 1950’li yıllarda, Demokrat Parti’nin sözde iktidarda olduğu yıllarda bile durum değişmemiş, mü’essir   vaizlerin peşine muâkıp ve murakıb’ler takılmıştır. Bereket versin, Süleyman Efendi Hazret’lerinin peşine gönderdikleri, murakıp, Merhum, Abdurrahman Şeref Güzelyazıcı gibi, ilmiyle amil, takva sahibi, dürüst bir murakıb olduğu için adilâne ve insaflı bir rapor vermiş de fitne ve fesad erbabının arzularını akim bırakmıştır...