Gazetelerin yazdıklarından, televizyonların programlarından haber seçimlerinden, ticari işletmelerin uygulama ve sunumlarından, kurum ve kuruluşların keyfi duruşlarından, ilgisiz ve merhametsiz oluşlarından, hep, çoklukla, ekseriyetle memnuniyetsiz ve şikâyetçiyiz. Şikâyetçiyiz de ne den düşünemeyiz ki; memnun olmadığımız televizyon programı ve programın içeriği izleyici bulmasa, alakalı olunmasa o televizyon kanalı yönetimi izleyici düşüklüğü sebebiyle ivedi olarak programı yayından kaldırmaz mı? Ticari işletmeler günümüze uygun kampanyalar düzenlerken, indirim, damping gibi sözlerle alıcısına ulaşmaya çalışırken, farkındalık sız halimizle aldanan, ayrıntıları görmeden kazıklanan, aldanan bizler değil miyiz?

Gıybet, çekiştirme, haset, aşağılama, basite alma, kin gütme, görgüsüzlük, etik dışı hal ve hareketler televizyon programlarımızın bir kısmında, ev temizliği, yemek programı, giyim kuşam, moda programları ile evlerimize girmiyor mu? Alışveriş programları, oyun yarışmaları yapılırken dahi İNSAN olmanın kendisine yapışık gurur, onur, şahsiyet kavramları ayakaltına atılırken, ahali elleri kabarıncaya kadar alkış tutup, sahnede, stüdyoda olan yarışmacı da belki kazanırım beklentisi ile şekilden şekille girip, insani kimliğini tersyüz etmiyor mu?

Yazdıklarım en ılımlı olanlar, dozu artıralım, gelin kaynanası ile kaynana gelini ile nasıl da laf düellosuna girip kavga boyutuna taşıyorlar meseleyi, mesele ne? Birinci olmak, ödüle ulaşmak, beş bin, on bin gibi rakamların olduğu çeki kapmak. Programa rağbet olmasa bu seviyenin sürekli, dönüşümlü, her gün, her hafta televizyonlarda olması mümkün mü?

Örnekleri çoğaltmam, renk renk kepazelikleri yazmam mümkünken, istedikleri de budur diyerek sınırlıyorum kendimi! Bir toplum da ne yaşanıyorsa toplumu oluşturan her ferdin katılımcılığı ya da alakasızlığındandır. Bizler haddimizi bilerek yaşamak gayretinde isek had bilmek her şeyden uzak kalmak, taraf olmamak, ezberlere sığınmak, dogma ve dayatılanın yanın da yer almak değil. Had bilmek, bilgimizin yetersiz ve saplantı düşüncelerimizle meselede ki kavram ve branşta ki dengeyi şuursuzca bozma olmalıdır. Kılcal damarlarımıza kadar şırınga edilen ahlaksız, adaletsiz, kişiliğimize ve insan gibi yaşama arzumuza kifayetsiz, yetersiz her duruma, her oluşuma karşı durmak, haddini bilmenin tam da kendisidir.

Güncel meselemiz koronavirüs, kovid-19 mikrobuna karşı mücadele etmemiz için vücutlarımıza şırınga edilecek aşı ise, aşı konusun da iyidir kötüdür, faydalıdır faydasızdır demek hariçten gazel okumaktır. Aşının insanımıza ne fayda sağlayıp sağlamayacağı, aşılar var ise hangisinin tercih edileceği, temin yöntemi, lojistiği, bedelinin nasıl ve ne şekilde ödeneceği ya da kurumsal yapımız devletimiz tarafından sahiplenilme hali; faydalı, makul, bilimsel, kültürel, geleneksel birikimlerimizle bilgilerimizi düşündüklerimizi dile getirmemizle mümkündür. Halen hazırda ki kaos diye tanımlana bilecek duyumları edinmişsinizdir. Hassasiyetlerimiz ve zafiyetlerimiz elbette vardır ve hep olacaktır, insan canı ve hayatı ile ilgili bir konu tüm değerlerimizi, önemsediklerimizi rafa kaldırıp, yalakaca tavırlarla takiyecilik yapmamız insani değildir, insanca bir beklenti hali olmamalıdır.

Hata mı var? Yanlış mı var? Adaletsizlik mi var? Görgüsüzlük, bilgisizlikle, günü kurtarma telaşıyla insan hayatı temelinde suçluluk duygusu içinde yaşama gayretimiz mi var? Suçlu biziz, bizleriz.

Mir Murat Demir