ŞU KUR'ÂN KURSLARI MES'ELESİ... (6)

Abone Ol
Millî Eğitim Bakanlığı müfettişlerinin, ayrı ayrı, veya müştereken bir askerî okulu teftiş ettiği, ya da askerî okul müfettişlerinin ayrı ayrı, veya müştereken, Millî Eğitim Bakanlığı'na bağlı bir okulu teftiş ettikleri görülmemiştir. Ancak, gerek 1950-1971 tarihleri arasında câri, Kur'ân Kursları Tâlimât'ında ve gerekse 1971'den günümüze kadar olan ve hâlen uygulanmakta olan Kur'ân Kursları Yönetmeliği'ne göre: Kur'ân Kursları, Diyânet İşleri Başkanlığı, Millî Eğitimi Bakanlığı ve Mülkî İdâre âmirliklerinin vazifelendirdiği müfettişlerce ayrı ayrı ve müştereken teftişe tâbi tutulurlar. Haydi, 1950'li yıllarda Başkanlıkça tek parti mütegallibe zihniyyetiyle hazırlanan "Kur'ân Öğretim Kursları Özel Tâlimat'ını bir dereceye kadar anlamak mümkün. Çünkü, o zihniyete göre din eğitimi, dînî tatbikat devletin tam ve kesin kontrolü ve murakabesi altında tutulmuştur. 1971 tarihinde yürürlüğe konulan Diyânet İşleri Başkanlığı Kur'ân Kursları Yönetmeliği, her ne kadar 12 Mart Muhtırasından sonra bir askerî dönemde hazırlanmış olmasına rağmen, Diyânet İşleri Başkanlığı'nın kendisine güvenmeyip, başkalarından bu Kursları teftiş için yardım talep etmiş olması ciddî manâda yadırgacıtıcıdır. Öyle ya! devlet, Diyânet İşleri Başkanlığı'na güvenmediği için bu teşkilata bağlı olarak çalışan kursların teftişi için ayrıca, Millî Eğitimi Bakanlığını, mahallî mülkî âmirliği de devreye sokmuştur. Halbuki, Diyânet İşleri Başkanlığı- İlk zamanlar Diyânet İşleri Reisliği denilirdi- 03 Mart 1924'de çıkarılan bir kanunla kaldırılan Şer'iyye ve Evkâf Bakanlığı'nın yerine kurulmuş bir Cumhuriyet Kurumudur, bir devrim kuruluşudur. Bu bakımdan eğitiminde yetkili ve ehil olduğu Kur'ân Kurslarının teftişi konusunda Diyânet İşleri Başkanlığı'na diğer bütün kurumlar gibi güven duymak gerekmez mi?.. Ne yazık, Diyânet İşleri Başkanlığı bu Yönetmeliği hazırlarken, "eğitimi ve idaresi tamâmen Kurumumuza ait, bu kursların teftiş edilmesi de bizim müfettişlerimizce yapılmalıdır; aksi halde bu Başkanlığımıza güvensizlik manasına gelir ki, bunu kabul etmemiz mümkün değildir." demesi gerekirdi... Üzülerek belirtmeye mecburum ki, 81 yıllık müddet zarfında Diyânet İşleri Başkanlığımız zaman zaman, vasiyet altına sokulmuştur... Sokulmuştur da, gelip geçen başkanlar arasında pek azı buna karşı çıkmıştır. 2005 Yılının Temmuz ayına gelindiğinde! Millî Eğitim Bakanlığı İlköğretim müfettişleriyle ilgili Yönetmelikte yaptığı bir değişiklikle, Diyânet açısından utanç verici bu vaziyyete son vermiştir. Artık bundan böyle Millî Eğitim Bakanlığı İlköğretim müfettişleri ayrı ayrı veya müştereken Kur'ân Kurslarını teftiş etmeyeceklerdir. Aslında, bu üçlü teftişin pratikte hiç bir faydası da yoktu. Elifba'yı bile bilmeyen herhangi bir Millî Eğitim müfettişi, Kur'ân Öğrenimi ve öğretimi hususunda neyi teftiş edecektir? Matbuatta yapılan tenkidler karşısında Millî Eğitim Bakanı Muhterem Hüseyin Çelik bey bu hakîkatı dile getirmiştir. Öğrenci ve öğretici olarak uzun yıllar Kur'ân Kurslarında bulunmuş birisi olarak bir hakîkatı teslim etmeye mecburum. Şöyleki, Diyânet İşleri Başkanlığı müfettişleriyle Millî Eğitim Bakanlığı müfettişleri, müşterek teftiş için Kur'ân Kurslarında geldiklerinde; Millî Eğitim Bakanlığı müfettişleri, Diyânet İşleri Başkanlığı müfettişlerine nazaran da nazik, daha saygılı davranırlardı. Meselâ, Kursların Pansiyon bölümlerinde bulunan mescid ve Kur'ân hıfz salonlarına öğrenciler tabiî ki, ayakkabısız girip çıktıklarından, Millî Eğitim müfettişleri bu mekânlara ya girmiyorlar, ya da ayakkabılarını çıkarıp giriyorlardı. Diyânet İşleri Başkanlığı müfettişleri ise, İmam-Hatip okullarından, Yüksek İslâm Enstitüsünden gelmiş olmalarına rağmen, mütekebbirâne bir şekilde mescidlere ayakkabılarıyla girmekteydiler... Anadolu'nun muhtelif yerlerinde bulunan pansiyonlu, yurtlu binlerce kurs, bu kabil hoyratça davranışlar neticesinde ya tamâmen kapanmış, ya da başka kulvarlarda hizmetlerine devam etmişlerdir. Çok büyük yanılgıyla zannedilmiştir ki, Kur'ân Kursları ve bu kurslara gönül vermiş olanlar, devletin üvey evlâdı, fakat, kendileri, yânî, İmam-Hatip Camiası, devletin öz evladıdır. Onun için başta şartlandırılmış Diyânet idarecileri ve müfettişleri olmak üzere, İmam-Hatip Câmiası, devletin içinde çöreklenmiş şer güçler, Kur'ân Kurslarının kapatılmasını, kapatılmayanların da tamâmen işlevlerini yitirmelerini te'min etmişlerdir. Daha sonraları kat'î olarak açığa çıkmıştır ki, mes'ele sâdece Kur'ân kurslarını tasfiye değildir, bütünüyle din eğitiminin tasfiyesidir. İmam-Hatip Liselerinin orta kısımlarının kaldırılması, sekiz yıllık mecbûri eğitimle artık bu hususun geri dönülmezliği, Üniversite'ye girişte İmam-Hatip'lilerin önlerine konulan aşılmaz mânialar, kendi alanlarında İlâhiyat Fakültelerine girişte adet sınırı getirilmesi, niyetlerin sadece Kur'ân Kurslarının tasfiyesi olmadığını, orta ve yüksek öğrenimiyle tüm din eğitiminin tasfiyesi olduğu aşikârdır. (Gelecek yazı Teşkilat Kanunu bulunmayan Kurum...)