Türkiye'nin yapay gündemi ile yine Türk Milletinin gözünden kaçırılan yaşamsal sorunlar var.

Bunların bir örneğini salgın sebebi ile aşı konusunda yaşıyoruz.

Bundan böyle savaşların şeklinin değiştiği çok açık. Savaşların biyolojik silahlarla da, yapılacağı artık daha net bir şekilde anlaşılıyor. Aslında devletleri yönetenler uzun yıllardır süren gelişmeler sebebi ile işin buraya evrileceğini biliyorlardı.

Bizden başka bunu bilenler belki kısmi belki de yüzde yüz tedbirlerini almışlardı! Biz böyle bir biyolojik salgına veya saldırıya karşı kabul edelim ki, tedbirsiz yakalandık. Gerçek budur! Hatta aşı üretim merkezlerini geliştirmeyi bırakın yıllar önce kapatma yoluna gittik. Ne öngörü ama! Bunlar izahı zor konular!

Dünyamız da, iklim değişiklikleri ve bunun sonucu ortaya çıkacak kuraklıklar nedeniyle su savaşlarının olacağı onlarca yıldır konuşulur durur. Nitekim bu yıl ülkemizde hissedilir bir kuraklık var.

Bu kuraklık nedeni ile (belki bu kuraklık süreklilik arz edecek) bu sezon buğday, arpa ve yulaf başta olmak üzere tüm tarım rekoltesinde önemli bir düşüş olacağı söyleniyor.

Bu ekmeğin, makarnanın ve türevlerinin aşırı şekilde pahalanması demektir. Bir de buğday ve diğer ürünler her hangi bir savaş veya deprem gibi afetler için depolanması gereken ürünlerdir. Öyle gün gelir ki bu ürünleri dünya pazarlarından paranızla bile alamayabilirsiniz... Çünkü sizin için stratejik olan ürünler başka ülkeler içinde stratejiktir!

Türkiye'nin ekmeği İkinci Dünya Savaşı sırasında halka karne ile dağıttığı çok yakın zamanda ders alınması gereken önemli bir örnektir.

Türkiye, çok iyi bir tarım planlamasına giderek halkın ihtiyaçlarını karşılayacak olan tarım ürünlerini kimseye muhtaç olmadan üretebilmelidir.

Ülkemiz yer altı ve yer üstü su kaynaklarına ne kadar sahiptir? Her gün her hangi bir marketten satın alıp içtiğimiz suların kaçının yerli sermayeye ait olduğunu söyleyebiliriz? Ya da tarım alanlarını sulama işlevine sahip barajların kaçının işletme hakkı yabancılara satılmıştır? Kuraklıktan en az etkilenmek için nasıl planlamalar yapıyoruz? Bir su politikamız var mı?

Ya da stratejik ürün dediğimiz buğday, arpa, yulaf, ayçiçeği, soya ve türevlerinin üretimi ne safhadadır? Biliyormuyuz? Yada bu ürünlerin üretileceği tarım arazilerinin ne kadarı yabancılara satılmıştır?

Bakın eğer bu sorulara doğru cevaplar bulamazsak yarın bir bardak suya ve bir parça ekmeğe muhtaç kalabiliriz! Hayvansal ürünleri hiç düşünemiyorum bile...

 Hayvancılığı da her gün geriye giden bir ülkenin insanları olarak, yaşamak için ihtiyacımız olan ayçiçeği, soya, kanola ve benzerleri gibi yağ ham maddelerini nasıl bulacağız? Önemli olan böyle bir şeyle karşılaşmadan tedbirleri almak gerekir. Alıyor muyuz, bu tedbirleri?

Diğer önemli bir hususta madenlerimizin arama ve işletme ruhsatlarının kimlere verildiğidir. Bunlarda bizim için stratejik değerlerde ürünlerdir.

Ülkemizi yönetenlerin bizi bu konularda aydınlatması ve aldıkları tedbirleri açıklamaları gerekir yoksa biz endişelerimizi toplumla paylaşmayı sürdürmeye devam ederiz...

Hepimiz şunu bilmeliyiz ki, dünya zor bir dönemeçte ve bizde bundan etkileniyoruz...

Halkımızı namerde muhtaç etmeden bu ve benzeri konularda doğruları yapmak zorundayız. Aksi halde zorlu bir gelecek bizi bekliyor.