Yazıma başlarken Sırplar tarafından 1995’te yapılan soykırımla şehit edilen tüm Bosna'lı kardeşlerimizi rahmetle anıyor, buna göz yuman ve yapanları şiddetle kınıyorum. 20.nci yüzyıl son günlerini yaşarken Avrupa,  insanlık adına utanç dolu günlerle anılacak bir ayıba seyirci kalıyor ve Tarihe insanlık suçu olarak kaydediliyordu.

Silahsız  ve sivil binlerce Müslüman Bosnalı, koruması altında oldukları Hollandalı askerler tarafından Sırp katillere teslim edilyor ve vahşice katledililyordu...

İkinci Dünya Savaşından sonra Avrupa'da en büyük SOYKIRIM 11 Temmuz 1995’te Srebrenitsa’da kendilerini korumakla görevli Hollandalı askerlerin gözleri önünde yaşandı. Savaşın toplamında öldürülen 350 bin Bosnalı’nın yanında, 8.372 Bosna’lı sivil Müslüman, büyük bir kin ve nefretle katledilerek korkunç bir soykırımın kurbanı oldular.

Sırp Ordusunun silahsız-savunmasız sivil Bosnalı Müslümanlara karşı 1992-1995 yılları arasında sürdürdüğü bu adaletsiz ve kirli dram yüzbinlerce insanın hayatına maloldu. Sorumlu olduğu bölgedeki sivilleri korumakla yükümlü Hollanda Askerleri, kendi elleriyle sivil ve silahsız insanları Sırp Ordusuna teslim ederek bu alçak SOYKIRIMA ortak olmuşlardır.

1993'te Birleşmiş Milletler tarafından Zepa ve Goradze ile birlikte "güvenli bölge" ilan edilen ve Birleşmiş Milletler koruması altında bulunan Srebrenitsa , iç savaş nedeniyle Sırp katillerden kaçan sivil Müslüman Bosnalıların sığındığı yer olmuştu.

Fakat üç yıldır süren savaşın sonuna doğru gelindiğini ve Bosnalı Müslüman Savaşçıların bir çok cephede zafer kazanmaya başladığını gören Sırplar, stratejik açıdan önemli gördükleri Gorazde ve Srebrenitsa'yı ele geçirmek için tüm güçleri ile yüklendiler. Bu maksatla Srebrenitsa'yı kuşattılar. Hollandalı askerler, korumaları altındaki Bosnalı Müslümanların tek güvenceleri olan silahlarını toplamışlar ve onları  tamamen savunmasız ve çaresiz bırakmışlardı.

Siyasi Lider Radovan Karadziç'in Mart 1995'te Zepa ve Srebrenitsa'yı dış dünyadan tamamen koparılması emri üzerine yardım konvoylarının ulaşılması engellendi. Yine Karadziç'in "hepsinin öldürülmesi gerekiyor" talimatı üzerine Sırplar kasabayı ele geçirmek amacıyla 09 Temmuz'da operasyona başladılar. Bu maksatla BM.Barış gücündeki Hollandalı askerlerin gözetleme mevzilerine saldırarak 30 kadar Hollanda askerini rehin aldılar. Ertesi gün Sırp Ordusu Srebrenitsayı top ateşine tuttu. Holanda askerleri , Sırplara geri çekilmezlerse Nato'nun hava saldırısı düzenliyeceğini bildirdi. Sırpların geri adım atmaması üzerine Nato savaş uçakları Sırp mevzilerine bir iki bomba attılar. Fakat Sırp Genelkurmay Başkanı Ratko Mladiç rehin Hollanda askerlerinin öldürüleceği tehdidinde bulunarak cevap vererek onları engelledi. 11 Temmuz 1995'te Sırplar Srebrenitsa'ya girdiler. O gün 15 bin kadar sivil Boşnak dağlara kaçtı. Bunların bir çoğu topçu ateşi ve keskin nişancılar tarafından öldürüldü. Ayrıca kaçarken Arkan'ın Sırp Paramiliterleri tarafından yakalananlar da acımasızca öldürüldüler. Bunlardan çok azı dağları aşıp Tuzla'ya ulaşabildiler. Şehri terkedemeyip Potoçori'deki Hollanda üssüne sığınan 20.000 civarındaki Bosnalı Müslüman da Sırpların eline düştü. 16 ile 70 yaş arasındaki bütün erkekleri "savaş suçlusu sanıkları sorguya çekmek" bahanesiyle güya kendilerini koruyacak olan Hollandalı askerlerin gözleri önünde ayırmaya başladılar. 60 kadar otobüs ve kamyona doldurulan erkeklere esir değişimi için Tuzla'ya götürülecekleri söylenmişti. İki gün süren bu katliamın ardından kendilerine hiç bir şey yapılamıyacağı garantisi verilen bu insanlardan hiç biri kurtulamadı.

1995'te Boşnaklara yönelik katliamın soykırım tanımın şartlarını taşımasına rağmen Uluslararası Lahey Adalet Divanı Sırbistan'ı Srebrenitsa katliamından direk sorumlu tutmadı. Malesef doğrudan sorumlu olmak veya soykırıma iştirak etmek suçlarından akladı. Sadece bu soykırımın yapılmasını önleyememekten sorumlu olduğuna karar verdi !!!

Hollanda hükümeti de yıllar sonra korumalarına emanet edilmiş silahsız-sivil ve masum insanları Sırplara teslim ederek katledilmesine seyirci kalan askerlerini madalya ile ödüllendirdi!!!

İşte samimiyetsizlik, iki yüzlülük ve çifte standart... Doğu Türkistan’ı, Arakan’ı, Filistin’i, Cezayir’de Fransızların yaptıklarını vs. yazmaya kalksak ciltler dolusu kitap olur. Bunların insanlık adına konuşmaya, başkalarına kriter dayatmaya ve utanmadan olmayan soykırımlardan bahsetmeye hakkı varmı???