Değinmek istediğim konulardan birincisi; Türkiye’de futbolun iller düzeyde yaygınlaşmasıdır. Süper Lig’de, mümkün mertebe çok, şehir takımları temsil edilmelidir. Örneğin; Adana, Denizli, Gaziantep, Eskişehir, Erzurum (Belediye Takımı değil), Kahramanmaraş, Gümüşhane, Şanlıurfa, Trakya’dan bir takım (Edirne veya Tekirdağ olabilir), Van, Diyarbakır, Bolu, Zonguldak, Elazığ, Hatay vs. olmalıdır. Peki bu nasıl olacak? Düşünün, 18 takımlı Süper Lig’de, İstanbul’dan 5 takım var. Ümraniye ve İstanbulspor da gelirse, 7 takım. Ankara’dan 2 takım, Ankaragücü de gelirse, 3 takım, Antalya’da bir de Almanya var, 2 takım, böylece 12 takım oluyor,  diğerlerine sadece 6 yer kalıyor. Bu durumda, futbol nasıl  diğer şehirlere yayılacak.

TFF Zorunlu kararlar almak  durumundadır. Haydi Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray tarihi özellikleri nedeniyle 3 büyüklerdir. Kalacaklardır. Bunun dışında, kural her ilden, tek bir takım olmalıdır. Belediye takımlarına, bidayetten beri karşıyım. Belediyeler, halka hizmet için vardır. Halkın kaynaklarını, futbol takımı beslemek için kullanmamalıdırlar. Belediye Takımları derhal kapatılmalıdır. Şehir takımlarına daha fazla yer verebilmek için İngiltere, Fransa, İspanya’da olduğu gibi Süper Lig 20-22 takıma çıkarılabilir.

Değinmek istediğim ikinci husus; 2018 Moskova Dünya Kupası’nın dışında kalmamızdır. 1 Aralık 2017 günü, Dünya Kupası grupları belirlendi. Tunus’u, İran’ı, Arabistan’ı, Mısır’ı vs. var. Ancak Türkiye’miz yok... Ülkemiz eğer Dünya Futbol Arenasında söz sahibi olmak istiyorsa, dünya, Avrupa kupalarında mutlaka olmalıdır. Fırsat ayağımıza kadar geldi. Hırvatistan’ı yendik, düne kadar adı geçmeyen İzlanda’ya hem de kendi sahamızda yenildik. Futbolcularımız, Dünya Kupası’na gitmeyi düşüneceklerine, para, prim hesapları yaptılar, teknik direktör kavgalara karıştı. Böyle başa, böyle tıraş... Netice de, millet olarak 2018 Moskova Dünya Kupası’nı TV’lerin başında, yeisle, içimizi çekerek izleyeceğiz.

Bir de başarılı olduğu için, köstek olduğumuz, yerden yere vurduğumuz Hakemimiz Cüneyt Çakır, bizi temsil edecek. Onunla teselli bulacağız. Türk Milleti’ni Dünya Kupası’ndan mahrum bırakmanın en büyük sorumlusu Spor Bakanlığı, TFF, Hükümettir.

Değineceğim diğer bir husus da son yıllarda yetişen müstesna yetenek Arda Turan’ın durumudur. Yazık değil mi?... Sen dünyanın en büyük kulübü Barselona’ya, hakkın olan büyük paralarla transfer olmuşsun, kendini geliştireceğin, ispat edeceğin yerde kebap, lahmacun partileri, paparazziler, magazinin malzemesi oluyorsun. Zırt pırt İstanbul’a geliyorsun. O müstesna, Allah vergisi kabiliyetini yok ediyorsun. Yazık değil mi Arda? Sen Messi, Suarez, Neymar gibi olabilirdin. Bak Özil, İlkay nerelerde... Seni izlemek, bana zevk ve gurur veriyordu. Barselona’da dikiş tutturamayıp, taraftarlar tarafından nefret objesi oluyorsun ve kendini ikinci sınıf belediye takımına atıyorsun. Arda’yı İstanbul’da, maçlarda izliyorum. 30-40 seyircisi olan takımda, ızdırap çekiyor, zorla oynuyor. Oynadığı takım ve teknik direktör, Arda’nın düzeyinde değil... Her geçen gün kayboluyor. Kendisini tekrar Avrupa Lig’lerinde görmek istiyoruz. Eğer Dünya Kupası’na giden Türk Milli Takımı’nda, Arda oynasaydı, herkesi kendisine hayran bırakabilirdi. Uluslararası müsabakalar, sporcularımız için bir sahnedir, değeri bilinmelidir.

Şimdi aklımızı başımıza alıp, Avrupa Futbol Şampiyonası’na, adı dünyada bilinen, ünlü, bilgili, tecrübeli bir teknik direktörle, yeni genç sporcuları bulup, yetiştirerek, yepyeni bir Türk Milli Takımı ile mutlaka ama mutlaka katılmalıyız...