Muhatabınızın farkında olmayarak söylediklerinden, söylemekten çekindiği bir takım problemleri de anlaşılır hale gelir çoğu zaman.
Bazı ipuçlarını doğru yakalar, biraz da anlamazlıktan gelerek fırsat verirseniz açılır da açılır. Müdahale etmezseniz devam eder gider.
Kendisiyle hiç konuşmadığınız konular, başkalarıyla yaptığınız tartışmalar öyle sıralanır ki şaşar kalırsınız. İsim belirtmediği, zamandan, mekândan bahsetmediği halde öyle rahat anlaşılır ki dolambaçlı yollara başvurmayıp derdini düşüncesini anlatmaya kalkışsa bu kadar net ifade edemezdi dedirtir size.
Bu durum da size verilen mesajı arzu ederseniz, istediğiniz gibi kullanma fırsatı verir.
Bazen şiir sanatındaki ‘sehl-i mümteni’ bazen ‘mecaz’ oluverir ifadeleri.
Bu durum dikkatli kimseler için dost, arkadaş seçiminde güzel ve doğru ipuçları verir.
Tiyatrodaki jest ve mimiklerin kullanılışına dikkat edebilmiş olanlar içinde çözüm yolları sunar.
Ne kadar samimi, ne kadar gerçekçi, ne kadar riyakâr olduğunu tesbit etme imkânı sunar size. Burada önemli olan sizin dikkatinizdir. Karşınızdaki işin farkında olmadığınızı düşünebilir, öyle düşündükçe de açılır.
Zaten okuduğumuz kitap, makale, şiir, hikaye her ne ise okumaktan maksat anlamak olduğuna göre, sözü sohbeti okumakta öyledir.
Araba kendi içinde cereyan eden tezatları da yakalarsınız. Neyi ne kadar bildiği ve konu hakkındaki tefekkürünün olup olmadığı da görülür.
Yine şiirde özellikle berceste mısralarda veya beyitlerde verilen bilgi muhatabının kapasitesine göre ziyadeleşir. Ehli o bir beyit veya bir mısra’ı sayfalarca izah edebilir. Nasıl ki hitabet bir sanatsa dinlemek ve muhatabı anlamakta öyledir.
Çoğu zaman aynı konudan bahsetmelerine ve aynı manayı yüklemelerine rağmen neticede anlaşamayanları görürüz. Bu şartlanmanın bir tecellisi olarak çıkar karşımıza.
Şuuraltına yüklenmiş problemler, problemi çözümsüz hale dönüştürüverir. ‘O bilmez ben bilirim’ anlayışı hâkim olur.
Umumiyetle çoğumuzun karşılaştığı bir başka garabet de siz bir tesbit de bulunursunuz hemen itirazlar yükseliverir, tesbitiniz asla kabul görmez. Fakat bir zaman sonra aynı tesbiti yapan bir yetkili, etkili kişinin alkışlandığını görür şaşarsınız.
Anlaşılıyor ki görüş ve düşüncenin isabetinden ziyade esas olan söyleyen kişinin gücü bulunduğu yer olarak çıkar karşımıza.
Demek oluyor ki sözü doğru okuyup anlamak her kişinin kârı değildir. Eğer öyle olmayıp söyleyen hakkındaki kalıplaşmış ön yargıyı bertaraf edip söylediğini anlama gayreti olabilse, çözüm de ittifak da o nispette kolaylaşacaktır.
Konumuz itibariyle şunu da ifade etmek gerekir ki, kelimelerin mana ve mahiyetleriyle beraber söyleyiş şeklinde yani jest ve mimiklerin kullanışında ayrı ayrı renkleri vardır. Buna pek çok örnek verilebilir.
Akla gelebilen her kelimenin müspet ve menfi manalarını esas alarak söyleyiş esnasında da icap eden vurguları kullanarak görebiliriz. Bir virgülün yer değiştirmesi bile manayı ters yüz edebilir.
Bir tiyatro oyununda; bayan oyuncu muhatabı olan delikanlıya ne düşündüğünü sorar. Delikanlı, Senin düşündüğünü, diye cevap verir. Bunun üzerine bayan delikanlıya bir tokat vurur ve ekler. Terbiyesiz.