“Söz ola kese savaşı...”

Abone Ol

Kişi sözü söylemeden önce ona hakimken, söyledikten sonra ona mahkum olur. Söylenen sözün manası kadar, yerinde söylenmesi de önemlidir. Yerinde söylenen söz ciddi etkiler yaratır. 

Önemli olan her sözü her yerde değil, anlayanların bulunduğu yerde söylemeyi bilmektir.  "Her sözün vakti, her nüktenin yeri vardır. Dilsizin dilinden ancak anası anlar." Sözü anlayabilmek içinse, göz ve kulaktan çok kalp ve gönül lâzım. Kalpten çıkan söz, kalbe ulaşır, ağızdan çıkan söz ise kulak duvarına çarpar, bir türlü aşamaz. Sözü dinleyen de, söyleyen kadar önemlidir. Satıcının güzelliği, alıcıdan gelir. Kalpten gelen söz, girecek bir gönül mutlaka bulur.
 Eşrefoğlu Rumi şöyle der:"Dil dudak debreşmeden, sözden anlayan gelsin!"
 Bu, tüm insanlığın özlemidir;tabi ağırlıklı olarak siyasi insanlarımızın!
Namık Kemâl için şöyle bir hikaye anlatırlar. Rivayete göre Magosa'da zindandayken yanına bir mahkum gelir. Üstad şiirler yazar ve yazdıklarını zindan arkadaşına okurmuş. O da bu şiirleri ağlayarak dinlermiş. Namık Kemâl de bu durumdan çok etkilenir, "ne kadar duygulu ve hassas insan" dermiş. Hatta dışardaki arkadaşına şöyle bir mektup yazmış: " zindandayım, ama çok mutluyum. Çünkü burada beni anlayan birine rastladım. Ben söylüyorum o ağlıyor, o ağlıyor ben söylüyorum."
Namık Kemâl, bir gün zindan arkadaşına "ben şiirlerimi okudukça, sen hep ağlıyorsun, neler hissediyorsun bana anlatır mısın? Diye sorar. Zindan arkadaşı Namık Kêmal'e "sen yazdıklarınıokudukça sakalın sallanıyor. Ben de sakalın sallandıkça köyümdeki keçimi hatırlıyorum. Onu çok severdim, özlüyorum " diye cevap verir.
 Mevlana’nın buyurduğu gibi , "Siz ne anlatırsanız anlatın, anlattıklarınız karşınızdakinin sizi anladığı kadardır.”
Siyasilerimiz umarım birgün bu makaleyle karşılaşır da nasiplenir mi acaba?!
En kalbi saygılarımla..