Yaşadığımız Cemiyette sözlerimizin değeri, insani değerlerimizle yüzde yüz örtüştüğü zaman mutlu ve bahtiyar oluruz. Meydanları dolduran bir ülkenin halkı, siyasilerin verdiği sözlere bakarak geleceklerini görmeye çalışırlar. İnsanların kurduğu cümlelerin arkasında durmayışı, sarf ettiği sözleri sakız edasıyla çevirip, evirip bir biri ile bağdaşmayan sonuçların ortaya çıkması ve sonucunda ise bunların hiç birinin tutarlı tarafının olmayışı insanları düşündürmekte hatta düşündürmekten öte bir duruma itmektedir.

Dünya düzeninin bozulduğundan dem vuran bazı kişiler kendilerine dönük muhasebeyi kesinlikle yapmıyor olmaları, kendilerini ak kaşık, dünyanın diğer insanlarını da bozuk olarak nitelendirmeleri karakter ve kişilik mahrumu olduklarını açıkça gözler önüne sermektedirler. Konuşan, laf söyleyen kişi konuştuklarını an itibariyle kendisini izleyenlere inandırma çabalarına kalkışırsa, yersiz ve bi o kadar da gülünç bir duruma düşer. 

Söz insanın beyninde şekillenir ve dilin icrası sonucu sadece ağızdan çıkar. İnsan vücudunun başka herhangi muhtelif yerlerinden çıktığını gören veya duyan varsa işte o zaman dünyadaki dengelerin bozulacağı hatta bozulduğu gündeme gelir. İnsan konuştuğu kelimelere ve sarf ettiği cümlelere dikkat etmekle yükümlüdür ve söylediklerinden sorumludur. 

Maalesef  günümüzde kendini kanıtlamak için konuştuğu sözcükleri sadece o anlık kullanan o kadar çok kişi var ki... Bundan dolayı insanlar arasında güven, itimat, dostluk, ahbaplık ve akrabalık tamamen sanal ve yüzeysel bir hal almıştır. Konuşurken kesinlikle düşüncelerimizin hakimi olmamız gerekmektedir. Söylediğimiz sözlerin arkasında durmamız ve söylediklerimizi fiilen yapmak mecburiyetinde olmamız gerektiğinin bilincinde olmamız gerekir.

Verdiği sözü tutmak, onurlu insan olmanın bir gereğidir. Kişiliksiz insan, ne söylerse söylesin, çıkarını gördüğü noktada bir rüzgâr gülü gibi anında dönüş yapabilir sözünden. Bütün olumsuz şartlara rağmen verdiği sözü yerine getiren, sözüne sahip çıkan kimse erdemli, onurlu, sözünün eri bir insandır. Toplum içinde. Sözünün eri olmak, güvenilir olmak, hayatta paradan, maldan, makam ve mevkiden, kısaca her şeyden daha kıymetli ve önemlidir. Çünkü bütün bu maddi şeyler kaybedilince tekrar elde edilebilir ama kaybedilen şey şahsiyet, saygınlık, kişilik vb. insanı onurlu kılan manevi değerler olursa, bunların yeniden elde edilmesi çokta mümkün olamaz. Kişi İTİBARSIZ laşır.

Verilen sözü yerine getirmek ve ahde vefa etmek de İslam açısından bir müslümanda bulunması gereken en önemli sıfatlardan birisidir. Bu konuda Kur'an-ı Kerim'de bir çok ayet var İsra suresinde şöyle buyrulmaktadır: "Ahde (verilen söze) vefa edin; hiç şüphesiz ahitten (verilen sözlerden dolayı) hesap sorulacaktır."(İsra 34) Mu'minun suresinde ise müminlerin özelliklerinden bahsederken şöyle buyurmuştur: "Onlar ki emanetlerine ve verdikleri sözlere sahip çıkarlar." (Mu'minun 8) Saf Suresindeki ayet ise şöyle demektedir: "Yapmayacağınız sözü söylemeniz Allah katında büyük bir günahtır." (Saf 3)

Söz verip YAPAMAMAK bir insanlık halidir Söz verip YAPMAMAK ise ciddi bir ahlak zafiyetidir Görüldüğü gibi Yüce dinimiz de SÖZ VERİP YAPMAMAYI kesinlikle yasaklamıştır.

Söylediğimiz söze sahip çıkmak kendimize duyduğumuz saygımızı ifade eder. Söz verdiğimizde onu tutmak, en azından kendimize olan saygının bir gereğidir ve kendisine saygı duyduğunun  bir göstergesidir. Şayet bir kimse verdiği sözü tutmuyorsa bu insan, ilk başta kendisine saygı duymuyor, doğru ve dürüst bir kişi olduğuna kendisi dahi inanmıyor demektir. Böyle bir kişinin başkalarının kendisine inanmasını ve saygı duymasını beklemesi nasıl mümkün olabilir? 

Şurası bir gerçektir ki kendisine saygısı olan, iman, ahlâk ve şahsiyet sahibi insan, verdiği sözü yerine getirir. Sözünde durmayan insan, tutulmayan her sözün kendisine duyulan saygıyı, güveni, itimadı  bitireceğini bilmelidir. Tutulmayan sözlerle birlikte kişi, diğer insanların gözünde olduğu kadar, kendi gözünde de değersizleşmeye, güvenilmez olmaya başlar. Doğruluk, dürüstlük ve güvenirliliğini kaybetmiş, defalarca söz verip tutmamış, bunu alışkanlık hâline getirmiş, kendisine itimat edilmeyen kimseler, ahlâkî bakımdan çürümüş ve tükenmiş kimselerdir.

Verdiği söze sahip çıkmayan, sözünde durmayan kimsenin, halk açısından önemli kavramlar olan yiğitlik, mertlik, adamlık, onurluluk gibi olumlu özelliklerle anılması mümkün değildir. 

Onur duygusu ardan (utanmaktan) gelir der atalarımız. Onuruna sahip çıkan birisi onu çiğnetmemek, insanlar karşısında utanç duymamak için söylediklerine bağlı kalır. Söz senettir, hayvan yularından, insan sözünden tutulur, er olan sözünde durur, söz namustur, söz verme, verdinse dönme!, söz ağızdan çıkar, Allah bir, söz bir, tükürdüğünü yalamak (verdiği sözden dönmek) yiğide yakışmaz, SENET TORBAYA SÖZ HAVAYA vb. atasözleri de, sözünde durmanın ne denli önemli olduğuna işaret etmektedir

Elhasıl SÖZ SORUMLULUĞU GEREKTİRİR derken, hepimizi ama özelliklede meydanlarda esip, gürleyen saçıp, savuran SİYASİLERİMİZİ verdikleri sözleri tutmaya davet ediyor, saygılar, sevgiler sunuyoruz...