İnstagram, Whatsapp ve Facebook saatlerce kullanılamadı. Resmi açıklamaya göre veri akışını sağlayan sistemin bozulması sonucu bu aksaklığın yaşandığı belirtiliyor. Çöküşün sebeplerinden çok, sonuçlarını konuşmaya başladı insanlar. 

İnstagram, Whatsapp ve Facebook çöktüğü andan itibaren kullanıcıların günlük sosyal medya aktiviteleri durdu. Alternatifi olmayan sosyal medya uygulamalarının psikolojik ve iletişimsel sorunlara yol açtığını gördük. Sorun yaşadığımız bu sosyal medya mecraları hem dünyada hem de Türkiye’de en çok kullanılan uygulamalar. Doğrudan alternatifi olmayan bu uygulamalar, iletişim açısından kriz yarattı. Birçok firma yazışmalarını Whatsapp üstünden yaptığı için kısa süreli de olsa iletişim tıkandı. Bu durum, global iletişim krizidir. Firmaların veya kişilerin alternatif iletişim kanallarını yedekte tutmasının önemini de gösterdi.

Asıl önemli konu, kişisel bilgilerin güvenliği. Facebook’daki kişisel bilgilerin satıldığı iddiaları konuşuldu bu süreçte. Bilişim çağında yaşasak bile alternatifsizlik ve bu alternatif kendi ürettiğin uygulama değilse, bağımlı kullanıcı kategorisine girmiş oluyoruz. Şu bir gerçek, bu tür sosyal medya uygulamaları veya kişisel bilgilerin tutulduğu uygulama veya siteler, “darkweb” denen gizli bir bağlantıda bilgilerimizi satıyorlar. Burası internetin karaborsası denebilir; fakat darkweb’e erişim sadece yazılımcıların kullanabildiği veya bu işlerle ilgilenenlerin kullandığı bir mecra. 

Bunları alt alta yazıp topladığınız zaman, elde var kocaman bir “0”. Yerel uygulamalarımızı geliştirip hem ülkemizde hem de dünyada tercih edilebilir duruma getirmemiz gerek. Firmalara da kriz iletişim açısından ders olacak nitelikte bir durum yaşanmış oldu. 

KORONA ARTIK KİMSENİN UMRUNDA DEĞİL

Uzun zamandır virüsle ilgili ortalığı ayağa kaldıran veya toplumu endişeye düşüren bir durum yaşanmıyor. Aslında endişe verici durum geçmiş değil; ama insanların endişe eşikleri yükseldi. Maskeden, uyarılardan, kapanma gibi durumları dinlemekten sıkılan vatandaşlar doğal olarak hissizleşti. Bunları kafasının bir köşesinde sürekli düşünerek yaşamayacaklarını anladılar ve hiçbir şey olmamış gibi davranmaya başladılar. Bu her toplumda böyledir. Endişe verici durumlar bir süre sonra normalleşir. 

Aşılama çalışmalarında yeterli seviyeye gelemediğimiz gibi bu durumun normalleşmesi aşıya yönelimi yavaşlatmış gibi duruyor. Aşı karşıtlarının eylemler, virüsün normalleşmesi gibi etkenler aşıyı biraz da olsa yavaşlattı. Şu anda toplumsal bağışıklık aşıdan daha önde denebilir. 

İnsanlar virüse karşı duyarsızlaşmış olsa bile insanlar hâlâ bu yüzden ölüyor. Tekrar toplumsal bilinci sağlamak için gerekli çalışmaların yapılması gerek. Aşılama hızını artırmak için doğrudan vatandaşı bilinçlendirmek gerek. Bilimsel argümanları insanların anlayacağı dile çevirerek anlatmak gerek. Kısa süreli olmasa bile uzun süreli bir program yaparak bunu sürdürmek gerek.