Sorumluluk; bir kimsenin üstüne aldığı, yapmak zorunda bulunduğu ya da yaptığı bir iş için gerektiğinde hesap verme durumu.

Bizlerin her zaman yaptığımız işe veya bizim sosyal ve toplumsal bir varlık olmamızdan kaynaklı olarak birtakım sorumluluklarımız vardır.

Bu bizim nasıl bir insan olduğu muzunda bir parametresidir. 

Biz bu sorumluluklarımızda yerine getirdiğimiz zaman, sorumluluk duyduğumuz insanların bizlere karşıda yükümlülükleri olduğunda unutamamak gerekir.  

Yükümlülük; zorunlu olan iş veya bir işi yapma zorunluluğu, yükümlü olma durumu, yüküm, mükellefiyet, mecburiyet anlamlarına gelmektedir.

Örneğin şu an mevcut popülist kültürün ve emperyalist anlayışların dayattığı, sorumluluğu karşı tarafa sürekli hatırlatan aile bireyleri ve toplumun diğer kesimlerinin hatırlatmada cevval oluşları sanki “birer papağan” oluşlarıdır.

Hatırlatanların ise bu sorumluluklar karşısında oluşan yükümlülüklerinde ise “lal” oluşlarıdır.

İkili ilişkilerde yaşadığımız; aile, iş ilişkilerimizde ve alt kümeleri ile kurduğumuz her ilişki kendi konuştuğu dilde bir ezgi çalar.

Ve bu ezgi artı her ilişkinin “ben ”den çok  biz olmayı yakaladığının delilidir

“Biz” de “sorumluluk ve yükümlülükler” birbirini besler. Sürekli değişim ve dönüşüm içerisinde yenilenir. 

Sorunlar; aslında her öznenin kendi yaşam algısının akordunu yapmasıdır. 

Çünkü birlikte bir ezgi çalmak zor iştir. 

Kuşkusuz bir dinleyici kitleniz ve aynı zamanda, “en çok sorun olan bir de taraftar kitleniz” vardır.

Bu var olan kitleleri dikkate almada her birey kendi rasyonel çözümünü partnerine sunmalı ve “ortak bir algoritma” geliştirmelidir. 

Çünkü bunu geliştiremediğimiz zaman bir ezgi ortaya çıkmayacağı kesindir. 

Bu “rasyonel aklı” bulan insanlar ancak “biz “olabilir ve üretkenliğine bir ivme kazandırabilirler.

Sorunlar, inişler çıkışlar her zaman size bir senfonin parçası olduğunu,

En kıymetlisi taraftarlarınıza da bir senfoni dinlediklerinin iç huzurunu yaşatırlar.

“Biz” olan insanların ilişkilerinin yarattığı müziği dinleyen insanların gözleri kör, kulakları sağırdır. 

Çünkü onlar; “yürekleri ile dinleyip yürekleri ile duyabilen” insanlardır.

Uçakta; gece yolculuğunda yanan her ışığı BİZ olmuş bireylere gibi düşünürsek, 

BİZ lerin uyumu TOPLUMUN HUKUK sistemini, Yürekler mizde hissettiğimiz ise bizim “aydınlık yüzümüzdür.”

Bir toplumun nefesi; nezaketle yıkanmış davranışlardır. Bu davranışlar toplamı ise “geleneksel örfi hukuku” oluşturur.

Saygıyla...