Son Suriye olayı
Burada halkların hak ve özgürlüklerini kısıtlayan diktatörleri müdafa etmek gibi, bir düşünce olamaz. Lakin, bu diktatörler, kaymak tabakasını kendilerine ayırdıktan sonra, genelde hayranı oldukları batı medeniyet ve refah seviyesine ilişkin politikalar izlemişler ve petrol gelirlerinin de büyük katkısıyla, refah standartlarını halklarına kazandırmaya çalışmışlardır. Örneğin Libya’da, en modern hastaneler, sağlık tesisleri bulunmaktaydı. Eğitim, konut, sosyal güvenlik ve genel refah politikaları gelişmiş ülkelere benzer şekilde ve bedava olarak halka temin edilebiliyordu. Petrol parası ile modern şehirler, yollar, parklar ve geniş yaşam imkanları halka verilmeye çalışılmıştı. Şimdi ise halkın özgürlüğünü sağlayacağız diye iş başına gelenler fanatik, dinci ve özellikle toplumu baskı altına alabilecek insanlardan oluşmaktadır. Nitekim Mısır’da, Müslüman kardeşler iktidara gelmiş olup, Mısır’ı, İran gibi aşırı muhafazakar bir tutum bekleyebilir. Bu durum belki bazılarının işine gelebilir!
Şimdi, Türkiye’nin geldiği yere bakalım. Irak’ın meşru idaresi, yani Maliki Yönetimi ile Türkiye’nin arası açıktır. Sunni diye Haşimi’yi destekleyici tavırlar, Irak ile ekonomik ve ticari ilişkileri her geçen gün geriye götürmektedir. İran ile zaten ne olduğu anlaşılmayan ilişkiler vardır ve İran her vesile ile Türkiye aleyhine hareketlere devam etmektedir. İran’ın tutucu, aşırı dinci, karanlık molla rejimini Türkiye’nin örnek alması, tasavvur bile edilemez. Ancak, İran bu rejimini Türkiye’ye empoze etmek için çalışmaktadır!
Bir zamanlar bizim Hükümet yetkililerinin Suriye ile yedikleri, içtikleri ayrı gitmezdi. Kardeşimiz Esad, şimdi düşmanımız Esed olmuştur. Kraldan fazla kralcı olarak Esad Muhaliflerini destekledik. Ancak, öte yandan senin özbe öz kardeşin olan, aynı kanı taşıyan Irak Türkleri, Barzani’nin insafına terk edilmişken, bu Türk kardeşlerimiz işkence, mezalim, baskı, yokluk içinde inim inim inlerken, mal ve can güvenlikleri yokken, sen Suriye muhaliflerini ve Filistinlilere arka çıkıyorsun. Eğer desteklenecek grup varsa, öncelik, bizim kendi Türk kardeşlerimizdir. Yani, Irak’lı Türklerdir. Onlar, mezalim altında. Yaşadıkları Kerkük, Musul, Telefer, Süleymaniye’de yokluk içindedir ve unutulmasın ki, bütün buralar Misak-ı Milli hudutları içerisindedir.
Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ömrüm el verirse, buraları Türk toprakları yapacağım” dediği bilinmektedir.
Dünya savaşı sonrasında ve öncesinde, Osmanlı İmparatorluğu zamanında Filistin ve Gazze’de, Türk askerleri kalleşçe arkadan vurulmuş ve tertemiz kanları akıtılmıştır. Bu durumda sen, tüm dünyanın terör örgütü diye tanıdığı Hamas’a destek verip, meşali davet ediyorsun. Barzani’yi dost olarak görüp, destekliyorsun. Merak ediyorum, Barzani ne zaman Türk dostu olmuştur? Adamın tek bir amacı vardır, Türkiye’deki Kürtleri ayaklandırıp, PKK’yı kullanıp, Türkiye’den koparacağı topraklarla, ayrı bağımsız bir kürdistan devleti kurmaktır. Zaten, Kuzey Irak Kürt otonom idaresi kurulmuştur. Onların sarayları, kabineleri Irak Parlamentosunda Milletvekilleri ve geniş imkanları vardır. Dışarıda devlet başkanı seviyesinde kabul görmektedir. Şimdi herkes konuşuyor, “Efendim Kürt sorununu çözelim”, bunu nasıl çözülebileceğini dünya alem biliyor da, sen bilmiyorsan safsın...
Son vahim olay, Suriye’nin Türk Fantom Jet savaş uçağını düşürmesidir. Esad korkusuzca olayları tırmandırmaktadır. Türk uçağının düşürülmesi ve iki pilotumuzun kaybolması bir savaş nedenidir. Esad içerideki muhalefeti, bir dış savaş tehlikesine döndürerek, bütünlük yaratmaya çalışmaktadır. Sözün kısası, Türkiye Suriye’ye hakettiği dersi vermelidir. İster beğenin, ister beğenmeyin, İsrail’in kendine yönelen tecavüzlerde uyguladığı bire on sistemi vardır. Yani kendisi bir zarar görürse, karşı tarafa on misli zarar vermektedir. Bir tarihte, İsrail uçağına ateş açtı diye, onlarca Suriye savaş uçağı, üslerinde yok edilmiştir. Yok, diplomatik kurallar, yok AB’nin toplanması, yok Birleşmiş Milletlerin karar çıkarması, yok NATO’nun ilgili maddesinin işletilmesi... Açıkça söyleyeyim, bunlardan hiçbir şey çıkmaz. Kendi işin kendin göreceksin. Madem ki, bir oyun oynuyorsun, sonuna kadar gideceksin...
Dünyada NATO içinde ikinci büyük ordu gücüne sahip, Türk silahlı Kuvvetlerinin bu gücünü göstermesinin zamanı gelmiştir. Sadece Suriye’ye değil, PKK’ya, Kuzey Irak’taki Türk düşmanı unsurlara gücümüzün gösterilmesi zamanı gelmiş, hatta geçmektedir. Geçen yıl Marmara grubu tarafından davet edilen 90 yaşındaki Bedii Faik, verdiği konferansı şu şekilde bitirdi: “Büyük Atatürk zamanında, Cumhuriyetimizin ilk kuruluş yıllarında, belki fukaralık ve kıtlık içindeydik. Hiç bir şeyimiz yoktu. Ancak, şeref ve haysiyetimiz vardı”...
NOT: Yanlış dış politika Türkiye ekonomisine zarar veriyor. Suriye ile dış ticaret, ihracat durma noktasındadır. Suriye gerginliği ve PKK tehdidi turizmi geriletmektedir. İptaller nedeni ile turizm zarar görmektedir.