Sayın başbakanımızın TV ekranlarında sürekli anlattığına göre iktidarları döneminde çok gelişmişiz, zenginleşmişiz, ileri demokrasiye geçmişiz. Koskoca başbakan yalan söylemez, herhalde.
Bir de biz bakalım nasıl gelişmişiz; ileri demokrasi, zenginleşme, hak, hukuk nasıl oluyormuş. Buyurun.
O kadar çok geliştik ki
Ayakkabı kutusundan şifreli para kasası yapmayı başardık. Okullara tablet bilgisayarlar, evlere para sayma makinesi ve kasalar dağıttık. Okul yapmak için vatandaşlardan toplanan yardım paraları yatak odalarına sığmaz oldu. Bakanlarımızı ve çocuklarını kurda kuşa yedirmedik.
O kadar çok geliştik ki
“Terörist ile pazarlık yapan alçaktır!” dedik, sonra İmralı2ya kamp kurduk. Pazarlık yapmadık, mangal keyfi yaptık. Teröristlerin kötü adamlar olmadığını anladık. Bunu millete anlatmak için akıllı adamlar seçip millete anlatmaya çalıştık.
O kadar çok adaletliyiz ki
Terör örgütü kuran genelkurmay başkanını ve tüm paşaları militan, bilim adamlarını bombacı ilan ettik. Vekilleri, teröre yardım ve yataklık yapan tüm yazarları, gazetecileri, hepsini içeri tıktık. Artık çatlak ses kalmadı. Asayiş berkemal fakat o da ne? Kahraman polisler, zıvanadan çıkmış.
O kadar çok demokrasi aşığı olduk ki
Terörist başına İmralı’da lüks devlet konukevi yaptık. Ülkede can güvenliğini kesin olarak sağlayabildiğimiz tek kişi o oldu.
Sınırdan geçen gerilla yorulmasın, mahkeme kapılarında sürünmesin diye ayağına çadır mahkeme kurduk. Mahkemeyi bir saatte sonuçlandırdık. Sonuç, tabii ki beraat.
Yetmedi, İmralı’ya kırmızı plakalı vekillerimizi ve devlet görevlilerini gönderdik. Mektupları elden ele dolaştırdık.
O kadar çok uzlaşmacı olduk ki
Anayasayı uzlaşarak yapıyoruz, taslakları İmralı’ya gönderiyoruz. Yol haritasını İmralı Konukevi’nde sakin kafayla yazıyoruz. Kandil’den canlı basın toplantısı yapıyoruz, çok mutlu oluyoruz.
ABD ile çok güzel uzlaşıyoruz. Bir tek, hocanın bedduasından çekiniyoruz
O kadar çok dost canlısıyız ki
Stratejik ortağımızı asla kırmıyoruz. Topraklarımızın her tarafına füzeler, radarlar, üstler kurmasını sevinçle karşılıyoruz. Hatta o istedi diye Tunus’a, Mısır’a, Libya’ya, Irak’a, Suriye’ye demokrasi götürmesine yardım eyledik. Sonuçta yüz binler ölmüş; taş, taş üstünde kalmamış; herkes, her yer parçalanmış olsa bile tüm bunlar biricik dostumuzdan daha kıymetli değildi.
Tüm özverimiz ile üstün hizmet ödülümüzü en sonunda kaptık.
O kadar çok misafirperver olduk ki
Dünyada ne kadar terörist varsa hepsine sahip çıktık.
Hizbullah, PKK, Müslüman Kardeşler, Libya’daki ayrılıkçılar, İran rejim muhalifleri, Suriye’de Esed karşıtları, hepsine kucak açtık, her türlü desteğimizi esirgemiyoruz. Ne de olsa onlar da insan.
O kadar çok hoşgörülü olduk ki
TC’yi tabelalardan sildik. Teröristler tahrik olmasın diye Türk bayrağı asmıyoruz.
“Ne mutlu Türküm!” diyemiyoruz.
Devletin kasasından kilise, havra açar olduk.
Bedelliden milyonlar toplayıp, Suriyeli terörist kardeşlerimize harcadık.
Demokrasimiz o kadar ilerledi ki
Artık yasalara, kanunlara gerek kalmadı; her şeyi tek talimatla (ferman) halledebiliyoruz.
Dünyada eşi benzeri görülmemiş, özel talimatlı özel mahkemelerimiz var.
Milli bayramlara artık gerek duymuyoruz.
Çağdışı olmuş milliyetçiliği ayaklar altına aldık.
O kadar çok değişim gösterdik ki
700 lira ücretle geçinebilme, hatta birikim yapabilme becerisine ulaştık.
İşçi, memur, köylü, milyonlarca insan yoksulluk sınırında yaşamaktan zevk alır hale geldik. Adeta mazoşist olduk.
Biber gazına da çok alıştık. Bir fırt çektik mi organik olup olmadığını anlayabiliyoruz. Hatta polise “Bana sık, bana sık!” diye gidip, koca ülkenin biber gazı rezervini tükettik.
O kadar zeki bir başbakanımız var ki
Kısa sürede zengin oldu. ALLAH bağışlasın çocuklarının hepsi iş güç, şirket, gemi sahibi oldular. Başbakanlığa ait bir uçak filosu bile var. Artık yılın yarısını havada geçiriyor.
Yukarıdan bakmanın keyfi bir başka oluyor.
O KADAR ÇOK GENİŞİZ Kİ !...
Reyhanlı olaylarında 50 kişi ölmüş, yüzlerce yaralı var. Hiç aldırmıyoruz. Televizyonlarda günlük eğlenceler. Her şey normal, kalan sağlar bizimdir. Biz büyük devletiz, bize bir şey olmaz.
Sonra başbakan boşuna beş çocuk demiyormuş. Olacak zayiatı bile önceden biliyor sayın başbakanımız.
Halkın kötü haberler alarak moralini bozmaması adına basına sansür uygulamasına geçtik. Basının tek sesli olması, çatlak ses çıkmaması adına manşetler Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Müdürlüğü tarafından oluşturulmakta.
Velhasıl o kadar geniş ve o kadar rahatız ki cumhuriyetin nasıl kurulduğunu, savaşları, kıtlıkları, yoklukları, tüm bu kazanımların nasıl elde edildiğini, atamızı, bayrağımızı, düşmanlarımızı, dostlarımızı, hürriyetimizi, demokrasimizi, mücadelemizi, kısaca gelecek nesillere ulaştırmak için bize canları pahasına emanet ettikleri bu güzel vatanımızın emanet olduğunu unuttuk.
Bu kadar genişlik de fazla sanırım, hiçbir şey hissetmiyoruz.