ADAM OLAMAMIŞ ERKEKLERİN KENDİNİ İSPAT ÇABASI KADIN CİNAYETLERİ

Yine içim titreyerek keleme aldığım bir makale. Hem cinslerim, hem cinsleriniz ölüyor haberiniz var mı? Son 20 günde yaklaşık 25 kadın cinayete kurban gitti. Ülkemde faili için de maktulü için de eğitim, kültür, konum dinlemeyen; günden güne artan cinayetlerdir bunlar. He sabah uyanıp gerek görsel medyada, gerekse yazılı basında İçim acıyor her kadın cinayeti haberi gördüğümde.

Kadın olmak zor… Namusunuz da batsın, sahiplendiğinizi sanmanız da. Rahat bırakın artık kadınlarımı!

Cinayetler zaten yürekleri paramparça ederken, araştırmaya göre, kadınlara yönelik en yaygın şiddet biçimi ölmeden önce kademe kademe yapılan “duygusal şiddet”. Duygusal şiddete maruz bırakılan kadınların oranı ise Türkiye’de yüzde 44. En zoru da bu değil mi? Kadın cinayetleri sadece silahla, bıçakla şiddetle olmuyor maalesef. Yıllar yılı süren psikolojik şiddetten oluşan ruhi fiziki hastalıklarda birer kadın cinayeti. Eminim şu satırları okuyan büyük bir yüzde psikolojik şiddetten mustarip.

Cinayete kurban giden kadınlar çoğunlukla, üzerinde sadece kendilerinin söz hakkı sahibi olduğu bedenleri yüzünden öldürülen onlarca, yüzlerce, binlerce kadın... Kocası, babası, abisi, küçük erkek kardeşi, amcası, amcasının oğlu, dayısı, sevgilisi, hatta zaman zaman oğlu tarafından namus temizleme bahanesiyle hayatına kıyılan kadınlar. Sonrasında, yönetemediğini yok et mantığındaki erkeklerin, erkekliklerini ispat aracı kadınlar. Kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksinin konuşamayanı kadınlar. Gördükleri tüm fiziksel ve ruhsal şiddete bazen çocukları için, bazen kimsesizlikten katlanan kadınlar. Devletinden yardım göremeyen, bile bile ecellerine terk edilen kadınlar. Delirmemek içten bile değil. Artık her gün bir sürü içler acısı ve hınç uyandıran haber duymak, unutulmaması/takipçisi olunması için duyurmaya çalışmak yıldırdı iyice. Konudan yılmadım asla farklı algılanmasın. Normalize etmekten korkuyorum terk derdim bu!  İçler acısı kanayan yaramız Kadın Cinayetleri arttıkça artıyor… Ayrıca bu medyada duyurma hali bir süre sonra öyle bir bumerang halini alıyor ki, görünür/bilinir kıldıkça normalize ediyoruz, sıradanlaşmaya başlıyor algılarda.

Birçok makalemde belirtmişimdir yine yine yine yinelemek isterim. Kadın denildiğinde aklımıza ilk gelen imge nedir? Ben bahsedeyim. Adam olmadan önce insan olabilmenin yegâne en temel yapıtaşıdır kadın. Çoğu zaman değil, her zaman her gözün nuru, güya namusu, hayatın can damarıdır. İnsanlığın devamı için, soyun sürdürülebilmesi için olmazsa olmazdır. En büyük dertlerin dertlisi, en büyük mutlulukların ardındaki kahramandır. Hep zarar gören ama susandır kadınım. Çilekeştir. Derde düşendir. Dertdaştır. Bir kenara umarsızca paçavra gibi itilen, canı çıkana kadar dövülüp öldürülendir. Özgecan’dır, Leyla’dır, Eylül’dür, Şule Çet’tir. Her gün görsel medyada izlediğimiz, duyduğumuz kadın şiddetine kurban giden hem cinsimdir. Allah'ın kadını bir emanet olarak verdiğini unutan adamlara adam olmadıklarını anlatan, sadece sex objesi değil başlı başına baskın karakter olduğu için korkulandır.

Kadın; babasının, kardeşinin ayakları altındaki paspastır. İhtiraslara kurban giden baş tacıdır. Bazen eşinin zulmünü görmezden gelen eş, bazen de abilerinin elinde, dilinde ahlaksızca kalandır. Erkeğin adının çapkına çıktığı, kadında çapkınsın dediği için adına kahpe koyulandır. Ataerkil toplumun dikte ettirdiği kurallara uymayana namussuz damgası yapıştırılandır. Güçtür, gözü açılmaması gerektiği düşünülendir. Kimine göre başarmamalıdır, kimine göre okutulmamalıdır. Ama kimisine göre de eşi hamile olduğunda bayan doktor baksındır. Kimine göre ayıptır kadın olmak, kimine göre pür neşedir… Sürer gider bu anlam karmaşası uzun lafın kısası çok zor zanaattır kadın olabilmek! Şehit tabutuna sarılmış gözyaşı döken şehit anasıdır. Asla katillere boyun eğmeyen, bebeği sırtında Kurtuluş Savaşına mermi taşıyandır. Benim bu satırları yazıyor olmamın vesilesidir. İnsan olmanın vesilesidir. Havva'dır kadın. Efendimiz Muhammed (SAV) canı Amine'dir. Eş Hatice'dir. İffet abidesi Meryem'dir. Anamdır, karımdır, bacımdır, eşimdir. Kadın?

Bir çok resmi araştırmaları okuduğumda sahiden kadın olmanın ne kadar zor olduğunu bir kez daha anladım ve sizlerle paylaşıyorum. Resmi araştırmalara bağlı kalarak; yaklaşık 120 ile 280 milyon arasında kadın “kayıp” görünmektedir. Erkek çocuğun kız çocuğa tercih edilmesi yüzünden ya doğar doğmaz öldürülmüşler ya da erkek kardeşleri ve babalarıyla eşit derecede gıda ve tıbbi olanaklara ulaşamamıştırlar. Fuhuşa zorlanan kadın sayısı yılda 700.000 ila 4.000.000 arasındadır. Cinsel kölelik kazancından elde edilen gelir yılda on iki milyar dolardır. Küresel olarak, 15-45 yaş arası kadınlar, kanser, sıtma, trafik kazaları ve savaşlardan daha ziyade, erkek şiddetinin sonucu hayatını kaybetmekte veya sakatlanmaktadır. En az üç kadından biri dövülmüş, cinsel ilişkiye zorlanmış ya da hayatı boyunca başka türlü suiistimal edilmiştir (tecavüz, kötü davranış). Bunu yapanlar genelde aileden bir üye ya da kadının tanıdığı biridir. Ev içi şiddet, bölge, kültür, etnik köken, eğitim, sınıf ve din ne olursa olsun kadınlara karşı en yaygın şiddet şeklidir.

İstiyorum ki artık devlet sahip çıksın kadınlarına... Gönderilmesin şiddet gören kadınlar evlerine. Gözü namus diye, töre diye dönmüş insanlar asla bulamasın kalbiyle yaşayan insanları... Arkada gözü yaşlı çocuklar kalmasın. Gizleyin kadınları isimleri kaybolsun, adları bilinmesin ama nefesleri kalsın dünyada… Mademki dünyayı güzellik kurtaracak ve sevmekle başlayacak her şey, devlet izin versin kadınların sevmesine… Korkmasın artık kadınlar erkek dünyasının zulmünden. Devlet baba tutsun elinden "senin kılına zarar verenin kafasına inerim" desin… Ataerkil toplum yapısında kadınların kendilerini fark edip, farkındalığını ortaya koymasıyla birlikte ortaya çıkan düzene ayak uydurulsun. Aslında mesele işin kökünde. Zihniyette. Bu cinayetlerin bilakis katliamların sonlanması için eğitim ve toplumsal yapının tamamen değişmesi gerekir ki buda erkek egemenliği olan bir ülkede çok zor…